Umutsuzluktan umudu yaratan, yüreği pas tutmamış bir insanın; Yaşar Kemâl'indir bu söz;
“Benim kitaplarımı okuyan savaşa düşman olsun!”
Haluk Isık Ustam’dan anımsadığım
“Tek Gözle İki Adam/
Bütün İstanbul’u Dolaştı” dizesindeki…
Biri, Aşık Veysel’dir!
Diğeri de “Kentlere değil sırtını Toroslar’’a
dayamış ''Hemiteli'' Koca Yaşar’ın!..
Hep mazlumun yanında saf tutmuş
“Yer Yaşar Gök Kemâl’’dir.
“Türkiye’nin Çağdaş Homeros’’dur o…
En büyük mutluluğuydu;
“Her kültürün renginin, kokusunun olduğu
onbinlerce çiçekli bir kültür bahçesine benzeyen
barışçıl /evrensel bir yazar olmak…”
İlk romanı ve en ünlü yapıtı akıcı ve yaşayan Türkçe ile yazdığı
“İnce Memed”; ülkemiz ve Dünya yazınının da kıymetlisidir…
***
Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) kurucusuydu.
Umutsuzluğa pes etmemiş politika da yaptıydı TİP’te.
İç barış sorununda da hep öndeydi Usta…
Kısacası; zindan dahil ağır bedeller ödemiş, bir ömür
“Barış, insan hakları, özgürlükler ve İleri değil
Tam Demokrasi için savaşım veren toplum vicdanı” apoletli koca çınardı…
Tam 6 yıl önce bugün yitirmiştik bilgeyi.
Cenazesinde her dünya görüşünden kişiler vardı.
“İnsan evrende bedeni kadar değil, yüreği kadar yer kaplar” sözüne uygun!.
Mustafa Kemâl hakkındaki görüşleri de nettir!:
“Paşa’nın yaptığı çok büyük iştir, bir millet yaratmak.
Bir ulus yarattı”
“Türk Tarih Kurumu’nu kurdu. Dil Kurumu’nu kurdu,
kendi parasıyla kurdu.
Yeni bir dil yaratıldı Türkiye’de,
zenginleştirildi dil, o günden bugüne bizim dil fakirleşmedi.
Allah bin razı olsun o adamlardan,
Mustafa Kemâl’lerden, İsmet Paşa’lardan,
Hasan Ali Yücel, Sabahattin Eyüboğlu’ndan,
bunlar bize büyük olanaklar getirdiler.
Ve nasıl güçlüklerle kurdu Atatürk?
Dünyadaki bütün Türkologları toplayıp,
dünyadaki bütün din âlimlerini,
bilim adamlarını toplayıp, neler çekti”
***
Uzun yıllar röportajlarıyla emek verdiği
Cumhuriyet’in “Olaylar ve Görüşler” köşesinden
bir alıntı;
“Yaşar Kemâl’in 2009’da yayımlanan;
‘Binbir Çiçekli Bahçe’
adlı kitabında ‘Zilli Kurt’ başlıklı,
Türkiye’de yazar ve aydın olmanın zorluklarını,
tehlikelerini o kadar güzel anlatan bir yazı azdır.
Çukurova’da köylüler koyun sürülerine saldıran kurtları öldürmeyip
canlı yakalarlar, sonra boyunlarına bir çan asarlarmış.
Artık kurt, çan yüzünden kendisi için av olacak
hiçbir canlıya yanaşamaz, açlıktan kıvrana kıvrana ölürmüş.
Bu yazı, Türkiye’de Cumhuriyetten sonra uzun yıllar bir yazarın,
bir aydının ‘solculuk’, ‘komünistlik’le suçlanmasının
ne kadar tehlikeli olduğunun, ne resmi ne de özel bir kurumda
iş bulabilmesi, bu yoldan açlığa mahkûm edilmesiyle
bir zilli kurt yapıldığının metaforik hikâyesidir.”
***
Edebiyat ve siyaset dolu bir ömürdür…
"Eski-meyen Dostu"nu
Zülfü Livaneli şöyle anlatır;
"Yaşar Kemâl'in çevresinde esen, sanki kişiliğinin ve bedeninin ayrılmaz parçası olan, gittiği her yere, girdiği her mekâna, sanki onunla doğmuş gibi farkında olmadan taşıdığı bir rüzgâr vardı. İster yabancı ister bizden, ister köylü ister kentli, ister kadın ister erkek, herkesi etkisi altına alan bir rüzgârdı bu.
Unutulmaz roman kahramanlarından
'Yel Veli' gibi sürekli koşarak ölümden kaçmak istediği için oluşmuyordu bu rüzgâr. Koca gövdesiyle onu da, yanındakileri de bazen lodos gibi sersemletiyor, bazen garbi yeli gibi ferahlatıyor, bazen şiddetlenip çevresinde ne varsa önüne katıp sürüklüyordu."
Livaneli kitabına da
şu ismi vermiştir;
“Gözüyle Kartal Avlayan Yazar: Yaşar Kemâl!"
***
Bir ışıktı karanlıklarda, göğe dayanan!..
"Coşkusu, neşesi, dostuna bağlılığı, doğa sevdası, edebiyata duyduğu büyük tutku, insanın onurlu bir yaratık olduğuna inanması ve hemen herkese geçen enerjisiyle"!
Bir Yaşar Kemâl geldi geçti en güzel coğrafya Anadolu yaylasından!..