"Futbolun ilk oynandığı kent İzmir...
Kentin ülke futboluna yönetici-futbolcu yetiştirmiş asırlık çınarı...
Bir dönemin "Büyüğü..."!
Yani...
"Büyük Altay"ı...
Şimdilerde kıvrım kıvrım kıvranıyor!..
Bir "kör çukura" düşmemek derdinde!..
İşe bakın; iyi mi!..
X
Sen içinden başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri çıkar!..
Federasyon başkanları çıkar!..
Ülke spor yöneticiliğine onlarca isim gönder!..
Bir dönem "altyapının simgesi" konumuna gel!..
Bugün ülke futbolunda etkin teknik adamlar senden çıkmış olsun!..
Halen hemen ligde oynayan onlarca tanınmış futbolcuyu yetiştirmiş ol!..
Ve bugün o "kör çukura" düşmemek için çırpınır ol!..
Yazık!..
X
Sorsalar...
Herkes bir şey söyler "Büyük Altay" için...
Eski-yeni tüm yöneticileri toplayın...
"Bu takım için ne yaptınız?" diye sorun...
Bir dönem para verdiklerini; zora düştüklerini, ayrıldıklarını-ayrılmak zorunda kaldıklarını...
Ya da kongre yitirip gittiklerini anlatırlar size de...
Hiç biri o "verdim" dedikleri "paraları", haciz ve temlik yoluyla geri aldıklarını anlatmazlar!..
Birbirlerinin "kuyusunu kazarak" yöneticilik yaptıklarını...
Alsancak köşelerinde oluşan gruplar içinde "dedikoduyla" yönetici seçtiklerini söylemezler!..
Yani...
"Büyük Altay" için yapılıyormuş gibi görünen işlerin aslında "Altay"ı hiç de ilgilendirmediğini...
Var olan "kayıkçı kavgasını" açıklayamazlar!..
X
Ne oldu sonunda?
X
101 yıllık çınar...
O "Büyük Altay"...
Bir avuç gerçek yandaşın hüzünlü bakışları...
Bir içten yıkılışla...
Dönüşü zor yolculuğa çıktı!..
Gidiyor!.."
X
Bu satırlar Altay 3. Lig'e düştüğü yıl yazıldı...
Bugüne uyarladığınızda ne fark var?
Şimdi Süper Lig'den geldiği hızla bir alt lige iniyor!
Artık adına ne derseniz deyin!
"Tek adam yönetimi" mi? Teknik adam ve futbolcu seçimlerindeki yanlışlar mı? Yani, yanlış transfer politikası mı?
Parasızlık mı?
Her neyse işte!
Bu düşüşün bir adı olmalı!
X
Başkan Özgür Ekmekçioğlu, bu sorulara yanıt vermeden, 7 yıllık süreci aydınlatmadan, salt başarılı olduğu süreçleri, düştüğü yerden bugünlere gelişi değerlendirerek ve "Altay'ın büyüklüğünü" vurgulayarak istifa etti ve "buyrun siz yönetin" dedi!
Takım gitmişken, 7 yıllık süreçte borç kat be kat yükselip 300-350 milyon düzeyine geldiyse bu gidiş doğru bir gidiş midir?
Mesela Mustafa Denizli ile imzalanan sözleşmenin ayrıntıları nelerdir? 1 milyon euro sözleşme söylentisi ve fesih yapılamaması gerçeği nedir?
Bunu önümüzdeki günlerde yapılacak Altay Genel Kurulu değerlendirecek...
Böylesi bir borç yüküyle kulüp yönetimine bir aday çıkıp çıkmayacağını da göreceğiz!
X
Kulüpler süper lig (Milli Lig) oluşturduğu günlerden başlayarak, ekonomik güçleri olan işadamlarınca yönetildi bu ülkede...
Cebinden para harcayıp iflasa sürüklenenler de oldu ancak kulüpleri basamak yapıp piyasada işini görenler, yükselenler çoğunlukta kaldı! Gelen borçlandırdı, giden borçlandırdı; günübirlik transferler ve işlemlerle kulüpler yönetildi; inişler-çıkışlar bu nedenledir!
Ne oldu sonunda...
Altay gibi borç içinde yüzen, kurumsal yapısı olmayan, oluşan futbol endüstrisinin koşullarına ayak uyduramayan kulüpler "gidenler" oldu!
Bu yapıyı ortadan kaldırmak için bir Kulüpler Yasası geçtiğimiz hafta TBMM'de kabul edildi!
Haydi bakalım yeni kurallara göre kaç yönetici çıkacak ortaya?
İlk deneyimleyen Altay olacak!
Altay giderken sessizliğini koruyanlar neler yapacak göreceğiz!