“Kitap en iyi dosttur diye bir söz vardır bilirsiniz. Çünkü kitaplar sizi hiçbir zaman yalnız bırakmaz.
Evde, otobüste, yolculukta, dağın başında, en mutlu ve mutsuz anlarınızda…
Yeter ki siz ona el uzatın, siz ne zaman gel derseniz gelirler. Siz onları bırakmadığınız sürece, kitaplarınız sizi asla bırakmaz. En yalnız hissettiğiniz anlarda bile açın birkaç sayfa kitap okuyun.
Kendinizi bir anda o psikolojiden uzaklaştırıp, aslında hayatta tek olmadığınızı anlayacaksınız.
Çok okuyan insan, çok fazla cümle, dolayısıyla da çok fazla kelime okumuş demektir. Biz günlük konuşma esnasında öyle değişik, terimsel kelimeler kullanmıyoruz.
Ya da durduk yere bir sanatçıdan, ressamdan, dünya üzerinde var olan bir yerden bahsetmiyoruz. Fakat kitap okurken sürekli yeni kelimeler öğreniriz. Bu da zamanla bizim konuşma tarzımıza yansır. Kelime dağarcığı az olan bir insan, herhangi bir konuyu açıklarken veya tartışırken sürekli tıkanır.
Düşünür, bekler, uygun kelimeyi arar. Sürekli kitap okuyan biri ise konuşurken kullandığı kelimelerle tüm dikkatleri üzerinde toplamayı ve kendini dinletmeyi başarır.
Ne kadar çok kitap o kadar çok yeni hayat tanımak demektir.
Okuduğunuz her öykü, size başka insanların hayatlarından kesitler sunar. Onların mutluluklarına, sıkıntılarına, yaşadıkları zorluklara tanık olursunuz. Çoğumuz normal yaşamda birbirimize kalbimizi açamıyoruz. Bazen yanlış anlaşılma bazen de egolarımız buna engel oluyor.
Fakat aynı zamanda insanların bizi anlamasını bekliyoruz. Karşılıklı iletişim kopukluğu ve empati kurmamak, çok büyük anlaşmazlıkların doğmasına neden oluyor. İşte kitap okuma bize empati kurma yeteneği kazandırır. Bu sayede kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilir, onun gibi düşünmeye ve hissetmeye çalışabiliriz. Ben hoşgörüyü hep empatinin kardeşi gibi görürüm. Empati kurabilen bir insan aynı zamanda hoşgörülüdür, bu iki özellik ise tüm sorunların üstesinden gelebilecek kadar güçlüdür.