“Avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar ama hiç bir zaman efendileri de olmadı!” Molierac
Avukatlar; hak arama özgürlüğünün, savunma hakkının ve hukuk devletinin en temel güvencesidir.
Savunma yargının olmazsa olmazıdır. Unutulmamalıdır?ki savunma yoksa yargı yoktur. Yargı yoksa o ülkenin hukuk güvenliği yoktur, o devletin adaleti yoktur.
Avukatların tam bir özgürlük ve bağımsızlık içinde mesleğini icra edemediği, yargılama faaliyetine katılamadığı bir ortamda adil bir yargılamadan da söz edilemez.
Günümüzde avukatlara yönelik baskı ve engellemeler vahim boyutlara ulaşmış, avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliği de gün geçtikçe zedelenmiştir. Temelinde 'savunma hakkı' ve 'hak arama özgürlüğü' olan avukatlık mesleği, toplumsal sorunlar ve etik değerlerden daha çok parasal kaygılar ve şahsi menfaatler öne çıkarılarak yeniden yapılandırılmaya çalışılmaktadır. Bu sebeple toplumun yargıya erişimi ve adil yargılanma hakkı da bir şekilde ortadan kaldırılmaktadır.
Savunma makamının temsilcisi avukatlara yönelik saldırılar da esasen halkın adil yargılanma hakkının engellenmesini amaçlamaktadır.
Tek adam rejiminin saldırıları sadece Avukatlarla sınırlı olmayıp tüm topluma yöneliktir. Ülkede ne maddi ne de usuli hukukun kırıntısına bile rastlamak mümkün değildir. İstisnai olarak bazen yazılı hukuka göre vicdani kanaatini uygulayan hakimler hakkında usulsüz soruşturma ve atamalarla yıldırma politikası izlenmekte, işgüzar troller tarafından twitter yoluyla Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) soruşturma talimatı verilmekte, böylece hukuk devleti katledilmektedir.
Muktedirler, sırf siyasi ikballeri için avukatların meslek örgütü olan barolar ve Barolar Birliği'nin yapısına yönelik, bölücü–ayrıştırıcı düzenleme yapmaktan da çekinmemişlerdir.
Barolar, bölünüp parçalanarak etkisiz hale getirilmek yoluyla yürütmeye bağlanmaya çalışılmıştır.
İktidar, hukukun üstünlüğüne değil iktidarlarının üstünlüğüne inanmış ‘makbul avukat’ aramaktadır.
Ara sıra yürekli hakimler tarafından ve halkın yararına çıkan mahkeme kararları ise çoğu zaman uygulanmamakta, uygulamayanlara göz yumulmakta hatta sırtı sıvazlanmaktadır.
Avukatlar, görevlerini yaparken, tıpkı haklarını savundukları yurttaşlar gibi polis şiddetine, keyfi tutuklamalara ve yargılamalara maruz kalmaktadır.
Onurlu avukatlar, kendilerine yönelik saldırıların vahim boyutlara ulaşmasına, yargının kurucu unsuru olduğunun unutturulmaya çalışılmasına, gerek yasal düzenlemeler gerekse de fiili uygulamalarla mesleğinin icra edilemez hale getirilmesine ve bütün bu zorluklara rağmen vatandaşların haklarını savunmaktan asla vazgeçmemişlerdir.
Başta sevgili eşim Av. Fahri Artar olmak üzere insan haklarının, demokrasinin ve hukuk devletinin güvencesi olan tüm avukatlarımızın “Avukatlar Gününü” içtenlikle kutluyorum.
Ve şu halk arasında efsaneye dönüşmüş “İpten Adam Alan Avukat” hikayesiyle bu haftaki yazımı bitiriyorum.
Bir tarihte varlıklı bir İngiliz, ağır bir suç işlemiş ve o suçun cezası idammış. Adam hemen İngiltere’nin en şöhretli avukatını tutmuş.
Avukat demiş ki:
-Merak etme, ben seni kurtarırım.
Mahkeme başlamış, avukat savunmasını yapmış ve hakim kararını açıklamış.
-İdam!
Avukat, hapishaneye girmiş, müvekkiliyle konuşmuş:
-Merak etme, seni kurtarırım.
-Nasıl?
-Bu işin temyizi var. Temyiz idamı bozacak.
Dava dosyası temyize gitmiş. Temyizde karar değişmemiş. İdam!
Adam, “hani beni kurtaracaktın” diye avukatına kızmış. Avukat hala sakin:
-Merak etme. Seni kurtarırım. Daha her şey bitmedi. Konu Avam Kamarası’na gelecek.
Gerçekten Avam Kamarası’na gelmiş, konuşulmuş. Sonunda, parmaklar kalkmış:
-İdam!
Adam sinirli mi sinirli. Avukat sakin mi sakin:
-Merak etme. Seni kurtarırım. Lordlar Kamarası, idamı geri çevirir. Endişen olmasın.
Lordlar Kamarası toplanmış, olayı incelemiş, kararını vermiş:
-İdam!
Adam, elinden gelse avukatı bir kaşık suda boğacak ama avukat hiç oralı değil.
-Merak etme. Seni kurtarırım. Kraliçe onay vermeden, hiçbir idam cezası infaz edilmez. Kraliçe bu kararı bozar.
Dosya kraliçenin önüne gelmiş, kraliçe imzayı basmış.
-İdam!
Londra’da bir meydanda idam sehpası kurulmuş. Hakim, savcı, avukat, güvenlik görevlileri, halk orada. Adamı idam sehpasına çıkarmışlar. Adam avukata dönmüş, bakışlarından alev fışkırıyormuş. Avukat ise adama “sus” işareti yapmış. “Merak etme. Seni kurtarırım” anlamında.
Cellat, yağlı ilmeği, adamın boynuna geçirmiş. Alttaki iskemleye de tekmeyi vurmuş. Adam ipte sallanmaya başladığı an, avukat yerinden fırlamış, cebinden bıçağını çıkarmış ve adamın boğazındaki ipi kesivermiş. Adam, zar zor nefes alır halde yere yuvarlanmış.
Hemen hakimler, savcılar koşup gelmişler:
Sen ne yaptın? diye sormuşlar avukata
Avukat İngiliz ceza yasasını cebinden çıkarmış:
-Yasada müvekkilimin işlediği suçun cezası idam! Siz de onu idam ettiniz. Ama yasada “idam edilerek öldürülür” diye bir hüküm yok.
Bu durumda ceza infaz edilmiş sayılır.
Bunun üzerine İngiltere’de bir hukuk tartışması başlamış.
Kraliçe, avukatın bu becerisinden dolayı adamı affetmiş ve İngiliz Ceza Yasası’nın idamla ilgili maddesi yeniden düzenlenmiş.
-İdama mahkum edilen kişi, asılmak suretiyle öldürülür.
Bu olay dilden dile tüm dünyaya yayılmış. İşte bugün başarılı avukatlar için kullanılan “ipten adam alır” tabiri, bu hikayeden kaynaklanmaktadır.