Çeşme Belediyespor futbolcularının maç öncesi babası ile ilgili açtıkları pankartın kendisini çok duygulandırdığını söyleyen Mustafa Çelebi, "Babamı kaybettikten sonra her şeyiyle kardeşimle birlikte ilgilendik, mezarına da biz yerleştirdik. Metanetli olmak için kendimi çok sıktım. Ama futbolcuların açtığı pankartın fotoğrafını bir gördüm, gözyaşlarımı tutamadım. İnanılmaz derecede duygulandım. Bundan dolayı bütün Çeşme Belediyespor camiasına çok minnettarım. O pankartı yapmayı düşünenden de, yaptırandan da, taşıyandan da, fotoğrafını çekenden de Allah bin kere razı olsun" dedi.
"Çeşme'nin çınarıydı"
Çeşme'de bir çınarın devrildiğini söyleyen Mustafa Çelebi, babasının ölümüne hala inanamadığını vurgulayarak, "Her an şuradan çıkıp gelecekmiş gibi hissediyorum" dedi. Babasının hak yemekten çok korkan birisi olduğunu anlatan Mustafa Çelebi, "Tabağa koyduğu fasulyeyi bile, 'Aman bir kaşık fazla koyalım, hak geçmesin' diyen ve bize de tembihleyen birisiydi. Şimdiye kadar kimsenin arkasından konuştuğunu duymadım. 1977 yılından beri yanında çalışıyorum, hiç kimse için 'şu şöyledir, bu böyledir' dediğini duymadım. Yanında çalışanın hakkını günü gününe mutlaka vermiştir" diyerek babasının hassasiyetlerini anlattı.
"Kanserin teslim alamadığı babamı, zatürre aldı"
Babasının son beş yıldır hastalıklarla boğuştuğunu söyleyen Çelebi, "Beş yıl kadar önce T-2 seviyesinde, yani sınır seviyesinin bir altında kolon kanseri tespit edilmişti. Bunun üzerine İstanbul'da iyi bir cerraha ameliyat ettirdik. 2 ameliyat geçirdikten sonra hiçbir sıkıntısı olmamıştı. Önceleri 3 ayda bir, daha sonra da 6 ayda bir sürekli kontrole götürdük. En ufak rahatsızlığında bile doktora giderek, sürekli kontrol altında tuttuk. Çünkü doktorlar, hastalığın metastaz yapma olasılığının çok yüksek olduğunu söylemişlerdi. En son kontrole gittiğimizde, bacakları ödem yapmaya başlamıştı. Ödemin neden olduğunu belirlemek için check-up yaptılar. Check-up sonucunda çift ciğerinde su topladığı ve zatürre olduğu ortaya çıktı. Bakteriyel hastalık, içeride de enfeksiyon yapınca solunum yetmezliği başladı. Yoğun bakıma alındı. 12 günde kaybettik. İlk bir hafta durumu iyi gibiydi. Ama sonradan durumu ağırlaştı. Son üç gününde de bilinci kapandı" diyerek babasının hayatını kaybedişini anlattı.
"Tokmak Hasan levhasını korkarak astım"
Babasına neden "Tokmak Hasan" dendiğini sorduğumuz Mustafa Çelebi, şunları söyledi; "Çeşme'de eskiden birçok kişinin lakabı varmış. Şimdi yeni gençliğin lakabı yok. Bize anlatıldığı kadarıyla, babam topa sert vurduğu için, kafa toplarına çok iyi çıkıp vurduğu için 'Tokmak Hasan' lakabı takılmış. Ama bizler net olarak öğrenemedik. Babam bize hiç anlatmadı. Babam başlarda 'Tokmak' lakabına kızardı. Bu restoranımıza babamdan gizli bir levha yaptırdım; 'Tokmak Hasan'ın Yeri' diye. Babam ve ailem İzmir'de, alışverişteyken, restoranımızın girişine astım. Hatta bana Bedri Artut levha konusunda yardımcı oldu. Babam İzmir'den geldi, 'Eyvah, bana çok kızacak' diye köşe bucak kaçtım. Levhayı gördü, baktı, hiçbir şey demeden gitti. O gün bugündür 'Tokmak Hasan'ı Yeri' olarak restoranımızın ismi kaldı. Daha sonra da levhaları büyüttük. Patentini de alarak 'Tokmak Hasan' ismini ölümsüzleştirdik" dedi.
"Taşlı topraklı zeminde futbol oynamışlar"
Babasının arkadaşları ile imkansızlıklar içinde futbol oynadığını sık sık anlattığını söyleyen Çelebi, "O dönemlerde forma yok tabi. Rahmetli babaannem forma dikermiş babama. Futbol ayakkabısı da yokmuş. Günlük ayakkabıları ile top oynarlarmış. Eve geldiğinde, ayakkabısını çıkarınca ayaklarının altının kanadığını görürmüş. Bize bunları anlattığı zaman ağlardık. Şimdiki imkanlar, o dönemlerde olsaydı, futbolda çok büyük yıldızların çıkacağını söylerdi. Şimdiki çim sahalar yok tabi, çok bozuk, taşlı topraklı zeminde top oynarlarmış. Bize, çok yetenekli insanların olduğunu, Nuri Ertan, Boşnak Mustafa gibi yetenekli futbolcuların olduğunu anlatırdı. Ama hiçbir zaman kendi futbolculuğu ile övünmezdi. Arkadaşları da babamı överlerdi, 'Senin baban olmasa bizden bir şey olmazdı' derlerdi" diyerek babasının futbol yönünü anlattı.
"Ödül almaya götüremedim, toprağa verdim"
Babasının öldüğüne hala daha inanamadığını anlatan Çelebi, "Hala daha, babamı alıp hastaneye kontrole gidecekmişim gibi geliyor. Babam, 10 Şubat Cuma günü, sabah saat 07.00'de vefat etti. Ne anneme, ne kardeşlerime bir şey söyleyemedim. Dilim el vermedi, 'Babamı kaybettik' diyemedim. Bütün işlemleri bitirdikten sonra, saat 15.00' gibi aileme haber verdim. Çeşme Belediyespor'un eski futbolcularını onurlandırdığı törene babamla birlikte gidecektik. Hayat işte, ödül almaya götüremedim, aynı saatlerde toprağa verdim" sözlerini gözleri yaşararak söyledi.
"5 kasa elmayı tek tek silerdik"
Babasının inanılmaz derecede titiz bir insan olduğunu söyleyen Mustafa Çelebi, "Babamdan çok şey öğrendim. Onun titizliği hastalık safhasına gelmedi ama benim titizliğim hastalık safhasına geldi. Çok vefakar ve cefakar bir insandı. Hastalığı sırasında acı çekmedi ama acı çektiği anlarda bile, 'Ben iyiyim, bir şeyim yok' diyordu. Babam, yokluklar içinde, öksüz büyümüş. Babam 20 günlükken babası ölmüş. Annesi, yumurta, süt satarak büyütmüş babamı. Babam, bakkal dükkanı, manav dükkanı açmış. Babamın manav dükkanında da çalıştım. 5 kasa elma tek tek silinir mi? Biz silerdik. Marul, roka, maydanoz dışında her meyveyi, sebzeyi tek tek silerdik. O derece titiz bir insandı" diyerek sözlerini tamamladı