Kendisi de Ilıcalı olan ve Atatürk'ün Ilıca'daki günleri ve İzmir suikasti hakkında araştırmalar yapan Mehmet Culum, etkinlikte yaptığı söyleşide, o dönemi ayrıntıları ile anlattı.
Çeşmeli Yazar Mehmet Culum, söyleşide şunları anlattı:
"Benim İzmir suikasti ile olan ilgim, sonrasında Ilıca'ya gelmesinden dolayıdır. Lanet olası olay yaşanmamış olsaydı, Gazi Mustafa Kemal, tabi ki Çeşme'ye gelmeyi planlamıyordu. Kötü bir olay, Ilıca'mızın şansı oldu. Ilıcalılar, Ulu Önder'i bu topraklarda, 8 gün 8 gece ağırlama mutluluğuna erişti."
"İzmir suikastinden önce, alt yapısına bakmak gerekir. Birinci Dünya Savaşı sona erince, 1918 Ekim ayının sonunda ateşkes anlaşması imzalanınca, ittihatçılar gruplara ayrıldılar. O zamana kadar Osmanlı Hükümeti'ni onlar idare ediyorlardı. Bir grup, padişahın çevresinde kaldı. Bir grup yurt dışına kaçtı. Yurt dışına kaçanlar arasında; Talat Paşa, Enver Paşa, Cemal Paşa yer alıyordu. Onlar yurt dışında kendi kaderleri ile baş başa kaldılar. Sonunda da öldürüldüler. Bir grup da çeşitli yollarla Ankara'ya, Mustafa Kemal'in yanına gittiler ve Milli Mücadele'ye katıldılar. Zafer kazanıldıktan sonra yeniden padişahlığa dönmek isteyenler ve Ulu Önder Mustafa Kemal liderliğinde yeni bir devlet kurup yola devam isteyenler olmak üzere ikiye ayrıldılar."
"Mustafa Kemal'i seçimle indiremeyeceklerini anlayınca öldürmeye karar verdiler"
"İzmir suikasti, Milli Mücadele kazanıldıktan sonra, padişahlıkla ve halifelikle yola devam etmek isteyenlerle, Ulu Önder Atatürk'ün hiç bitmeyen mücadelesi sonucunda yaşanmıştır. 1925 yılında Güneydoğu'da Şeyh Sait isyanı patlamıştı. İsyan, kanlı bir şekilde bastırıldı. O dönemde İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Ayrıca Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı. Bu kanuna dayanarak, daha önce yasaklanan İttihat Terakki Cemiyeti'nin açıldı ve Kazım Karabekir Paşa'nın başkanlığını yaptığı Terakki Perver Fırka kapatıldı. Meclis'te görev yapan bu parti kapatılınca, Meclis üyeleri değilse de onların uzantıları yer altına indiler. İttihat Terakki'den gelenlerde şöyle bir hissiyat oluşmuştu; 'Gazi Mustafa Kemal Paşa artık diktatör oldu. Onu seçimlerle indirmek mümkün değil. Onu, ancak yok etmekle ülkenin yönetiminde söz sahibi olabiliriz.' Bu düşünceyle, Ulu Önder'i öldürmeyi planladılar. Eski İttihak Terakki Nazırlarından Milletvekili Şükrü bey, eski İttihak Terakki Nazırlarından arkadaşı Kara Kemal'e bu düşüncesini açtı. Bu ikili, konuyu benimsediler ve Mustafa Kemal'i öldürmeye karar verdiler."
"Mustafa Kemal'i, önce Meclis'te öldürmeyi planladılar"
"Ama bunu yapacak insana ihtiyaçları vardı. Kendileri yapamazlardı. Meclis'te Trabzon Milletvekilliği yapan Ziya Hurşit'e konuyu açtılar. Onun Mustafa Kemal'e kini vardı. Dolayısıyla hemen benimsedi. O da işin içine girdi. Ama tetikçiler de gerekliydi. Para, silah ve cephane sorununu İzmit Milletvekili Ahmet Şükrü bey üstlendi. Tetikçileri bulma işini de Ziya Hurşit üzerine aldı ve Rizeli Laz İsmail'i buldu. Parayla adam öldüren profesyonel bir katildi. O da arkadaşı Gürcü Yusuf'u buldu. Cinayeti, 1926 yılının kış aylarında, Ankara'da gerçekleştirmeye karar verdiler. Meclis'te, hükümetin toplandığı odayı basıp, Mustafa Kemal'i öldürmeyi planladılar. Ama Meclis binasının içerisine silah sokmak ve kaçmak da kolay olmadığı için bu düşüncelerinden vazgeçtiler. Ziya Hurşit, çok hırslı bir insandı. Meclis'in Genel Kurul Salonu'nun çatısına delik açtı. O açtığı delikten Mustafa Kemal'i öldürecekti. Ama bu düşüncesinden de güvenlik nedeniyle vazgeçti. Daha sonra da Anadolu Kulübü'nün çıkışında pusuya düşürmek istediler. Ne tesadüftür ki, pusuya yattıkları gece, Mustafa Kemal sabaha kadar Anadolu Kulübü'nde kaldı. Dolayısıyla o planlarını da gerçekleştiremediler."
"Kemeraltı Camisi'nin yanındaki üç yolda pusu kuracaklardı"
"Mustafa Kemal'in Bursa'ya gideceğini bildikleri için, tetkiçi Laz İsmail'i Bursa'ya gönderip keşif yaptırıyorlar. Laz İsmail, dikkat çekmemek için Bursa'ya sevgilisi ile birlikte gider. Keşfini yapar. Ancak Ankara'ya olumsuz raporla döner. Çünkü, Bursa'da cinayet işlendikten sonra kaçacak yer sadece Uludağ'dır. Ordu birlikleri Uludağ'ı sardığı zaman oradan sağ kurtulma imkanı yoktu. Bu nedenle Bursa'dan da vazgeçilir. Mustafa Kemal'in gezi programı önceden belli olduğu için, 13 Haziran 1926'da Balıkesir'de olacaktı. 14'ünde de İzmir' gelecekti. Planlarını İzmir'de uygulamaya karar verdiler. İzmir'den kaçmak kolaydı. Mustafa Kemal'in, 14 Haziran'da Basmane Garı'ndan, Kordon'daki Naim Palas Oteli'ne arabasıyla gideceği sırada cinayeti işleyeceklerdi. İzmir, büyük yangının izlerini hala taşıyordu. Araç, Basmane'den Kemeraltı caddesine doğru gidecek, Konak'a yaklaşırken, Kemeraltı Camisi'nin bulunduğu yer üç yol ağzı olduğu için, otomobil ister istemez yavaşlayacak. Pusuyu, otomobilin yavaşlayacağı o noktaya kurmaya karar verirler."
Hain plan
"11 Haziran'da, İzmit Milletvekili Ahmet Şükrü beyin temin ettiği silah, bomba ve parayla, Ziya Hurşit ve tetikçiler, Gülcemal vapuru ile İstanbul'dan İzmir'e hareket ederler. İzmit Milletvelili Ahmet Şükrü bey, bavullara kendi kartvizitini iliştirmişti. O nedenle bavullar vapura aranmadan konur. İzmir'e geldiklerinde, yanlarında, Albay Rasim adında, eski İttihat komitacılarından biri tarafından, İzmir'deki bir kişiye yazılmış mektup vardır. Mektubu, İzmit Milletvekili Ahmet Şükrü bey de imzalamıştı. İzmir'de, Sarı Efe Edip adında bir eski İttihatçı, geçmişi biraz karanlık olan kişiye hitaben yazılmış bir mektuptu. Ziya Hurşit, Kemeraltı Camisi'nin yakınındaki Gaffarzade Oteli'ne yerleşir. Üçyola bakan balkonlu bir odada kalır. O otelin karşısında da Ragıp Paşa Oteli vardır. Tetikçiler de o otele yerleşirler. Cinayetten sonra o iki tetikçiyi olay yerinden kaçırmak gerekmektedir. Sarı Efe Edip, kahyası Çopur Hilmi adında birisini daha devreye sokar. Çopur Hilmi, tetikçileri kaçıracak olan aracı kullanacaktır. O araç, Kemeraltı Camisi'nin yakınındaki Yemişçiler Caddesinde tetikçileri bekleyecektir. Kargaşalıktan istifade ederek, kendilerini kaçıracak araca koşacaklardır. Bu olayla ilgili bir de Giritli Şevki vardır. Giritli Şevki'nin, Konak iskelesinde motorlu teknesi vardır. Tetikçiler, cinayeti işledikten sonra, arabayla Konak iskelesine gelecek, Giritli Şevki'nin motorlu teknesiyle Yunanistan'a istila edeceklerdi."
Suikasti Giritli Şevki'nin mektubu önledi
"Hainlerin planına göre; Ulu Önder vurulduktan sonra Türkiye'de her şey karışacak, İttihatçılar yeniden işbaşına gelecek ve hemen tetikçiler için af çıkarılacak, onlar da ellerini kollarını sallayarak, Yunanistan'ın Sakız adasından geriye gelecekler. Hesap budur. Mustafa Kemal, 13 Haziran'da Balıkesir'e, özel treni ile gelir. Balıkesir'de işleri bitmeyince, İzmir'e gidişini bir gün erteler. Sarı Efe Edip de, o gün vapurla İstanbul'a gider. Gitmesinin amacı; cinayet gerçekleştiğinde, sorumlu olmamak ve İzmir'de bulunmamak içindir. İstanbul'da bir otele yerleşir. Giritli Şevki, Sarı Efe Edip'in İstanbul'a gitmesinden huylanır. Suçun kendi üzerine kalacağını düşünür ve 14 Haziran gecesi Gazi Hazretleri'ne bir mektup yazar. Suikast planını anlatır. 'Beni toplantılara çağırdılar. Ben katıldım, ama suikaste katılmayacağımı söyledim. Hatta orada hepsini tek tek vuracaktım, ama belki bilmek isterseniz diye erteledim' der. Mektup, Gazi Hazretleri'ne yazılmıştır. Ama kendileri Balıkesir'de olduğu için mektubu İzmir Valisi Kazım Dirik'e ulaştırır. İzmir Valisi Kazım Dirik mektubu okuyunca, hemen tutuklamalar başlar. Ziya Hurşit, Gaffarzade Oteli'nde, kaldığı odada yakalanır. Yakalanınca, yatağının altındaki silah ve bombaları gösterir. Karşı oteldeki Gürcü Yusuf ve tetikçiler de yakalanır. Çopur Hilmi de evinde uyurken yakalanır. İstanbul'a da telgraf çekilerek, Ziya Hurşit kaldığı otelde ele geçirilir."
İzmir'de ve Ankara'da tutuklamalar
"İzmir Valisi Kazım Dirik, Balıkesir'e telgraf çekerek, durumdan Gazi Mustafa Kemal'i haberdar eder. Gelişen olaylar nedeniyle Mustafa Kemal'in İzmir'e gelişi bir gün daha ertelenir. Aynı zamanda Başbakan İsmet Paşa'ya da telgraf çekilir. İsmet Paşa, İstiklal Mahkemesi'ni hemen haberdar eder. Ankara İstiklal Mahkemesi 15 Haziran'dan itibaren, Ankara'da tutuklamalara başlar. İlk tutuklananlar, Milli Mücadele'nin kahramanları, Mustafa Kemal'in, eski İttihatçı olarak bilinen silah arkadaşlarıdır. Aynı zamanda Terakki Perver Fırka'sının kuruluşunda yer alan kişilerdir. Ama Gazi Mustafa Kemal'in muhalifidirler. Terakki Perver Fırkası'nın başkanı Kazım Karabekir Paşa da bunların arasındadır. İsmet Paşa bu durumdan hoşlanmaz. Kazım Karabekir Paşa'nın böyle bir komploya girmesini hiç yakıştıramaz. Mahkeme başkanından Kazım Karabekir Paşa'yı serbest bırakmasını ister. Karabekir Paşa, kısa bir süre serbest bırakılır. Ancak Gazi Mustafa Kemal'in araya girmesiyle yeniden tutuklanır. Mustafa Kemal, ayrıcalık tanınmamasını ister."
"Aliler Mahkemesi"
"Ankara İstiklal Mahkemesi, 16 Haziran'da yola çıkarak, 17 Haziran'da İzmir'e ulaşır. Mahkeme heyeti, İzmir'e gelir gelmez sorgulamalara başlar. Mahkeme Başkanı, Kel Ali lakaplı, Afyon Karahisar Milletvekili Ali Çetinkaya'dır. Gaziantep Milletvekili Kılıç Ali, Aydın Milletvekili Reşit bey, Rize Milletvekili Laz Ali, İstiklal Mahkemesi heyetindedirler. Denizli Milletvekili Necip Ali mahkemede savcı olarak görev yapmaktadır. Mahkemede dört tane Ali olduğu için, gazeteciler; 'Aliler Mahkemesi' adını takmışlardı. Tutuklanan paşaların da isimleri şöyleydi; Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Cafer Tayyar Paşa, Rüştü Paşa, Refet Paşa. Sivillerden ünlülerin isimleri şöyledir; Tokat Milletvekili Bekir Sami bey, eski Maliye Nazırı Cavit bey."
Kemeraltı, Konak ve Basmane'de asıldılar
"İstiklal Mahkemesi'nin çalışmaları iki aşamada yapılır. Birinci aşama İzmir'de, ikinci aşama Ankara'dadır. İzmir aşamasında, sadece suikaste birinci derecede katılacak olanlar, eski adı Milli Sinema olan Elhamra Sineması'nın olduğu yerde yargılanır. 30 Haziran'da yargılama başlar. Mahkeme, 13 gün sürer. 13 Temmuz'da karar açıklanır. 15 idam kararı çıkar. 2'si firari olduğu için, 13 kişinin infazı, 13 Temmuz'u 14'üne bağlayan gece gerçekleştirilir. İnfazın bir bölümü, Kemeraltı'nda, cinayetin işleneceği yerde yapılır. Diğer infazlar da, Konak ve Basmane meydanlarında gerçekleştirilir. İdam sehpaları, ertesi gün öğle saatlerine kadar, idam edilenler ile birlikte yerlerinde kalır. Daha sonra cesetler alınarak, Kadifekale taraflarında, belediyenin kimsesizler mezarlığında gömülür. Yakınlarının cesetleri almalarına izin verilmez."
Ankara'da da 4 idam kararı
"Ankara duruşmaları, ikinci halka diyebileceğimiz, suikaste doğrudan katılmamış olan, ancak Mustafa Kemal'e amansız muhalefet eden eski İttihatçıların yargılandığı mahkemelerdir. 17 Temmuz'da İzmir'de işini tamamlayan İstiklal Mahkemesi, Ankara'ya döner. Hemen sorgulamalara başlar. Savcı, 2 Ağustos'ta iddianamesini okur. Yargılama, 26 Ağustos'a kadar sürer. 4 idam kararı çıkar. Bunlar, eski İttihat Terakki'nin çok önemli isimleridir. Mustafa Kemal'e Meclis'te iş yaptırmayacak derecede muhalefet eden kişilerdir. Mustafa Kemal, Ankara'daki '4 idamın onayını vermezse, ileride yeni kurulan Cumhuriyet'in başına iş açarlar' diye düşünür. Cumhuriyet'in yıkılmaması, devrimlerin devam etmesi için idamları onaylar. İdam edilen bu dört kişi; Cavit bey, Hilmi bey, Nail bey ve Dr. Nazım'dır."
"Mustafa Kemal, Ünlü sözünü Bornova'da söyledi ve Alaçatı'da tekrarladı"
"Mustafa Kemal, 16 Haziran'da İzmir'e gelir. Kordon'daki Naim Palas Oteli'ne yerleşir. Morali bozuktur, ama belli etmemeye çalışır. Aslında böyle bir suikasti de bekliyordu. Daha önce de bazı suikast girişimlerinden kurtulmuştu. Ayın 18'inde suikast girişimi gazetelerde anlatılır. Haberleri okuyan halk, galeyana gelir. Bütün illerde protesto gösterileri yapılır. Halk suikast girişimini lanetler. 18 Haziran günü, daha önce planlandığı şekilde, Bornova'da, Ziraat Mektebi'nde bir açılış vardı. Bu açılışa, Gazi'nin moralini yükseltmek için bir parti de eklerler. Gazi, dans etmeyi sevdiği halde, o gece dans etmez, ama gece saat 03.00'e kadar dans edenleri izler. 19 Haziran tarihinde Anadolu Ajansı'na bir demeç verir. 'Devrimlerin, Cumhuriyet'in yaşaması gerektiğini' anlattıktan sonra meşhur cümlesini kurar; 'Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.' Gazi Mustafa Kemal, Anadolu Ajansı'na verdiği demecin aynısı değil ama, benzerini Ilıca'ya gitmek üzere Alaçatı'dan geçerken de tekrarlamıştır. O dönemde Alaçatı'da yaşayanların büyük çoğunluğu mübadil olduğu ve Türkçeleri iyi olmadığı için, 'İlelebet' ve 'Payidar' sözcüklerini pek anlamamışlardır. Yerli Alaçatılılar çok az sayıdadır. Yerli Alaçatılılar, mübadillere Mustafa Kemal'in ne demek istediğini anlattılar."
Suikastin sonuçları
"Rüştü Paşa hariç, Mustafa Kemal'in bütün silah arkadaşları af edilmişlerdir. Rüştü Paşa, Erzurumlu'ydu ve Gazi'nin çok yakınında bulunmuştu. Erzurum ve Sivas Kongreleri'nde çok yardımcı olmuştu. Ama Mustafa Kemal'e çok kin duyan birisidir ve çok sert muhalefet yapmıştı. Aynı zamanda İsmet Paşa'nın da amansız muhalifidir. İsmet Paşa'nın imzaladığı Lozan Anlaşması'nın kötü bir anlaşma olduğunu iddia eder. Mustafa Kemal, Meclis'te üzerine bile yürüyen Rüştü Paşa'nın asılması kararını onayladı. Sürgün cezası verilen Osmanlı Donanma Kumandanı, aynı zamanda Denizcilik Nazırı Rauf bey, suikast sırasında Avrupa'da idi. 9 yıl kadar yurt dışında kaldı. Daha sonra cezası dolmadan af edilerek Türkiye'ye döndü. Mustafa Kemal'in ölümünden sonra, 1939'da Kastamonu Milletvekili seçildi. Kazım Karabekir Paşa da, bir süre emeklilik yaşadıktan sonra siyasete atıldı. Demokrat Parti zamanında da Milletvekilliği yaptı. Paşaların hepsi, İzmir suikastinden 6-7 ay kadar sonra emekli edildiler. 1956 yılında, Adnan Menderes zamanında, suikastten 30 yıl geçtikten sonra, cinayete karışan kişilerle ve paşalarla ilgili iade-i itibar konusu Meclis'te gündeme geldi. Ancak, kanun maddesi haline gelmeden ortadan kalktı."
Mustafa Kemal'in Ilıca'ya gelişi ve 8 günü
"Mahkeme Savcısı Necip Ali'nin iddianamesini okumaya başladığı 30 Haziran'da, Mustafa Kemal, mahkemeyi etkiliyor görüntüsü vermemek için, ama İzmir'den de çok uzaklaşmak istemediği için, o günkü şartlarda da Türkiye'nin bir numaralı sayfiye yeri olan ve kendisini ağırlayabilecek şartlara sahip llıca'ya gitmeyi tercih etti. 30 Haziran günü, Urla'ya ve Alaçatı'ya uğradıktan, hatta Germiyan'da da kısa bir süre kaldıktan sonra, akşamüstü Ilıca'ya gelir. Mustafa Kemal, Ilıca'ya geldiğinde, kalabalık bir halk topluluğu tarafından coşkuyla karşılanır. Zeybek oynanır, şiirler okunur. Madam Kramer'in evinde 8 gece kalır. Rasim Palas Oteli'nde de akşamları danslı yemekler düzenlenir. Rasim Palas'ın ikinci katında halkla görüşmeleri olur. 3 Temmuz günü Çeşme Kaymakamı Refik İsfendiyaroğlu ile görüşür. Hatta Çeşme Kalesi önünden arabasıyla geçerken bir fotoğrafı vardır. 6 Temmuz gecesi, Rasim Palas'taki yemeğe katılmamıştır. O akşam Madam Kramer'in evinde, İzmir'den gelen mahkeme heyeti ile çalışma yemeği yemiştir. Yemekler, Rasim Palas Oteli'nden getirilmiştir. Yemekte, mahkeme heyeti ile idamlar hakkında konuşmuştur. Mahkeme heyetinin idamına karar vermediği iki kişinin daha idamını ister. Bunlardan birisi Lozan'a muhalif olan Şükrü bey, diğeri de Samsun'a beraber çıktığı Arif beydir. Mustafa Kemal, 8 Temmuz'da giderken ise ani ve çok sessiz gider. Hatta Rasim Palas Oteli'nde Mustafa Kemal için yemekler pişirilmiştir. O yemekleri yiyemeden gider. İzmir'de bir gece kaldıktan sonra da 9 Temmuz'da Ankara'ya hareket eder. Mustafa Kemal, Çeşme'ye sadece bir kez gelmiştir. Son zamanlarında bir kez daha geldiği iddia olunur. Hatta bir yatta çekilmiş fotoğraf da elden ele dolaşıyor. Bu bilgi doğru değildir. Atatürk, 1937 yılında İzmir'e bile gelmemiştir. İzmir'e son gelişi 1934 yılıdır. Yattaki fotoğraf, İstanbul Boğazı'nda, Savarona yatında çekilmiştir. Atatürk'ün ölümünden birkaç ay öncesindedir."