Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Yeşil, enerjinin kamu yararına yönetilmesi gerektiğini ve merkezi bir şekilde planlanması vurgusu yaptı.
Yeşil, yaşanan elektrik kesintileri ve doğalgaz krizlerinin gölgesinde verimlilikten konuşulmasının gerekli olduğunun altını çizdi. Yaz saati uygulamasıyla enerjide tasarrufu değil tüketimi pompalayarak şirketlere daha büyük bir pazar sunulmaya çalışıldığını dile getiren Yeşil, “Yaz saati ile ilgili EMO’nun ses getiren çalışmasından sonra yaz saatine ilişkin çalışmayı yapan kurum temsilcilerinin pik saatleri değiştirerek iletim sistemini rahatlamayı hedeflediklerine ilişkin dolaylı açıklamalarıyla karşılaşıyoruz. Burada da temel bir yanlış vardır. Pik saatlerde rahatlama isteyen bir enerji yönetimi; elektrik kullanıcılarını tek zamanlı tarifeden çok zamanlı tarifeye yönlendirerek, pik saatlerdeki tüketimi diğer zaman aralıklarına kaydırmaya çalışır. Böylece pik saatlerdeki sisteme aşırı yüklenme sonucunda oluşan kayıp oranları aşağıya çekilebilir. Ama yapılana bakıyoruz: 1 Ocak 2016’da mesken kullanıcılarından tek zamanlı faturalara yüzde 6.8 olan zam, çok zamanlı tarife grubunda gündüz için yüzde 12.7, puant saatlerde yüzde 9.1, gece tarifesinde ise yüzde 19.6 oranında yapılmıştır. Yani çok zamanlı tarifenin cazip hiçbir yönü bırakılmamıştır. Yani bu kadar basit düzeydeki bir akıldan dahi uzak bir enerji yönetimi söz konusudur” dedi.
Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Yeşil, “Gerçekten ülkemizde enerji verimliliğini konuşmak istiyoruz, bunun için yapılan teknolojik atılımlardan söz etmek istiyoruz. Ne yazık ki 31 Mart 2015 tarihinde tüm ülkeyi karartan enerji yönetimi, Aralık sonu ve bu yılın başında da doğalgaz kriziyle başlayan bir enerji krizine yol açmıştır. Bu ortamda enerji verimliliğinden söz etmek lüks gibi görünse de öyle olmadığını, öyle olmaması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Çünkü EMO olarak yıllardır enerjinin bütüncül olarak merkezi bir şekilde planlanması ve kamu yararına yönetilmesi gereken bir alan olduğunu söylüyoruz. Enerji verimliliği de işte bu politika bütününün temel bir parçasıdır. Her ne kadar yaşadığımız enerji krizi iktidarın yandaş sermayeyi kollayan serbestçilik anlayışının bir sonucu olsa da enerji verimliliği; enerji krizine bir nebze de olsa çözüm üretilebilecek bir alandır, hele de bütünsel yaklaşım içinde yerli yerine oturtulabilirse” dedi.
Öncelikle “tasarruf” kelimesinin gündemden kaldırılıp sadece “verimlilik” kelimesinin kullanılmasının arkasında yatan mantığı sorgulanması gerektiğine değinen Yeşil, “Sistem enerji verimliliğine yeni bir piyasa, yeni bir pazar gözüyle bakmaktadır. Bunun üzerinin enerji tüketiminin azaltılmasıyla soslanması, enerji verimliliğine sadece bir pazarlama stratejisi olarak bakıldığını göstermektedir. Biraz evvel değindiğimiz Anayasa tartışmalarında nasıl “demokrasi” amaç olmaktan çıkarılıp araçsallaştırılıyorsa; enerji verimliliği de daha az enerji tüketerek daha iyi sonuçlar elde etme amacından uzaklaştırılıp, pazarlama tekniğine indirgenmektedir. Tüm bunların farkında olan bir kurum olarak gereksiz enerji tüketimine karşı olduğumuz gibi yeni teknolojik gelişmelerle enerjiyi verimli kullanarak aynı üretim değerine daha az enerjiyle ulaşmayı da önemsiyoruz. Hemen bir örnek verecek olursak; işte günden güne yayılan rezidanslar… Akıllı ev deniyor, ama bir bakıyorsunuz enerji tasarrufu değil spot lambalar, bol aydınlatma gibi enerji tüketimini artırıcı uygulamalar yapılıyor. Ya da insana göre değişebilen ihtiyaçları göz ardı eden akıllı sistemlerin yarattığı zorluklar; insanları boşa enerji tüketmeye itiyor” bilgisini verdi.
“Verimlilik yaşam kalitesini etkilememeli”
Enerji verimliliği denildiğinde yaşam kalitesinin düşmesi anlamı çıkarılmaması gerektiğinin altını çizen Yeşil, “Yani enerji verimliliğinin yaşam kalitesinin düşürülmesi değil, tersine en sağlıklı yöntemlerle enerjinin etkin kullanılması olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Bu açıdan bakıldığında elektrik kullanımında enerji verimliliğinin bir yaşam biçimi olarak içselleştirilmesi ve bilinçlendirme çok önemlidir. Ne yazık ki evlerde enerji verimliliği denildiğinde cinsiyetçi bir yaklaşımla yalnızca ev kadınlarına yönelik bilinçlendirme uygulamalarına başvurulması, daha başından enerji verimliliğini anlamadığımızı göstermektedir. Ev içinde yaşayan baba da anne de çocuk da enerji tüketiminde rol almaktadır” diye konuştu.
Yaz saati eleştirisi
Yaz saati uygulamasıyla enerjide tasarrufu değil tüketimi pompalayarak şirketlere daha büyük bir pazar sunulmaya çalışıldığını dile getiren Yeşil, “Yaz saati ile ilgili EMO’nun ses getiren çalışmasından sonra yaz saatine ilişkin çalışmayı yapan kurum temsilcilerinin pik saatleri değiştirerek iletim sistemini rahatlamayı hedeflediklerine ilişkin dolaylı açıklamalarıyla karşılaşıyoruz. Burada da temel bir yanlış vardır. Pik saatlerde rahatlama isteyen bir enerji yönetimi; elektrik kullanıcılarını tek zamanlı tarifeden çok zamanlı tarifeye yönlendirerek, pik saatlerdeki tüketimi diğer zaman aralıklarına kaydırmaya çalışır. Böylece pik saatlerdeki sisteme aşırı yüklenme sonucunda oluşan kayıp oranları aşağıya çekilebilir. Ama yapılana bakıyoruz: 1 Ocak 2016’da mesken kullanıcılarından tek zamanlı faturalara yüzde 6.8 olan zam, çok zamanlı tarife grubunda gündüz için yüzde 12.7, puant saatlerde yüzde 9.1, gece tarifesinde ise yüzde 19.6 oranında yapılmıştır. Yani çok zamanlı tarifenin cazip hiçbir yönü bırakılmamıştır. Yani bu kadar basit düzeydeki bir akıldan dahi uzak bir enerji yönetimi söz konusudur” dedi.