Bu yıl kışı yağmurlu ve soğuk geçirdik. Nisan ayını iple çektik belki. Sonunda Nisan ayına kavuştuk. Nisan ayının ilk haftası birkaç gün güzel geçse de ikinci haftası yine hissedilir soğuk havalar yaşadık ve belki de yaşayacağız. Yıllar önce çok yağmurlu ve soğuk gecen kış ayları yaşamıştık. Eski yıllarda da soğuklar ve yağmurlar bolca yağardı. Bu yıl yaşanan sel baskınları insanlarımızın çektikleri çileleri önceleri de yaşamıştık. Henüz daha sekiz yaşındaydım. O yıl da çok bereketli yağmurlar yağıyordu. Annem, yağmurlar durup hava biraz açınca; “Hadi oğlum! Yağmur kesildi. Hayvanlarımızı çıkaralım da biraz dışarıda otlasınlar.” diyerek, beni hayvanlarımızı otlatmaya gönderirdi. Ben de hayvanlarımızı kaldıkları ahırlarından çıkartıp Hurmalık yolunda otlatmaya götürürdüm. Hurmalık yolunda yağan yağmur sularından dereler akardı.
Hurmalık yolu toprak olduğundan, hep çamurdu. Hayvanlarımız çamurların içinden yol kıyısındaki otlardan karınlarını doyurmaya çalışırlardı. Hayvanlar karınlarını doyururken ben de yol kenarlarından, yer altından kaynayan Karagöz suların akışlarını izlerdim. Birçok yerde toprak suya doymuş, gidecek yer bulamayınca toprağın üstünden akıp giderdi. Ben de topraktan çıkan sulardan avucumla su içerdim. Tarla kenarındaki dereler dolmuş derelerden taşan sular Agrillia Körfezi’nde denizle buluşurdu. Liman ovası adeta deniz olurdu. Nisan ayından sonra yağmurlar kesilince, deniz suyu ve tatlı sular çekildiğinde liman ovasının topraklarının üzerleri bembeyaz tuz görüntüsü olurdu.
Çatlamış toprak üzerine basınca toprak kayardı. Tarla sınırlarında yeşermiş deniz koruklarını toplar, onları filelere doldururdum. Annem, getirdiğim deniz koruklarını odun ateşinde kaynatıp önceden pişirdiği fava yemeğinle beraber yanında bol sarımsak ve sirkeli salatasını yapardı bizlere. Yanında kendi fırınımızda pişirdiği buğday ekmeğinle odun sobamızın karşısında bir güzel yemeğimizi yerdik. Akşam olunca yağmur yine yağmaya başlardı. Evimizin önünde lamaridan yapılmış sundurma vardı. Yer yatağımızda yatarken; odun sobası gür gür yanar, soba sıcaktan kırmızı olur ve ben sobanın içinde yanan zeytin ve pınar odunlarının çıkarttığı ses yağmakta olan yağmur damlalarının evin çatısından çıkardığı melodiyle uyumaya çalışırdım.
1978 yıllıydı. İki gün iki gece yağmur durmaksızın yağıyordu. Hacımemiş Mahallesi’ndeki dere taşınca, evlerdeki tütün balyaları suyun içinde kalmıştı. Tütün piyasasına çok az bir zaman vardı. Hacımemiş Mahallesinde yaşayan birçok üreticinin tütün balyaları zarar görmüştü. Üreticiler çok mağdur olmuşlardı. Zamanın Belediye Başkanı Abdurrahman Keskin Ağabey, Alev Coşkun (Turizm Bakanı), Ahmet Taner Kışlalı (Kültür Bakanı), Mahmut Türkmenoğlu (Tekel ve Gümrük Bakanı)’nı” Alaçatı’ya getirtmişti. Mağdur olan çiftçilerin mağduriyetlerini karşılamışlardı. 37 yıldan sonra bu yıl da Çeşme ve Alaçatı zor bir kış yaşadı. Mağdur olan ailelerin mağduriyetleri inşallah Devlet tarafından karşılanmıştır.
Artık kışı bitirdik diyebiliriz. Havalar yavaş yavaş ısınmaya başladı. Bahar ayı artık başladı. Bitkilerde özsu akışı başlıyor ve tomurcuklar beslenerek çiçeğe dönüşüyor. Baharın gelişi ve ısı artışıyla yüksek noktalardaki karlar eriyerek, yağışlarla birleşiyor ve akarsular aracılığıyla denizlere göllere birikiyor, toprağa karışıyor. Doğadaki bu değişim karşısında canlılarda da değişiklikleri gözlemek mümkün! Kış uykusundan uyanan birçok hayvan günlük yaşantısına geri dönüyor. Biz insanoğlunda da baharın gelişiyle birçok değişiklik oluyor. Birçok kişi doğadaki renklerin canlanması ve ısı artışıyla ruhsal ve psikolojik olarak yenilenirken, bazılarımız da bahar yorgunluğu denilen olumsuz bir süreci yaşamak zorunda kalıyor. Son günlere gelince Mart ayında siyaset en doruk noktasındaydı yerel seçimler yapıldı. Belediye başkanımızı seçmek için ittifaklar yapıldı. Çeşme’de millet ittifakı olan Cumhuriyet Halk Parti’sinden, Sayın Ekrem Oran Çeşme’mizin Belediye Başkanı seçildi. Kendisine başarılar diliyorum. Başarıları daim olsun.