Basın toplantısında açıklama yapan Halkların Köprüsü dernek gönüllülerinden Ercan Ergiçay, Almanağın dayanışma kültürünün bir çalışması olduğunu söyledi.
Ergiçay, “Bu almanak da tam olarak bu dayanışma kültüründen doğmuş bir çalışmadır. 'İş Cinayetleri Almanağı' kitabının dağıtım görevlerinde bulunmuş arkadaşların, mülteci ölümleri için de bir almanak hazırlanması önerisi ile almanak fikri tartışılmaya başlandı. Bu fikrin olgunlaşmasında en büyük etken de saha çalışmalarında birebir tanık olduğumuz hayatlar ve hikâyelerdir. Belki de Basmane sağlık taramalarında ve gıda yardımlarında bir gün tanıştığımız bir mülteci ailenin bir sonraki gün gazetelerde yayınlanan ölüm haberlerindeki isimsiz fotoğraflarını görmek bizi itti bu hayatları anlatmaya. Belki de gitmek için bütün varını yoğunu bir kaçakçıya teslim etmiş insanların birçok yakınını denizlerin dipsiz derinliklerinde bırakarak döndüklerini görmek bizi itti bu resmi kaydı oluşturmaya. Belki de daha 5 yaşında hayatın bütün acımasızlığını yaşamış bir çocuğun gözlerinden çıktık yola” dedi.
"Mültecilerin nasıl araçsallaştırıldığını net olarak gördük"
Ergiçay, kitap fikrini şöyle özetledi: “Annesiz çocuklar, belki de aydınlansın diye bu uluslararası cinayetler, belki de çıkarılsın diye bütün kimliksiz cesetler deniz diplerinden. Belki de yazılmadığı için yazmak ve not bırakmak bizlere ve bizden sonra geleceklere. 5 Mayıs 2016 Pazartesi günkü dernek toplantısında karar alındıktan sonra Almanak Çalışma Grubu oluşturuldu. Ulusal ve yerel gazetelerin mülteci ölümleri hakkında yaptığı haberlerin tutarlı olmadığı tespit edildi. Bu yüzden medya takipten mülteci ölüm haberlerinin kelime bazlı taranması hizmeti satın alınması kararlaştırıldı. Medya takipten gelen bilgiler aylara bölünüp grup çalışanlarına görev dağılımı yapıldı. Geçisler sırasında gerçekleşen ölüm haberleri tarandıktan sonra bir excel dosyası oluşturulup bütün bilgiler buraya kaydedildi. Sonrasında kontrol için de tekrar gazeteler ve medya yayınları gözden geçirildi. Bulunan haberler tüm aylar için yazıldı, hazırlandı ve kontrol edildi. En uzun süreyi bu bölümün hazırlanmasına harcadık. Kitabın nasıl olması ve hangi bölümlerin yer alması gerektiğini bu aşamada belirledik. Özellikle medyanın dili hakkında bir bölümün kesinlikle yer alması gerektiğini düşündük; çünkü okuduğumuz haberler ne kadar can yakıcıysa haberlerin dili de bir o kadar can yakıcıydı. Mültecilere nasıl bakıldığını, nasıl araçsallaştırıldığını bir yıllık haber analizinde çok net bir şekilde gördük” diye bilgi verdi.
“Bölüm bölüm hazırlandı”
Almanağın bölüm bölüm hazırlandığını ifade eden Ergiçay, “Mültecilerin Hukuki Durumu bölümünü avukat bir arkadaşımız, Can Kırıkları bölümünü sahada tecrübeli arkadaşlarımız, Medyanın Mültecilerle Sınavı bölümünü gazetecilik öğrencisi bir arkadaşımız, Politikacı Söylemleri bölümünü de gazeteci bir arkadaşımız hazırladı. Mülteci meselesini olabildiğince çok yönlü incelemeye çalıştık. Mülteci meselesi nasıl ele alınıyor, mülteci olarak bile tanınmayan bu insanların gerçekte hakları nelerdir, onlar nasıl yaşıyor ve ne diyorlar tartışmak istedik. Geçişlerde yaşanan mülteci ölümlerinden sonra iş cinayetlerinde hayatını kaybeden mültecilerin de haberlerine yer vermeye karar verdik. Mülteci olarak gelmiş insanların Türkiye’deki insanlardan daha çok çalıştırılıp daha az para verildiği bir ortamda, yaşamak için çalışırken hayatlarını kaybetmelerinin geçişler sırasında hayatını kaybedenlerden farkı olmadığını düşündük, düşünüyoruz. Bu yüzden iş cinayetinde hayatını kaybeden mülteciler için İSİG meclisinden arkadaşlarla irtibat kurduk. Oradaki veriler alındı ve iş cinayetinde hayatını kaybeden mülteci işçiler bölümü oluşturuldu. Buradaki haberler de en az geçişler sırasında yaşanan ölümler kadar can yakıcıydı. En az onlar kadar sorumsuzluktan, denetimsizlikten kaynaklanıyordu... Geçişler sırasında olduğu gibi dayatılan kötü şartları kabul etmek zorunda kaldıkları için hayatlarını kaybetmişlerdi ve aynı politikaların kurbanıydılar. Son bölüm olarak Bizden bölümünü hazırladık. Bu bölümde Halkların Köprüsü Derneği’ni tanıtan, derneğin görüşlerini, çalışmalarını anlatan yazılara yer verdik. Kitabımızda saha çalışmalarını yürüten dernek gönüllüsü arkadaşlarımızın çektiği fotoğraflar kullanıldı. Kitap hazırlığı tamamlandıktan sonra, dernek gönüllüsü hocalarımız son kontrolleri gerçekleştirdi” diye devam etti.
“Doğru dili kullanmalıyız”
Halkların Köprüsü dernek gönüllülerinden gazeteci Halime Özçelik ise, medyanın kullandığı dili eleştirerek, doğru ve ortak dil kullanılması gerektiğine vurgu yaparak, “Mülteciler haberlerde hep kaçak olarak kriminalize edildi. Onlar hayatlarını kurtarmak için istemeden vatanlarını terk etti. Medya mülteci olarak tanımlamalı. Hakları olan insan olarak tanımlamalı. Medya maalesef bu konuda eksik kaldı. Bazen haberde konu olanlar ‘mülteci’ olarak başlayıp ‘kaçak’ olarak sonlandırıldığı oldu” dedi.