Bir şiirde seslerin, ritmlerin, uyumların kaynaşmasını ne ile bağlarız; kuşkusuz dil ile…
Şiir sözcüklerle, dil ile yaratılan bir sanattır.
Sözcüklere, dile öz veren duyarlılıktır.
Şiir sırf duygu sanatı değildir, bir duyarlılık sanatıdır da.
Jean- Pierre Simeon tarifidir: “Şiir, insanoğlu’nun sözünün olası tüm biçimlerinin sürekli keşfedilmesidir ve dolayısıyla onun alt edilemez özgürlüğünün kanıtıdır.”
NKL’li şair arkadaşım Özkan Mert yazmıştır bu dizeleri de:
“Fakat şiir aldırmaz/ Borcu yoktur hiç kimseye/ Bir fırtına bırakır tarihin önüne çeker gider/ Şiir herkesi sever”
xxxx
Ozan; bireyci, insancı, toplumcu düşünceler içeriğinde yaşamın her bir alanında duyarlı sözler ettiğinde daha kalıcı yapıtlar yaratır.
Sanatçı olarak toplumsal çevresini tanıyan, bilen, onunla ilişkilerini koruyan ozan hayat karşısında bireysel estetik ve toplumsal estetik donanımla şiiri yaratır.
Şiir; toprağı yaratır, sular eker ve nitelikli ürünlere adını vurur.
İşin şairlik yanı en az diğer katkılar kadar da önemlidir.
İşte genç kuşak ozanlarımızdan Ünal Ersözlü' de işin şairlik yanı da var.
“Sevgiliye Notlar” şiirinde bunu pek güzel kanıtlar:
“O hüznün yok mu/ yağmur gibi/ çocukken eski sinemalarda/ ağlardık/ anam,halam ve ben/ kadın sanslarında/ o hüznün yok mu/ işte eski sinemalar gibi…”
xxxx
Şiirler hazan günlerinde daha mı güzelleşirler?
Ersözlü’nün “O hüznün yok mu” güzel söylenmiş şiirlerinden biri…
Görülüyor ki Ersözlü’nün dili çok kullanan, fakat duyarlığı öne alan simgesel bir anlatımı var.
Ersözlü uyaksız şiir yazıyor.
İyi sanatçı için uyaksız şiir yazmak daha güçtür.
Ersözlü bu güçlüğü -kolaylıkla-aşıyor.
“Yaşayın çıplak”, “Çırılçıplak” ögeleriyle gerçekçi şiiri yakalıyor.
İmgeler sanatının, estetik bileşimin tanımlanmasında başlıca öge olarak yer alıyor.
xxxx
Ersözlü’nün şiirleri insana ayrı bir keyif, ayrı bir tad veriyor. Ayrıca yürekle dolu.
İsterseniz bir şiirini daha kesintisiz okuyalım ve bu keyfe varalım.
İşte “Gece Yarısı Şiirleri”…
“Bir neşter atıyorum hayatımıza/ ölmeli miyiz/ inceler nedir/ neden solmaktadır , deniz laleleri/ iskele başındaki gemileri zaptedemiyorum/ bir çığlık düşüyor/ ben düşünüyorum/ o düşüyor/ sen çığlıkla düşünüyorsun gece yarılarına/ sahte yüzler devriliyor/ buruşup atılıyor zaman/ sararmış kağıtlar/ gökyüzü de kirleniyor/ veba, kolera ve yalancılık/ sevgilim bir neşter atıyorum hayatımıza/ kalbimde bir grizu patlaması/ kaldırın artık bütün mecburiyetleri/ çünkü incecikten kan sızıyor odama…”