Özel günlerin özelliği de büyüktür. Ulusal bayramlar ayrı heyecan ve coşku verir, dini bayramlar ise daha değişik hislerle kutlanır. Her bayramın kendine özgü yapısını irdelemeden tüm tanıdık, dost ve arkadaşların bayramları kutlanır.
Ben de öyle yapacağım; tüm okuyucuların ve Türk Ulusu’nun kutsal bayramını yürekten kutluyorum. Tüm dünya insanlarına barış ve huzur, bu topraklarda yaşayan yurttaşlara da esenlik ve mutluluklar diliyorum.
Şeker ve kurban bayramları İslam alemi için çok özel günlerdir. Ama nedense bu bayramda insanların yüzünde güller açmıyor, gözlerinde mutluluk pırıltısı görülmüyor. Sanki herkes bıkkın, yorgun, kaygılı ve karamsar…
Kriz hepimizi etkiledi ama Kurban Bayramını da bayramın kurbanlığına dönüştürdü. Bayram alışverişi ile insanların bu merkezde cıvıl cıvıl olacağını sanmıştık. Gördük ki en büyük markaların yazılı olduğu mağazalar bile sinek avlıyordu. Oysa yetkililer, bayram namazından sonra televizyon haberlerinde “Küresel krizi en hafif atlatan ülke biz olacağız” diyordu.
Ben buradan Türkiye siyaseti yapmak istemiyorum. Türkiye siyasetini Ankara’ya, Parlamento’ya gönderdiğimiz Milletvekilleri yapıyorlar.
Türkiye’mizin her yerinde olduğu gibi Çeşme ve Alaçatı’mızda da bayram namazından sonra tüm insanlar önce mezarlıklara ölülerimizi ziyarete giderler ve önce onların bayramlarını kutlarlar. Birer Fatiha okurlar. Ben de öyle yapacağım. İlk önce mezarlıkta büyüklerimizi ziyaret edip çok duygusal anlar yaşarım. Saatlerce eski dostlarımdan ayrılmak istemem. Eski mezarlıkta önce annemi ziyaret ettikten sonra hemen yanında Bakkal Mehmet Baysal (dayım), eski belediye başkanlarından Yusuf Gençalp, Lütfü Koparal, Fehim Keskin, yeni mezarlıkta Nazım Aydoğdu. Bu değerli büyük insanlar yıllarca Alaçatı’mızda belediye başkanlığı görevlerini ifşa etmişler. Bu değerli ağabeylerimize yürekten Fatiha Suresi’ni okuyup, görevimi yerine getirmek isterim. Diğer mezarlıktaki ziyaretlerimi sürdürürüp, çok sevdiğim ve bu dünyada arkadaşlıklarına doyamadığım iki güzel insan; Süleyman Akaya ve Ramazan Koçlu gibi çok değerli dostlarıma da Fatiha okuduktan sonra ziyaretimi noktalayacağım ve mezarlıktan çok hüzünlü bir şekilde ayrılaçağım.
Ramazan Koçlu ile olan bazı anılarımdan bir tanesini bu köşemden sizlerle paylaşmıştım. Rahmetli Süleyman Akkaya ile de anılarımız olmuştu 1989 geçimlerine girmek üzereydik. Siyasi partiler aday adaylarını belirlemek için çalışmalarını sürdürüyorlardı. 1980 ihtilalinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi kapatılan siyasi partiler arasındaydı. 1989 yerel seçimlerine Sosyal Demokrat Halkçı partisi ile katılıyorduk. Ben de Sosyal Demokrat Halkçı Partisi Alaçatı Belde Başkanlığı görevindeydim. Belde Başkanlığı’na, birbirinden değerli üç arkadaşımız müracaat etmişlerdi. Bu değerli insanlardan Yakup Deliboz, Hikmet Dikmen, Remzi Özen arkadaşlarımızın dışında bazı delege arkadaşlarımız benim de ismimi öne çıkarıyorlardı. Dördüncü aday olarak beni gösteriyorlardı. Ama ben Belde Başkanı olarak hiçbir zaman, kimseye “ben adayım” demiyordum. Çok sevdiğin birkaç dostum beni öneriyorlardı. Rahmetli Süleyman ağabey herhalde benim aday adaylığımı duymuş olacak ki, terzi dükkanımın kapısının önünde durmuş, içeriye girmiyor, devamlı bana bakıyor, “Ömer seninle biraz yürüyelim mi? Hem biraz konuşuruz” dedi. “Tabi neden olmasın abi” dedim. Terzi dükkânımın önüne sandalyeyi koyup, dükkandan çıkarak, Şehitler Caddesi’ne doğru yürümeye başladık. O günkü adayların artılarını ve hangi arkadaşımız en güzel hizmet verebilir diye konuştuk. Sözü bana getirdi ve yolun ortasında durdu. Gözlerimin içine bakarak sorusunu direk sordu; “Senin de aday olduğunu duydum. Bre oğlum sen de adaymışsın. Bak oğlum, sen çok gençsin senin daha zamanın var. Sen sakın aday olmayasın. Seçimlerde kazanabilecek adayımızı seçelim” dedi. Ben de; “Sevgili ağabeyciğim, benim zaten böyle bir düşüncem olmadı ve de olmaz” dedim.
Rahmetli Süleyman ağabey her partili gibi, çok iyi bir partiliydi ve dediği de olmuştu. Üç adayımız ön seçime katıldılar. Önseçimlerde en çok oyu alan Sayın Remzi Özen 1989 da seçimleri kazandı ve üç dönem Belediye Başkanlık görevini sürdürdü. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bayrağını 2004 yılına kadar taşıdı. 2004 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin bayrağını alan Sayın Muhittin Dalgıç bu bayrağı 2014 yılına kadar çok yükseklerde taşıdı. 2014 yılında Çeşme Belediye Başkanı seçilerek bir dönem Çeşme’de Belediye Başkanlığı yaptıktan sonra, 2019 Mart ayında görevini Ekrem Oran’a devretti.
Kardeşlik ve barış içinde bir Kurban Bayramı geçirmeniz dileklerimle…