1968'in Ekim ayıydı.
Yüreği kıpır kıpır üniversiteli 6 genç geceyarısı yataklarından kalktı.
Hüseyin İnan, Taylan Özgür, Mustafa Yalçıner, Alpaslan Özdoğan, Mete Ertekin ve bir kişi daha.
Statta buluştular.
Hüseyin'in elinde 6 kiloluk bir teneke vardı.
Beyaz renk boyaydı.
Japon malı, en kalitesinden trafik boyası.
100 yıl silsen silinmez cinsten.
İçine bir de cam asiti kattılar.
Betona tamamen işlesin diye..
Kazısan silinmez.
Gece yarısı yazmaya başladılar.
50 metrelik bir halatı kendilerine şablon yaptılar.
Harflerin yüksekliği 33'er metreydi.
Şafak vakti işleri bitti.
Sahaya indiler, birer sigara tüttürerek, eserlerini seyrettiler.
O eser ki, bugüne kadar ayakta kaldı.
Ne darbeler gördü, ne baskılar, ne zulümler.
Asker o statta topladı öğrencileri.
O statta işkence yaptı.
O yazıyı silmek için her iktidar uğraştı.
Ama ogün bugün silinmedi.
Çünkü yürekten yazılmıştı.
O stat Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin "Devrim Stadı"ydı.
ODTÜ'lüler her yıl mezuniyet törenini her türlü baskıya, engele, yasağa rağmen orada yaptı.
*. *. *
Bu sene de gelenek bozulmadı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ’ye atadığı rektör Verşan Kök, ‘güvenlik gerekçesiyle’ mezuniyet törenini iptal etmişti.
Baskılar, tehditler havada dolaştı.
Ancak ODTÜ'lü öğrenciler inisiyatif kullanarak yasağı deldiler ve töreni gerçekleştirdiler.
Hani Adnan Yücel diyor ya.
"Ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler."
Aynı böyle.