Bir yüzükle gelip, 1150 odalı sarayda oturan, oradan sıkılırsa 268 araç filosuyla, 300 odalı yazlık sarayına geçen, oradan da sıkılırsa yüzen gemiciklerine veya uçan saraylarına binen, günlük harcaması 10 milyon lirayı geçen, helikopterine atlayıp vatandaşına üstten üstten bakan Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Etlik Şehir Hastanesi Açılış Töreni'ndeki konuşmasında; yurt dışına göç eden gençleri ve göç etmek isteyenleri kastederek “Özellikle sırf daha iyi arabaya binmek, daha fazla konsere gidebilmek gibi süfli heveslerlebaşka ülkelerin kapısına varanlara acıyarak bakıyoruz.” demiş.
Arapça kökenli ‘süfli’ kelimesi, Türk Dil Kurumu’na göre “Aşağı, aşağılık, bayağı, adi” anlamlarına geliyor.
Daha önce de halkının yarısına “Sürtük, çürük, çapulcu, terörist, çöplük, pislik, illet, zillet, vatan haini” diyen Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, veciz hakaretlerine “süfli heves”kelimesini de eklemiş oldu.
Bir Cumhurbaşkanı vatandaşına nasıl bu kadar hakaretlerde bulunur anlaşılır gibi değil!
Dünya bizi kıskanırken, Avrupa’da raflar boşken, porsiyonları küçültüp yemek varken, kısa mesafelere yürüyerek gidip- gelebilecekken, kombiyi kısıp mis gibi kalın kazakla evde oturmak dururken, yazın kalıp kışın gezmek daha uygunken, banyoya kum saati koyup 4 dakika duş alıp, saçımızı da havluyla şöyle bir kurulamak varken ve en önemlisi kuru ekmek yiyerek açlığı giderebiliyorken...
Süfli heveslerle ne işiniz var yurt dışında...
Asıl süfli olan,gençlerine insanca yaşam imkanı sunmayıp; daha iyi arabaya binmek, yeni bir telefon alabilmek, konsere gidebilmek gibi gayet makûl isteklerini, umutlarını çalmak ve yerlerini, yurtlarını bırakıp yurtdışında mutluluğu aramalarına sebep olmaktır.