İnce, “Dün, baktım, eski başbakanlardan Tansu Çiller de oraya gitmiş. Erdoğan diyor ki, sürekli 90'lara dönmekten bahsediyor. E 90’ların simgesi orada. Yani sürekli olarak geçmişi kötülüyor. Ama Tansu Çiller'den medet umuyor. O zaten başarılı olsaydı partisini kalkındırırdı” diye konuştu.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, bugün ilk mitingini Kahramanmaraş’ta gerçekleştirdi. İnce Kahramanmaraş mitinginde şunları söyledi:
“EDİRNE’DEN HAKKARİ’YE GÖNÜL KÖPRÜSÜ KURACAĞIZ”
"Biz Edirne'den Hakkari'ye dünyanın en büyük köprüsünü kuracağız. Gönül köprüsü kuracağız.
Bu seçimde kimse kaybetmeyecek. Ne CHP'liler kaybedecek, ne Ak Partililer kaybedecek. Ne ülkücüler kaybedecek, ne solcular kaybedecek. Herkesin kazanacağı bir seçim olacak bu. Çünkü 4 Mayıs günü aday olduğumda parti rozetimi çıkardım, Türk bayrağı taktım. O günden bu güne 43 gün geçti. 98. mitingim bu. Ve herkesi kucaklayan, ‘Hepimizin Cumhurbaşkanı’ diyoruz ya, işte o, Allah'ın izni, milletimizin isteğiyle Cumhurbaşkanı seçildiğimde Bakanlar Kurulu’nu göreceksiniz. Sadece CHP'lilerden değil, her kesimden insanı bakanlar kuruluna alacağım.
Bir büyük uzlaşma, bir büyük barışma, bir büyük şemsiye... Bu büyük şemsiyenin altında bütün milletimizi buluşturacağım.
“DOLAR İLE KAVGA ETTİ DOLAR YÜKSELİYOR, İNCE İLE KAVGA ETTİ İNCE YÜKSELİYOR”
Cumhurbaşkanı olduktan 48 saat içinde olağanüstü hali kaldıracağız. Merkez Bankası başkanı bağımsız olacak. Ekonomiyi ayağa kaldıracağız. Bakın, doları durduramıyor. Dolarla kavga etti, dolar yükseliyor, euro ile kavga etti, euro yükseliyor. Faizle kavga etti faiz yükseliyor. İnce ile kavga etti, İnce yükseliyor.
Kavga yok, barışma var.
Birinci B: Hemen barışacağız. Ekranlarda sabah akşam bağıran bir Cumhurbaşkanı değil, yol gösteren bir cumhurbaşkanı. Ekranlarda yandaş gazetecilerin çanak sorularına cevap veren birisi değil, öğrencilerle televizyonlara çıkıp onlarla gelecek konuşan bir Cumhurbaşkanı, gelecek.
AK Partili anneler, size sesleniyorum: Fizik öğretmeni Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanlığında çocuklarınız iyi eğitim alacak. Onlara yabancı dil öğreteceğiz. Nitelikli niteliksiz okul ayrımı olmayacak. Matematik öğrenecek, iyi mühendis olacaklar. Alman, İngiliz Fransız nasıl oluyorsa benim memleketimin evlatları da öyle olacak. Refah içinde yaşayacaklar, gençlerimiz olimpiyatlarda madalya alacak. Huzur içinde bir Türkiye, barış içinde bir Türkiye.
“ATIL ALANLARI KULLANIMA AÇACAĞIZ”
Tarıma dayalı sanayiyi geliştireceğiz. Sanayimizin dörtte biri atıl. Onu devreye sokacağız. Meralarımız, tarım alanlarımızı, insan gücümüzü, atıl olmaktan çıkaracağız. Denizlerimizi daha çok kullanacağız. Gençlerimiz geleceğe umutla bakacak. Fabrikalarımızın bacaları tütecek. Topraklarımızdan bereket fışkıracak.
Bunları bir yorgun adam yapamaz. Bunları 16 yıl ülkeyi yönetmiş, doları 1.30’dan alıp 4.75’e getirmiş biri yapamaz. Kavga eden biri yapamaz. Türkiye’ye taze bir kan lazım, taze bir kan. Yeni bir kan, yeni bir isim lazım.
Size meydanlarda kavga değil üretim diyorum. Geleceği anlatıyorum. Teknoloji değişiyor. Artık uzay turizminden söz ediliyor. Ay’dan Mars’tan maden çıkarılmasından söz ediliyor. Sürücüsüz araçlardan söz ediliyor. Tıpta büyük değişimler oluyor. Eğer bu büyük değişimleri yakalayamazsak, yani 10 sene sonra sokaklarda böyle duvarlar olacak kağıttan. Oralardan haberleşeceksiniz. Muharrem İnce Kahramanmaraş’ta miting yaparken onu Ankara’da 3 boyutlu olarak izleyebileceksiniz. Dünya değişiyor. Bu değişime ayak uydurmak lazım. Eğer bu değişimi yakalayamazsak 100 yıl fakir kalacağız, 100 yıl.
“MUHAFAZAKAR AİLE İSTERSE ÇOCUĞU İSTEDİĞİ KADAR DİN DERSİ ALACAK”
Erdoğan diyor ki, dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğim. Benim buna itirazım var. Anlatayım: Dindar nesil yetiştirilmesine hiçbir itirazım yok. Ama bu, ailenin işi. Allah’ın izni, milletimizin isteğiyle cumhurbaşkanı olduğumda din dersini şöyle yapacağız: 1- Muhafazakar bir aile derse ki benim çocuğuma 2 saat din kültürü dersi yetmez. Ben fıkıh dersi istiyorum. Kelam dersi istiyorum. Hadis dersi istiyorum. Siyer dersi istiyorum derse devlet olarak derse biz baş üstüne diyeceğiz. Kaç saat istiyorsan seçmeli dersi vereceğiz. Öbürü de diyorsa ki, ben zorunlu olan din dersini istemiyorum. İstemeyene de vermeyiz. İsteyene istediği kadar, istemeyene vermeyeceğiz. Ama bütün çocuklara yabancı dil öğreteceğiz. Bütün çocuklara matematik öğreteceğiz. Bunu birlikte başaracağız.
Ben meydanlarda hak, hukuk, adalet diyorum; biri de çıkmış meydanlarda, çay, kek, oralet diyor.
2 tane yalan göstereyim size, yani bu millete bu yalanları bu kadar rahat söyleyebilen birisi, ekonomi konusunda da, her konuda yalanları rahatlıkla söyleyebilir.
“ALLAH’TAN KORKMAZ, KULDAN UTANMAZ!”
Şimdi birinci yalan:
Bir general Erdoğan'ın iftar yemeğine gidiyor. Erdoğan cumhurbaşkanı ama aynı zamanda parti başkanı. İftar sofrasını iftira sofrasına dönüştürüyor. Arkada Ak Parti amblemi var. Beni eleştiriyor. Beni eleştirirken general de alkışlıyor. Ben de dedim ki, beni eleştirirken general alkışlayamaz. Hemen emekli ederim. Benim cumhurbaşkanlığımda ben Erdoğan'ı eleştirirken o general beni de alkışlayamaz. O herkesin generali. Erdoğan orduyu överse onu alkışlayabilir, ona itirazım yok.
Erdoğan nasıl bir yalancıysa bu, Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz bir yalancı bu. Videoyu göstereyim. ‘Ben orduyu övüyordum, o yüzden alkışladı’ dedi. Bakalım videoyu izleyelim, orduyu mu övüyormuş, beni mi eleştiriyormuş: Yani orduyu överken alkışlamıyor, beni eleştirirken alkışlıyor.
“CAMİYE GİTMEMDEN NİYE RAHATSIZ OLUYORSUN SEN?”
Dün diyor ki İstanbul mitinginde, ‘seçim yaklaştı, Muharrem İnce camilerden çıkmıyor’ diyor. ‘Senin’ diyor ‘camide seçimden önce bir fotoğrafın var mı’ diyor. Bir, camiye fotoğraf çektirmeye gitmiyoruz, Allah'a ibadet etmeye gidiyoruz. İki: Camiye gitmemden niye rahatsız oluyorsun sen? Camiden çıkmıyor filan yalan. Ben kimseye yalan söylemem, 5 vakit namaz kılıyor değilim. Ama 15 yaşımdan beri Cuma’ya giderim. Seçim dönemi yaptığım bir iş de değil. Arada bir tek sabah namazı kılarım, o da aradadır. Sana mı soracağım camiye giderken, rahatsız mı oldun camiye gittim diye? Sen Allah’ın tahsildarı mısın, onun adına mı konuşuyorsun? Kimsin sen? Bir müslüman başka bir müslümanın camiye gittiğini görünce sevinmesi lazım. Bu üzülüyor, ya niye gidiyor diyor. Lafa bak yani. Ayıp. Camiden elini çek, orası meydanlarda konuşulacak bir yer değil. Senden izin alacak değilim. Sana bunları açıklayacak değilim.
“PUTİN SENİ KEKLİYOR, KEKLİYOR!”
Putin demiş ki ona, büyük devletlerin böyle sarayları alametifarikasıdır demiş. Zavallı zavallı. Kahramanmaraş'ta çok fazla muhafazakar vatandaşımız olduğunu biliyorum. Onların vicdanlarına sesleniyorum. Rusya bizim kuzey komşumuzdu. Şimdi aynı zamanda güney komşumuz. Putin Türkiye'nin etrafını sarmakla meşgul, Erdoğan'a diyor ‘sen sarayda oyalan’. Putin diyor ki, ‘sana nükleer santral yapar paranı alırım, S-400 satar paranı alırım. Seni de bir gazlarım’ diyor. Helal olsun diyor büyük devletlerin böyle sarayı olur diyor. Erdoğan! Putin seni kekliyor kekliyor! Kekliyor. 2 milyar dolara kendine saray yaptırdı ve ne yazık ki bunu da Putin'in üzerinden devşirmeye çalışıyor.
Belki duymamıştır diye bir de Kahramanmaraş’tan sesleneyim ona. Erdoğan, sen bir yerden konuşuyorsun ben bir yerden konuşuyorum. Bu doğru değil. 81 milyonun aynı anda bizi izleme imkanı var. Var mı? Var. Ona buradan bir teklifte bulunuyorum: Madem sen ekonomistsin, madem ustasın… Erdoğan, cesaretin, bilgin varsa çık karşıma bir televizyonda çık! Bakma!
Ona bunu deyince, cevabı şu oluyor: Diyor ki, ‘benimle televizyona çıkıp bana reyting yaptırmaz’mış. Ben de sordum arkadaşlara. Çocuklar dedim bakın bakayım, o mu fazla izleniyor ben mi fazla izleniyorum. Baktım, Erdoğan'ın dört katı izlenmişim. Sen yalan söylüyorsun, iftira atıyorsun. Orduya kumpas kuruyorsun, kozmik odasına kimilerini sokuyorsun. BOP eş başkanısın, şehirleri betonlaştıran sensin, 453 milyar dolar borcu yapan sensin, üniversiteleri bölen sensin, şatafat seven sensin, tarım ve hayvancılığı bitiren sensin. Gel karşıma geç, televizyona çık. Diyor ki, ‘Reytingi artar’mış. Geçen Erdoğan konuşurken bir kanalda Asteriks var, bir kanalda Hava Durumu var, bir kanalda dizi var. Baktım, Erdoğan 34. sırada. Hava Durumu bile Erdoğan'dan fazla izlenmiş. Erdoğan'a diyorum ki: Gel benimle televizyona çık da senin de havan olsun.
“ERDOĞAN’A İSRA SURESİ 37. AYETİ HATIRLATIYORUM”
Ak Partili kardeşlerim, size sesleniyorum: Sizin içinizden şu geçmiyor mu? Erdoğan İnce'nin karşısına çıksın, ekonomiyi konuşsunlar. Ben diyorum ki mutfakta yangın var. Mutfakta enflasyon yüzde 30. Tencereye et değil dert giriyor. Tencerede aş değil taş kaynıyor. Kuru fasulye 10 lira Erdoğan, 10 lira. Millet 1.5 liraya çay içemiyor, sen kilosu 4500 liraya beyaz çay içiyorsun.
Karşıma gelmiyor, uzaktan konuşuyor. Bir de diyor ki, kibir kibir. Büyük adam o... Erdoğan'a İsra suresi 37. ayeti hatırlatıyorum. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen yeri asla yaramazsın. Boyca da sen dağlara asla erişemezsin.
Erdoğan, bu kibri bırak. Karşıma çık. Erdoğan şunu bil: Ben garibanların temsilcisiyim, sen saraylıların temsilcisisin. Halk çocuğu olan benim. Milletin evladı benim. Sen zengin sofralarında geziyorsun. Ben fakir fukarayla kucaklaşıyorum. Köprüler kuruyorum gönül köprüleri, gönül.
“PASAPORTUMUZ KAPIKULE’DEN SONRA İŞE YARAYACAK”
Bu memleketi daha fazla soydurmayacağız. Başımız dik olacak. Pasaportumuz Kapıkule'den sonra işe yarayacak. Tarım ve hayvancılığı kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik perişan ettin köylüyü. Utanmadan sıkılmadan sarayla övünüyorsun. İstanbul’da sarayların var. Yetmedi Marmaris'te 300 odalı saray yaptırıyorsun. Bak sana söz veriyorum engelli kardeşim. Allah’ın izni milletin isteğiyle Cumhurbaşkanı olduğumda söz veriyorum Marmaris'teki yeri size tahsil edeceğim.
Yine, benim dönemimde, hemen seçilir seçilmez, çok önemsediğim bir öğretmen vicdanıyla önemsediğim bir konuyu söyleyim. Yurtlarda büyüyen kimsesiz çocuklar var. Bu çocuklar 18 yaşına kadar devlet gözetiminde. 18 yaşını doldurdu mu bu çocuklar sokağa atılıyor. 3000 5000 neyse biz 81 milyonluk bir ülkeyiz. Eğer 81 milyonluk bir devlet o kimsesiz çocuklarına bakamıyorsa yazıklar olsun. O çocukları 18 yaşını doldurduklarında hemen devlet kadrosuna alacağım, hemen.
“BENİM İKTİDARIMDA 81 MİLYON DA MAKBUL İNSAN OLACAK”
Bir ilk daha olacak. Türkiye'de iktidarlar değişti mi makbul insanlar değişiyor. A iktidarının makbul insanı başka biri, B iktidarının makbul insanı başka biri oluyor. Bir bakıyorsunuz bir kesim birine yaslanıyor, bir gün iktidar değişiyor makbul insanlar değişiyor.
Benim iktidarımda 81 milyon da makbul insan olacak. Hiçbir ayrım olmadan, bakın. Kadınları çalışma yaşamına katacağız. Sigorta primlerini çok yakında duyurabilirim. Onunla ilgili bir çalışma yapıyoruz. Ancak onların çalışma yaşamına girebilmesi için çocuk bakımını çözmemiz lazım. O yüzden her mahalleye kıraathane değil, kreş açacağız. O kreşlerde sadece kadınları çalıştıracağız. Bunu birlikte başaracağız.
Her gittiğim yerde gençlerin ve kadınların çok olduğunu görüyorum. 19 Mayıs'ta 29 Ekim'de biri gençlik bursu, biri cumhuriyet bursu olmak üzere karşılıksız 500’er lira vereceğiz size. Bu parayı Muharrem İnce vermeyecek, CHP vermeyecek, bu parayı TC verecek.
“BENİM DÖNEMİMDE YOKSULLARA YARDIMI ARTIRACAĞIZ”
Bugün devletten yardım alan vatandaşlarımız var. Yoksullar var, yaşlılar var, engelliler var. Bu parayı Tayyip Erdoğan mı veriyor? AKP mi veriyor? Devlet veriyor, devlet.
Benim dönemimde bu yardımları artıracağız. Niye biliyor musunuz? Çünkü benim dönemimde hırsızlık olmayacak, devletin çok parası olacak.
Ben dün buraya özel uçakla geldim. Parayı nereden buldum? Sizin paralarınız. Yapılan bağışlarla uçağı kiraladım, buraya geldim. Peki dün Erdoğan İstanbul'a üzerinde TC yazan uçakla geldi. Yani devletin uçağı, devletin helikopterini kullanıyor. Ben ise sizin verdiğiniz paralarla geliyorum. Peki ortada kanun var mı? Seçime 10 gün kala devletin uçağını helikopterini kullanamazsın. Kanun öyle diyor ama kanun filan takmıyorlar. İşte benim Cumhurbaşkanlığımda ben dahil herkes kanunlara uyacak.
“90’LARIN SİMGESİ TANSU ÇİLLER’DEN MEDET UMUYOR”
Ona serbest, ama ben de sizin verdiğiniz paraları harcıyorum. Sizin yaptığınız bağışları harcıyorum. Helal ediyor musunuz? ( Evet! ) İşte bu.
Dün, baktım, eski başbakanlardan Tansu Çiller de oraya gitmiş. Erdoğan diyor ki, sürekli 90'lara dönmekten bahsediyor. E 90’ların simgesi orada. Yani sürekli olarak geçmişi kötülüyor. Ama Tansu Çiller'den medet umuyor. O zaten başarılı olsaydı partisini kalkındırırdı. Özetin özetin özetini söyleyim mi? Tarzan zorda.
Şımarıklık yok. Allah'ın izniyle bu iş olacak, Ak Partililer, onlar da mutlu olacak. Onlar da görüyor durumu. Bu yorgun adam memleketin sorunlarını çözemez. Şimdi sizden bir şey istiyorum. 24'üne kadar her biriniz 3 kişiyi ikna edeceksiniz. Tamam mı?
Bugün 99. Mitingimizi biraz sonra Gaziantep’te yapacağız. 100. Mitingimizi Kilis’te yapacağız ve devam edeceğiz.
“BANA SORACAKSINIZ: İNCE SENİN ERDOĞAN’DAN NE FARKIN OLACAK?”
Şimdi yeni dönemde, bana soracaksınız. Muharrem İnce, senin Erdoğan’dan farkın ne olacak? Hemen söylüyorum: 1- Benim dönemimde devlet kemer sıkacak, vatandaş değil. 2- Türkiye’yi en gelişmiş 10 ülke arasına sokacağız. 3- Turizmde hedefimiz 60 milyon turist, 60 milyar dolar turizm geliri olacak. Eğitim: Eğitim %100 nitelikli hale gelecek. Gelir adaletsizliğine son vereceğiz. İşsizliği %5’in altına düşüreceğiz. Tarımda dışa bağımlı olmaktan kurtulacağız. İhalede rekabet, işe alımda liyakat olacak. Bunlar bizim kesinlikle vazgeçilmezlerimiz. Türkiye’nin 3B’ye ihtiyacı var dedim. Barışacağız dedim, büyüyeceğiz dedim ve adil bölüşeceğiz dedim.
Bir de Türkiye’nin geleceği iyi okumaya, gençleri iyi yetiştirmeye ihtiyacı var. Hayalim şu: Benim ülkemin gençlerinin fırsatını bulsa şimdi şans verseler gençlerin yarısı ülkeyi terk eder. Bunu tersine çevirmemiz lazım. Beyin göçünü beyin gücüne çevirmemiz lazım. Bunu yapabiliriz, sizlerle yapabiliriz, gençlerle yapabiliriz. Başı dik bir ülke olacağız.
Bakın Türkiye kuru fasulyesini dışarıdan alan bir Türkiye, pirincini dışarıdan alan bir Türkiye, bezelye alan bir Türkiye. İnek dışarıdan geliyor, euro ile saman alan bir Türkiye var. Çin’den çöp almışlar, çöp… Yazık günah. Biz bunu hak etmiyoruz. Zengin bir Türkiye, üreten bir Türkiye, bacaları tüten bir Türkiye, tarlalarından bereket fışkıran bir Türkiye.
“BEN UŞAK OLMAYALIM DİYORUM, BAŞIMIZ DİK OLALIM DİYORUM”
Biz koskoca bir imparatorluktan geriye kalan bir ülkeyiz. 3 kıtada at koşturmuşuz. Ama sonra çağı yakalayamamışız. Matbaa bile 250 sene geç girmiş Osmanlı’ya. Sanayi devrimini anlayamamışız. Tarım devrimi, sanayi devrimi, iletişim ve bilişim devrimi. Osmanlı sanayi devrimini kavrayamadığı için battı. Şimdi yeni bir dünya var. Teknoloji korkunç değişiyor. Amerikalılar 1969’da Ay’a gittiler. O zaman NASA’nın bilgisayarlarına göre elinizdeki telefon ondan 10 kat daha güçlü. Bu işte bir kural var. Her 18 ayda bir bilgisayarın kapasitesi iki katına çıkıyor. Dünya böyle hızlı değişirken 10 sene sonra hastalanmak daha zor olacak. Hastanın ghHhen haritası çıkarılacak, tedavi daha kolay olacak.
Ben bunu 30 sene önce deseydim, görüntülü cep telefonları olacak deseydim inanır mıydınız? Kimse inanmazdı. Böyle bir dünyaya giderken çocuklarımızı iyi eğitemezsek biz İngilizlerin Almanların, Amerikalıların uşağı oluruz. Ben onların uşağı olmayalım diyorum, başımız dik olalım diyorum. Erdoğan bunları anlamıyor, o 30 sene geride kalmış. 30 sene. Yerli otomobil yapalım diyor, o kaportasına talip, ben beynini yapalım diyorum.
Çocuklarımızı çağın bilgileriyle donatacağız, zengin olacağız, varlıklı olacağız hep birlikte. Önce millet zengin olacak. Hakça bölüşeceğiz. Ama önce bunları yapmazsak 100 yıl daha belimizi doğrultamayız."