Tarih boyunca renkler yalnızca doğanın bir parçası değil, aynı zamanda medeniyetlerin ve kültürlerin taşıyıcısı oldu.

Bunlar arasında mor, ihtişamı, gizemi ve asilliği temsil eden özel bir renkti. Tarih sahnesinde kralların, imparatorların ve ruhani liderlerin tercih ettiği bir ton olmasının yanında, edebiyat dünyasında da melankolinin, tutkuların ve düşlerin rengi olarak kendine yer buldu.
Antik çağlarda mor, yalnızca en ayrıcalıklı kişiler için ulaşılabilir bir renkti. Fenikeliler tarafından MÖ 1500’lerde keşfedilen ve "Tyrian Moru" olarak bilinen bu renk, deniz salyangozlarından elde edilen son derece kıymetli bir boyaydı. Bir gramı için binlerce salyangoz gerekiyordu ve bu durum moru, Roma İmparatorluğu’nda yalnızca senatörler ve imparatorların giyebildiği bir statü simgesi haline getirdi.
Bizans İmparatorları morun önemini daha da ileri taşıdı. "Porphyrogennetos" yani "Mor Oda’da Doğan" unvanı, kraliyet soyundan gelenlerin yalnızca bu renkle ilişkilendirilen özel bir odada dünyaya gelmesini ifade ediyordu. Mor, aynı zamanda kilise ve ruhban sınıfı için de kutsallığın rengi olarak kabul edilerek piskoposların cüppelerinde kendine yer buldu.
Edebiyat dünyasında mor, çoğunlukla gizemli ve derin anlamlar taşıyan bir renk olarak görüldü. Romantik akımın önde gelen şairleri moru, düşlerin ve ruhsal derinliğin bir ifadesi olarak kullanıldı. Lord Byron, Edgar Allan Poe ve Baudelaire’in şiirlerinde mor, karanlık tutkuların ve melankolinin sembolü olarak sıkça karşımıza çıkar.
Modern edebiyatta ise mor, özgürlüğü ve bireyselliği temsil eden bir renge evrildi. Alice Walker’ın Pulitzer ödüllü "The Color Purple" (Mor Renk) adlı romanı, siyahi kadınların mücadelelerini ve içsel yolculuklarını morun anlam dünyası içinde ele alır. Mor, burada hem acının hem de umudun bir simgesi olarak işlenir.
Bugün mor, hala asaletin, zarafetin ve farklılığın bir simgesi olmaya devam etmekte. Sanatta ve modada, sıra dışılığı ve sofistike bir estetiği temsil ediyor. Aynı zamanda ruhsal dinginlik ve mistisizm ile ilişkilendirilen bu renk, çağdaş edebiyatta ve şiirde de bireyselliği ve özgünlüğü simgelemekte.
Antik dünyanın ihtişamlı renklerinden biri olarak doğan mor, edebiyat dünyasında da melankoliyle, derin tutkularla ve özgürlükle bütünleşti, hem kralların hem de şairlerin vazgeçilmez rengi oldu.
Ne güzel diyor Adnan Yücel.
“Bir tabak yaşam istiyoruz garson.
Şöyle zulümsüz köşesinden.
Biraz umut, bir bardak da mutluluk.
Ama sonsuzluğun mor ülkesinden.”
Ya Hasan Hüseyin Korkmazgil.
"Sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!"