1900'lü yılların başıydı.
Datça Yakaköy'de bir Rum yaşıyordu.
Yorgi oğlu Konstantin.
Yıllar önce Akdeniz'deki Karpatos(Karput) Adası'ndan Datça'ya gelip yerleşmişti.
Bir katırı vardı.
Sarı tonlu sevimli bir katır.
Katır deyip geçmeyin.
O günlerde son model araba kadar kıymetliydi.
Yıllarca Konstantin'in yoldaşı olmuştu.
Onu, ailesini, yükünü taşımıştı.
Tarlasını sürmüştü.
Üstüne titriyordu Konstantin katırının.
Her yıl hükümet konağı avlusunda muayene ettiriyordu.
Ama bir gün Konstantin bir olay nedeniyle hapishaneye düşünce, katıra bakmak oğlu Andon'a kaldı.
Andon da babası gibi katıra düşkündü.
Ama gençti.
Bir gün Andon katırı kaybetti.
Nerede arasalar, bulamadılar.
Ölmüş olsa cesedi bulunurdu.
Bulamadıklarına göre biri ç'almıştı.
Andon üzüntüden mapustaki babasına katırın kaybolduğunu söyleyemedi.
Aradan iki yıl geçti.
Konstantin hapisten dönmüştü.
Katırın kaybolduğunu öğrenince karalara büründü.
Hemen aramaya başladı.
Çevresindeki dostlarına haber saldı.
Tabana kuvvet yarımadayı arşınladı.
Sonra bir haber geldi.
Katır, Kantarlı oğullarından Ali Oğlu Molla Mehmet'teydi.
Gitti istedi.
Molla Mehmet vermedi.
Araya aracılar koydu.
Molla Mehmet "asla" dedi.
Çünkü Molla Mehmet katırı Datça Nahiye müdürü tarafından ve Belediye eliyle yapılan açık arttırmadan almıştı.
Üstelik bedelini de ödemişti.
Tüm resmi belgeler elindeydi.
Konstantin'in katırını bizzat devlet satmıştı.
Molla Mehmet resmen katırın sahibiydi.
Günlerce düşündü Konstantin.
Katırı almanın bir yolu olmalıydı.
Bu yol da mahkemeye başvurmaktı.
İyi de, Osmanlı mahkemesi bir azınlığın sözüne inanıp, devletin sattığı katırı ona verir miydi?
Üstelik elinde belge falan da yoktu.
Oysa katırın yeni sahibi Molla Mehmet'in elinde makbuzları vardı.
Yine de adalete güveniyordu, Konstantin.
Bir umutla Marmaris Şer'iye Mahkemesi'ne başvurdu.
Şöyle dedi.
“Bundan iki sene önce bir olaydan dolayı zorunlu olarak Meneteşe Sancağı konsoloshanesinde bulunduğum sırada Yaka köyünde bulunan oğlum Andon’un elinde iken kaybolan ,hükümet konağında muayene olunan sarı tonlu,on altı on yedi yaşlarındaki katır, on üç seneden beri benim malım mülkümdür…Konsoloshaneden tahliye edilerek Yaka köyüne geldiğimde katırımın kaybolduğunu ve Dadya karyesi(Eski Datça) sakinlerinden Molla Mehmet'in elinde bulunduğunu öğrendim. Her türlü yola baş vurarak katırı istediysem de bana vermekten kaçındı. Bundan dolayı bana ait olan katırın tarafıma verilmesini talep ve dava ederim..”
Mahkeme Konstantin'den iddasını ispatlayacak deliller istedi.
Ne edecek Konstantin?
Elinde delil, melil yok ki.
Tek kanıtı şahitleri.
Ama mahkeme şahitlere mi inanır, resmi belgelere mi?
"Olsun" dedi Konstantin, "adalet haklının yanındadır."
Dört arkadaşını tanık gösterdi.
Tarih 25 Mayıs 1905'di.
Marmaris Şer'iye Mahkemesi şu kararı verdi.
"Davacı Konstantinden iddiasını ispat edecek deliller göstermesi istenmiştir. Davacı tanık olarak Karpatos adasındaki Aratos köyü muhtarı Kosbatus oğlu Anatostu, Anrire oğlu Harlabitos,Yatos evlatlığı(Veledi kaim) ve yine Aratos köyünden Osmanlı tebalı rum milletinden Nakosa oğlu Yorgi Kovadiris , ve Estemadı oğlu Vasil Kovaris’i şahit göstermiştir.. Mahkemede hazır olan tanıklar tek tek dinlenmiş , “Hükümet konağı avlusunda muayene olan sarı tenli Katır’ın Davacı Konstantin’in malı ve mülkü olduğuna tanıklık ederiz..”deyip, tanıklıklarını yeminleri ile doğrulamışlardır. Bu şahısların yeminli tanıklıkları doğru kabul edilip ,bu sebeple yemin ettirilme sonunda, dava konusu katırın davacı Yorgi oğlu Konstantin’e ait olduğu anlaşılmış , katırı Konstantin’e terk ve teslim etmesi Dadya köyünden Kantarlı oğullarından Ali Oğlu Molla Mehmed'e tembih ve ihtar edilmiş..Karar şeriye defterine kayıt edilmiştir."
(Kaynak : Muğla Üniversitesi ,Fen-Edebiyat fakültesi tarih bölümü H.1316-1322(M.1900-1906) tarihli 154 numaralı Marmaris Şer’iye Sicil Defterlerinin Transkripsiyonu ve değerlendirmesi..Clit:2 sayfa:492)
Hani bugün "Osmanlı torunuyuz" diye ortaya çıkanlar var ya.
Ve onların hukuğu guguk yapan hakimleri.
100 yıl öncesinin kararlarına bir göz atsınlar.
Adalet nedir belki anlarlar.
NOT: 100 yıl önce yaşanmış bu gerçek olay Datça tarihinin canlı arşivi Yusuf Ziya Özalp’in paylaşımından hikayeleştirilmiştir.Kendisine teşekkür ederken, yazılarını takip etmenizi öneririm.