Selma Artar
Toplantıya TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesinden ZAFER MUTLUER ile Sosyolog, Akademisyen, Çevreci ENGİN ÖNEN konuşmacı olarak katıldı. STK ve Oda temsilcilerinin de katılım sağladığı toplantıda Çeşme Projesi, proje ile ilgili olarak mahkemeye sunulan bilirkişi raporu ve devamında imar planlarına yapılacak itirazın hazırlığı konuşuldu.
TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Sekreteri Zafer Mutluer; TMMOB olarak Çeşme Projesi’nin ne olduğunu açıklandıktan sonra, gerçekleştirilmek istenen proje alanın % 97’sinin kamu mülkiyetinde olduğunu, projenin hayata geçirilmesi durumunda Çeşme’de ekolojik bir yıkım yaşanılacağını belirtti.
Mutluer konuşmasında özet olarak; “Bizim TMMOB olarak uyarıda bulunduğumuz alanlarda ve uyarılarımıza paralel doğrultuda 18 maddelik bilirkişi raporu geldi.
Danıştay 6. Dairesi tarafından atanan bilirkişi heyetinin hazırladığı bu 18. maddelik raporda, projenin hayata geçmesi durumunda doğal çevre, su kaynakları ve canlı yaşamı üzerinde yaratacağı tahribata dikkat çekildi.
Böylece Çeşme Projesi kararının yanlış olduğu bilimsel olarak tescil edildi. Rapordan sonra CHP Genel Merkezi’nden, İzmir İl Yöneticisine kadar ardı ardına projeye karşı olduklarına dair açıklamalar gelse de, yarımadanın toplumsal muhalefetle yani Çeşme ve İzmir halkı ile hep birlikte korunması gerektiği, bu aşamadan sonraki süreçte imar planlarına itiraz için mücadele verilmesinin önemli olduğunu belirtti.
Bir diğer konuşmacı Engin Önen ise konuşmasına; projenin sosyal boyutuna da bakmak gerektiğini söyleyerek sözlerine başladı.
Önen açıklamasında özet olarak; sosyal bilimciler olarak doğa ve insan ilişkilerini irdelediklerini, doğanın sistem içerisinde, insan faaliyetlerinden ve davranışlarından dolayı bozulduğunun ve kirletildiğinin görüldüğünü, bu nedenle Türkiye’de ilk defa Hacettepe ve Ege Üniversitesi’nde çevre sosyolojisi dersleri konulduğunu belirtti.
Önen; “Çeşme Projesi’nin, önce hava alanı, körfez geçiş projesi ve İstanbul’dan-Çeşme’ye 4/ 4 buçuk saatlik karayoluyla başlanan bütün bir proje olduğunu, Çeşme Projesi ile “Elit Gettosu” yaratılmak istendiğini, bunu yaparken de, ideolojik perde olarak istihdam, turizm, kalkınma gibi yalanlara başvurduklarını söyledi.
Önen konuşmasına şu görüşlere yer verdi;
“Getto demek; kapalı alan demektir. Turizm Bakanı bu alanları hatta denizi bile satıyor. Burada halk yok, işçi ve memur yok. Halkla yaşamak istemeyen, pahalı bir hayat tarzını benimsemiş kişilere sunulan, bir şehir yaratma projesi var.
Daha önce biz Port Alaçatı’da bu tecrübeyi yaşadık. Port Projesi de bir turizm projesi, kalkınma projesi olarak başladı, kamu arazileri tahsis edildi. Şimdi neye dönüştü, orada kamu yararı var mı, halk var mı? Yok.
Bir bölgedeki arazinin değer kazanması, orada yaşayanların ve hayatın daha değerli olacağı anlamına gelmez. Tam tersi yolu, kaldırımı pazarlanabilir oluyor.
Burada yaşayan yerel halk belki de bir kuşak sonra buralarda evsiz kalmaya başlayacak.
Bunun için bizler birer yurttaş olarak, kurdumuzu, kuşumuzu, köyümüzü, şehrimizi korumak zorundayız. Hazır şahane bir bilirkişi raporu da çıkmışken, kararlılıkla mücadelemize devam etmeli imar planlarına itiraz etmeliyiz.
İktidar kamu kaynaklarını satarak iktidarını finanse ediyor, sermaye ise karını düşünerek yatırım yapıyor, yerel yönetimler kuruluş felsefesine aykırı hareket ediyor, Yerel yönetimin evrensel tanımı, merkezi yönetime karşı yereli temsil etmektir. Biz de ise tam tersi merkezin taşradaki uzantısı şeklinde oluyor.
O yüzden de biz Çeşme Projesi’nde mücadele verirken yanımızda ne bir belediye ne de bir parti görebildik. İstanbul’da “Kanal İstanbul” projesi için Ekrem İmamoğlunun tavrı çok net ve önemliydi. Bu yüzden Türkiye’de partili- partisiz herkes “Kanal İstanbul’a” karşı çıktı. Çeşme Projesinde maalesef biz yerel yönetimden bu tavrı göremedik.”
Toplantı’ya katılım sağlayan Çeşme Esnaf ve Sanatkarlar Odası (ÇESO) Başkanı Osman Köfüncü yaptığı konuşmada; “Dört nesildir buradayım. İçinde Çeşmelinin olmadığı, Çeşmelinin konuşmadığı bir projeye şahsım Osman Köfüncü olarak da, teşkilatımın başkanı olarak da itiraz ediyorum. Geçen gün yapmış olduğum basın toplantısında bunu belirttim. Port Alaçatı Projesi’nin yapıldığı dönemde bir siyasi partinin belde başkanıydım. Burası için iki defa yürütmeyi durdurma kararı aldırttım. Maalesef dönemin belediye başkanının desteği ile devam etti. Bugünkü geldiğimiz noktada çok acı ama bu projenin kamuya bir faydası yok çünkü projede Çeşme halkı yok. Aksine denizle bizim aramıza bir duvar çekildi. Çeşme Projesi’nin de Port Alaçatı gibi olacağını düşünüyor ve karşı çıkıyorum. Bu proje açıklandığı andan itibaren takip ettik. Çeşme Kent Konseyi ve Başkanı ile siyah şemsiyeler açtığımız bir toplantı düzenledik, ben oradaydım. Şimdi ne Çeşme Kent Konseyi var ne de başkanı. Ne oldu siyah şemsiyelere, oy için seçim için hareket etmeyin, gelecek nesilleri düşünün. “ şeklinde görüşlerini dile getirdi.
Soru cevap şeklinde ilerleyen toplantının sonunda Çeşme Dayanışma Ağı adına konuşan Serhat Gökdoğan; “Çeşme Projesi’nin daha çok anlatılması ve Çeşme halkını bilinçlendirmek için, sonraki toplantıların Çeşme’nin çeşitli mahallelerinde ayrı ayrı yapılmasını ve bu dayanışma ağının genişletilmesi gerektiğini bildirdi.”