Öyle bir karanlık tünelden geçti ki, Fenerbahçe’nin işi gerçekten çok zor...
Tarihinde ilk kez transfer ettiği tüm isimlerde “sıfır çeken” Fenerbahçe, bu transfer döneminin de en sancılı, en “kumarbaz” en sıkıntılı, en dikkatli, en kararlı takımı olmak zorunda...
UEFA’nın “satmazsan alamazsın” kıskacında kıvranan sarı-lacivertli ekip, tarihinin en karanlık sezonunun ardından ister istemez tarihi bir sınavla da karşı karşıya...
Eldeki kadrodan transfer için mali bir kaynak yaratmanın güçlüğü bir yana, yapılacak transferlerde “yanılgı payı”nın olmaması, Fenerbahçe yönetimini oldukça terletecek, terletiyor da...
Yalanların havada uçuştuğu bu benim hiç sevmediğim transfer sezonunda kulağımıza gelenler, Fenerbahçe’nin sezon içinden çalışmaya başladığı şeklinde... Ama dedik ya, “satamadıkça alamayacağın” bir cendere içinde öncelikle kadronun suyunu çıkarıp mali damlalar çıkarmak da çok kolay görünmüyor...
Kadroda, kaynağa dönüşebilecek isimler yok değil... Jailson, Eljif Elmas ve belki Nebil Dirar’ın dışında satışı “mümkün görünen” ya da en azından satılabilse bile yeni transferler için kaynak yaratabilecek isim bulmak zor...
Fenerbahçe bu 3 isimden 30 milyon Euro gibi bence biraz abartılı bir kaynak bekliyor...
Bu gerçekleşse bile, “takviye bekleyen” mevkilerin çokluğu, hatta her mevkinin “yedeklemeye” gereksinim duyması, bu parayla bile zirveye oynayacak bir takım oluşturmanın kolay olmayacağına işaret ediyor...
Henüz resmi adımlar atılmadı ama, Fenerbahçe taraftarları için heba edilecek bir sezonun daha olmadığını yönetim bilmeli...
Benim Fenerbahçe’ye önerim, yurt dışı ağırlıklı bir transfer yerine, iç piyasaya yönelmesi... Çünkü burada yerli olsun, yabancı olsun tüm futbolcuların potansiyelleri net olarak biliniyor...
Geçtiğimiz yıl transferde “rulet masasına” oturan ve kaybeden Fenerbahçe için “iyi bir kumarbaz” demek mümkün değil.
Öyleyse, Fenerbahçe bu transfer sezonunda blöf yapmadan, eline göre hareket etmek zorunda... Bence bu ligde de “iyi kartlar” var...
--------------
İZLANDA BİZİ ASLA GEÇEMEZ!..
Üzüldük mü?... Evet... Hem de çok... Fransa zaferinin ardından İzlanda deplasmanında tanımakta zorlandığımız Milli Takımımız’ın bu yenilgisini ben Şenol Güneş’e bağlıyorum...
Güneş ile yola çıkarken “kaleciden başarılı teknik adam olmuyor” realitesini asla aklımızdan çıkarmasak da umutlanmaya olan açlığımızı bastıramadığımızı hepimiz kabul edelim...
İzlanda yenilgisi, Güneş’in takımı beraberliğe oynatması ve bunu da başaramamasının bir sorucudur...
İzlediğimiz İzlanda’dan daha iyi takım olduğumuz bir gerçek.
Ben, onların iki maçta da Fransa’ya takılacağını düşünüyor, hatta bir adım daha öteye geçip grubun iddiasız takımları karşısında da “puan yitireceklerine” inanıyorum...
İzlanda yenilgisini bu yüzden bizi hedefimizden çevirmeyecek bir “kaza” olduğunu bilmek lazım...
İzlanda, grubun sonuç sıralamasında bizi geçemez...
Yeter ki, Şenol Güneş başka maceralar aramasın...
Başarı, cesur olanların hakkıdır...
----------
AVCI ENDİŞESİ, YERSİZ VE GEREKSİZ...
Başakşehir’i tabandan alıp tavana asan bir teknik adam Abdullah Avcı...
Çok konuşuldu, çok analiz edildi ve hiç kimse çıkıp da Başakşehir’in başarısındaki büyük payını inkar edemedi...
Şimdi Beşiktaş’ta... Büyük bir camiada...
Kuşkulu olmayı seven futbol kamuoyu, şimdi de Avcı’nın bu büyük camianın doğuracağı yüksek sorumluluğu taşıyıp taşıyamayacağını tartışıyor...
Bence yersiz ve gereksiz...
Abdullah Avcı, ligimizde izlediğim “sinirleri alınmış” tek teknik adam...
Oyunu saha kenarında izlerken bile futbolcularıyla bir bütün olmayı başarıyor... Ama en önemlisi, bunu büyük bir olgunluk ve soğukkanlılık içinde yapıyor...
Beşiktaş’ın ateşli taraftarı bu “sakin görünümlü” teknik adamın aslında için için kaynayan bir volkan olduğunu gördükleri anda aralarında harika bir bağ oluşacaktır...
Üç büyüklerin geçmişte kimlere emanet edildiklerini gördük... Hala da görüyoruz... “Görünen umutsuz köyler”den bile zaferler beklemiş futbolumuzun büyükleri, zaman zaman başarısızlıklara bile direnç göstermişlerdir...
Avcı, lig başladığında takımın başında “kırk yıldır Beşiktaş’ı çalıştırıyor” gibi duracaktır... Dimdik ve ayakta...
Endişeler çok yersiz...