Bugünün "Öğretmenler Günü" olarak kutlanması ile ilgili görüşlerimi geçmişte çok paylaşmıştım.
Ama madem kutlanıyor, antik çağdan yaşanmış bir olayı anlatalım bari.
Yıl, MS 120. Kasım ayının puslu gökyüzü, Marmara’nın üzerine bir örtü gibi serilmişti. Doğa, yaklaşan felaketin habercisiymişçesine sessizdi. Sonra, birdenbire yer gök sarsıldı. Nikomedia’da(İzmit) taşlar devrildi, sütunlar kırıldı, insanlar çığlıklarla sokaklara döküldü. Şehir, sanki tanrılar tarafından lanetlenmiş gibi, birkaç nefeste yerle bir olmuştu.
O günün sabahında, genç öğretmen Hermes, küçük sınıfını toplamıştı. Beş yaşındaki Deksiphanes ve dört yaşındaki Thrason, tahtadan yapılmış küçük sıralarında oturuyor, Hermes’in anlattıklarına kulak veriyorlardı. Onların merak dolu gözleri, öğretmenlerinin her kelimesini takip ediyordu. Hermes, yalnızca bir öğretmen değil, aynı zamanda bir koruyucuydu. Onun yüreğinde öğrencilerine duyduğu sevgi, Nikomedia’nın en derin köklerinden bile daha güçlüydü.
Depremin ilk sarsıntısıyla sınıfın duvarları çatlamaya başladı. Çığlıklar ve taşların uğultusu arasında, Hermes’in gözleri yalnızca iki öğrencisine odaklanmıştı. Onları hızla kucakladı, minik bedenlerini korumak için yere çömeldi. Yıkıntılar, gökyüzünden düşen bir perde gibi üzerlerine kapandı. O an, Hermes bir öğretmen olmanın yalnızca bilgi aktarmaktan ibaret olmadığını, bir fedakârlık yeminine dönüştüğünü biliyordu.
Günler sonra, enkaz kaldırılırken üç beden bulundu. Hermes, iki öğrencisini sıkıca kucaklamış, onları korumak için bedenini bir kalkan gibi siper etmişti. Oğullarını kaybetmenin acısını yaşayan Diogenes oğlu Thrason, bu fedakârlığı asla unutmadı. Öğretmen Hermes’in ve iki oğlunun anısını yaşatmak için bir mezar taşı diktirdi. Taşın üzerine, bir kartal kabartması ve Hermes’in öğrencilerine sarıldığı bir figür işlendi. Antik Yunanca yazılan şu sözler, o taşın üzerinde hala yankılanıyor:
"Diogenes oğlu Thrason bu taşı, oğulları olan 5 yaşındaki Deksiphanes ile 4 yaşındaki Thrason ve onları eğiten 25 yaşındaki Hermes için diktirdi. Hermes, depremin yıkıntıları arasında bile öğrencilerini bu şekilde kucaklamıştı."
Bugün, o taş Fransa’daki Louvre Müzesi’nde sergileniyor. Ancak Hermes’in fedakârlığı yalnızca bir müze eserinde değil, yüreğinde öğrencilerinin geleceğini korumak için her şeyi göze alan öğretmenlerin ruhunda yaşamaya devam ediyor.
12 Eylül'ün Öğretmenler Günü’nde, bir kez daha Hermes’in hikayesini hatırlıyoruz. Onun yüceliği, yalnızca bir öğretmen olmanın değil, aynı zamanda insanlığın en saf halinin bir örneğiydi. Tüm öğretmenlere, bilgiyi, sevgiyi ve korumayı kuşanarak karşımızda duran tüm kahramanlara saygıyla...