Anılar yolculuğuna hazır bir zihinle, eskileri yad etmek geleneğini taze tutmalı diye düşündüm. Eskileri hatırlamak, şimdiki zamanın üstündeki görünmezlik etkisini kaldırıyor. Yaşadığımız zamanın koşturması, telaşı, gelecekte yad edilecek anıların gözden kaçmasını engelliyor. Daima her süreçten güzel hatıralar toplamayı bilmeli... Hatıraları güzelleştirmek ve bu birikimi zihnimizde kalıcı kılacak gücü bulmak için hep eskileri anımsarız. Şimdiki zamana kuvvet olur, çoğu zaman da fark etmemizi sağlar; yaşadığımız zamanın görünmez güzelliklerini...
Ramazan aylarını anımsadım çocukluğumdan zihnimde kendine yer bulan.Evde akşama doğru hızlanan tatlı bir koşturma var ise bir de sofra etrafında toplanmak için akşam ezanını bekliyorsak ramazan ayının evimizi şereflendirdiğini anlardım.Sahurda annem muhakkak uyandırırdı beni,oruç tutacak kadar büyümesem de annem sahura kalkmanın alışkanlığını ve o tarifsiz hazzını bana yaşatırdı.Küçük ruhum, gecenin sabaha yaklaştığı bu zamanlarda yenen yemeğin ve sokakta yankılanan davul seslerinin verdiği tarifsiz bir mutluluğu anımsar.Gözlerimi kapar kapamaz uyurdum sahurun ardından, sanki bir rüya gibi gelirdi bana.Sabah annem okula gitmeden önce bana kahvaltı hazırladığında yememekte direnirdim ben de oruç tutmalıydım, annem de bu kararıma saygı duyar ama yine de her sabah üşenmeden kahvaltı hazırlardı bana ama tuttuğum her oruç öğle saatinde bitmek zorunda kalır annemin hazırladığı beslenme çantasını hevesle açardım.Hem beslenme çantamı taşır hem de ben orucum derdim,öğlene kadar yememem oruç tuttuğuma ikna ederdi beni.Akşam vakti yaklaşınca,ağabeyim eve sıcak pideleri getirince anlardım ki hayalini kurduğum sofranın zamanı yaklaşıyor.Öğle yemeğinden sonra bir şey yemezdim ki bu heyecana ben de ortak olayım.Akşam ezanı okunduğu zaman sevinç dalgası içimde hızla yayılır,büyüklerimi taklit ederek elim suya ve hurma zeytine uzanırdı yemekten önce.Hurma zeytin benim için ramazan sofralarının simgesi olmuştu ta o zamanlardan..Ramazan ayı boyunca çoğu günler misafirimiz olurdu.Anneme elimden geldiğince yardım ederdim,en çok da sofra düzenlemek hoşuma giderdi.Misafirlerimizin sofra başında sessizce ezanı bekleyip,sonrasında yavaş yavaş açılan muhabbet konularına kulak kabartır,bu ayın huzurunu çok severdim.Misafirlerimiz genelde tatlı getirirlerdi yanlarında hediye olarak.Kadayıf ve baklava revaçta olurdu,paketler yan yana dizilirdi ama herkes sabırsızlıkla annemin ün salan sütlacını beklerdi.Sofra sohbetleri akşam namazının kılınma vakti gelene dek sürerdi.Genelde büyükleri dinlemek beni mutlu ederdi,yaşıtlarımı kaale almak konusunda biraz pervasızdım.Annem her misafirden önce incecik yaprak sarması yapar,mevsimine göre hoşaflar yapardı.Bir de misafirliğe gittiğimiz günler olurdu tabi hem de sıkça.Ya biz de misafir olur ya da biz misafirliğe giderdik.Günler paylaşımın güzelliği ile geçerdi.Misafirliğe gittiğimizde bizim evdeki telaşın aynen ev sahibine geçmesini izler,süslenmiş sofranın etrafında ezanın huzur dolu yankılanmasını beklerdik.Ramazan ile huzuru birbirinden ayıramıyordum.Akşam ezanı telaşını yatsı ezanı ile teravih namazına bırakırdı.Cemaat ile namaz kılmanın önemini o zamanlar tanımış oldum.Annem ile namaza ben de gider,aynı hareketleri hiç karıştırmadan annemden kopyalardım.Ramazan o kadar büyülü bir aydı ki herkesi sofra etrafında koca bir ay boyunca toplardı ve sonunda öyle güzel günler beklerdi ki biz çocukları,bayramlık elbise hayalleri zihnimizi süsler ve harçlık hesapları yapardık.Uyumadan önce yeni elbiseler katlanmış ise yanında da genelde kösele ayakkabılar olursa bayramın sabah ile birlikte geldiğini anlardım.Ramazanı ardımda bırakmak hüzünlendirirdi beni.Bayramın gelişi bu hüznü biraz bastırırdı ama bu ayın bereketi ve huzuru zihnimde silinmeyecek güzel hatıralar bırakırdı.Okuldan geldiğimde evimizde toplanan bayanların kuran-ı kerim okumasını dinlemek için üstümü değiştirmeden yanlarına oturur,en kısa zamanda öğrenmem gerektiğini düşünürdüm okumak için.Ramazan ayı benim için paylaşmak,bereket ve huzurdu bir de dua etmekti annemi izleyip amin diyerek ellerimi yüzüme kavuşturmak.Bazı akşamlar annem,kardeşlerimle beni camiye götürürdü,bir sürü insan kalabalığının içinde minik boyumla yer edinmeye çalışırdım.Camide sohbet dinlerken,pazaryeri camisinin mimarisini izler ve gördüklerimin güzelliğini anlamak için uzun uzun aynı noktaya bakardım.Namaz kılarken büyüklerimin aynı anda, aynı hareketleri yapmalarını hayretle izler,caminin ikinci katından mermer sütunlardan hafif eğilerek hiç sıkılmadan seyrederdim.Cami çıkışında oruç benim için biterdi öğle vakti olması sebebiyle,elimdeki simidi kemirir,kuşların ortasına koşar ve kaçanlardan geriye kalanlara simit atardım. Tüm bu yorgunluğuma değecek bir iftar sofrası vardı nasılsa günün sonunda. Ramazan ayına huzur katan bu manevi ortamın tarifini tam yapamazdım ama büyüdüğümde bu huzurun adını koyacağımı hayal ederdim.
Kalın sağlıcakla….