Geçen gün bir arkadaşıma davetliydim..
Dolu dolu sohbet ettik..
Datça'nın su sorunundan, jeolojik yapısına, yanıbaşımızdaki Santori volkanının infilak olasılığından batık Atlantis Kıtası'na, ülkenin siyasi atmosferinden, dünyadaki gelişmelere kadar bir çok konuda konuştuk..
Birbirimizden çok şey öğrendik..
Özellikle de ben..
Yeni bilgiler edindim..
Bir ara konu sosyal medyaya geldi..
Arkadaşımın yüzü gerildi..
Birden tüm hesaplarını kapattığı söyledi..
"Neden?" diye sordum..
"Viyana'ya gidip de yediği şinitzel'i paylaşanlardan!" dedi..

*. *. *

Viyana sıradan bir şehir değil..
Sanat ve kültürün başkenti..
Saraylar, müzeler, opera binaları, tiyatrolar, kiliseler..
Barok tarzı mimariler.
Tuna kıyısında yürüyüş parkurları..
Her adımda bir sanat harikası..
Her durakta bir tarih mirası..
Gez gez bitmez..
Arkadaşımın sözü ettiği de bu işte..
Bu kadar gezecek, bu kadar ender görülecek yer varken, Avrupa'nın kültür ve sanat merkezi olmasına ragmen Viyana'ya gidip facebook hesabında Figlmüller Restoranda yediği şinitzel'i paylaşmak nedendir acep?.
Bir insan Viyana'ya neden gider?..
Gezmek, görmek için mi?..
Şinitzel yemek için mi?.
Yoksa Viyana'ya gittiğini başkalarına göstermek için mi?.
Neden?.
Düşündürücü değil mi?..

*. *. *

Düşünürken, şu soru geliyor insanın aklına..
Sosyal medyaki paylaşımlar acaba gerçek kişilikleri mi ortaya çıkarıyor?..
Mutsuzu mutlu, korkağı cesur mu gösteriyor?..
Yanıt maalesef çoğunlukla evet..
Bu konuda derinlemesine bir araştırma yapan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan şöyle diyor.
"Sosyal medya gelişimini tamamlayamamış gençlerde, olgunlaşmamış ergen kişiliklerde, ya da ruhsal sorun yaşayanlarda farklı etkiler yaratabiliyor.Tıpkı alkol alan bir insan gibi, sosyal medyaya giren bir kişi de bastırdığı duygularını, korkularını ve gerçek kişiliğini gözler önüne seriyor."
Psikologlara göre özellikle gençler ya da olgunlaşmamış kullanıcıların sosyal medya içerisinde gerçek yaşamlarından farklı şeyler yaptıklarını, normal hayatta söylemedikleri yalanları söyleyebildiklerini ve içlerindeki sahteciliği sergilediklerini belirtiyorlar..
Yine psikologlara göre sosyal medyada gittiği cafeyi, yediği yemeği paylaşanların, profilinde gençlik fotoğraflarını kullananların, sürekli mutluluk görüntüsü verenlerin büyük çoğunluğu aslında iç dünyasında mutsuz..

*. *. *

"Sosyal Medyanın Psikolojik Etkileri" konulu bir araştırmadan çıkan sonuçlar ise şöyle.
- Sosyal medya kullananların %60’ının amacı, diğer insanların ne yaptığını görmek.
- Olgunlaşmamış, ergen kişiliklerin sosyal medyayı kullanmalarının asıl amacı gösteriş..
• Narsistiklerin ve düşük benlik saygısı olanların sosyal medyada geçirdikleri zaman daha çok.
• Sosyal medya yüzsüzlüğü arttırıyor. Orada başka birisi olabiliyorsunuz.
. Tehlikeleri artırıyor. Orada kimliksizleşmeye başlıyorsunuz.,

*. *. *

"Digital in 2017 Global Overview" raporuna göre Türkiye'de 40 milyonu aşkın kişi sosyal medyayı kullanıyor..
Nüfusa göre kullanım oranında kıyı bölgeler çok önde..
Bu bölgelerdeki sosyal medya kullanıcılarının çoğu eğitimli..
Bir kısmı ülkenin elit tabakasından..
Bazıları halkına "koyun" , "bidon kafa" diyenlerden..
Bazıları da Viyana'ya gidebilenlerden..

*. *. *

Medya(media) latince kökenli bir kelime..
Araçlar, aracılar demek..
İnsanın kendisine sorması gerek..
Neye aracılık etmek istersiniz?.
Bilmem hangi kafenin frambuazlı cheesecake'ine mi?..
Bilmem hangi restoranın ahtapot ızgarasına mı?..
Ya da Viyana'da yenilen şinitzele mi?..
Yoksa bilgiye, toplumsal sorunlara, güzelliğe, iyiliğe mi?..
Gerçekten hangisine aracılık etmek istersiniz?
Amerikalı gazeteci, yazar Ambrose Bierce şöyle der..
"Bir insanın hayatta yiyebileceği en büyük çelme, kendi yalanının ayağına takılmasıdır."
Sözümüz meclisten dışarı ama siz yine de Viyana'ya giderseniz, şinitzel paylaşmayın!.
Yalanınız ayağınıza takılır.
İyi hafta sonları..

(Sedat Kaya, Datça)
29 Nisan 2017