Çocukluğumun çizgi romanlarından biriydi Karaoğlan.
Cengiz Han döneminde yaşamış bir uygur delikanlısıydı.
Yakışıklı, yiğit, mert bir savaşçıydı.
Sürekli hak ve adalet arardı.
İyilik meleğiydi.
Bir de ezeli bir düşmanı vardı Karaoğlan'ın.
Adı Camoka'ydı.
Dokuz canlıydı.
Çirkin, hain, kalleş ve güvenilmezdi.
Hırslı ve aç gözlüydü.
Menfaati için dostlarını bile harcamaktan çekinmezdi.
Şeytanın ta kendisiydi.
Bu ikili yıllarca savaştı.
Çizgi romanları yok sattı.
Sonra beyaz perdeye taşındılar.
Kapalı gişe oynadılar.
YIL 1915'di.
Mersin'de doğdu.
Yoksul bir ailenin çocuğuydu.
Adı Danyal Bayrı'ydı.
Ermeni asıldıydı.
Çocukluğu "ne iş olsa yaparım abi" ile geçti.
Mersin'de yapmadığı iş kalmadı.
Büyüyünce yolu İstanbul'a düştü.
Yeşilçam'da yıllarca set işçiliği yaptı.
Sonra dekoratör oldu.
Yönetmenler yeteneğini farkedince yan rollerde oynadı.
İlk zamanlar adı afişlerde yer almazdı.
Buna rağmen 'ismini değiştir' dediler.
Çünkü Danyal Bayrı'ya toplum ısınmazdı.
Mecburen Danyal Topatan oldu.
Suat Yalaz'ın yazıp yönettiği Karaoğlan beyaz perdeye taşınınca "Camoka" rolünü ona verdiler.
Bu rolle tanındı.
Kısa sürede usta bir aktör oldu.
Ama hep kötüyü oynadı.
Sinemanın kötü adamıydı.
Seyircide nefret uyandırdı.
Oysa gerçek hayatta bir sevgi seliydi.
Tanıyanlar onun için "Altın kalpli" derdi.
Herkesin yardımına koşan, herkesin sorunuyla ilgilenen bir candı.
Geldiği yeri hiç unutmadı.
Aktör olduktan sonra set emekçilerinin hep yanında oldu.
Onların hakları için savaştı.
1970'lerde amansız hastalığa yakalanınca, insanların gerçek yüzünü gördü.
Yıllarını verdiği koca yeşilçam onu yanlız bıraktı.
Onlarca filimde birlikte oynadığı arkadaşları ziyaretine bile gelmedi.
Bir tek Behçet Nacar kendisiyle ilgilendi.
1915 yılında yoksul doğmuştu.
1975 yılında yoksul öldü.
Hollywood yıllarca beynimize kazımıştı.
Western filimlerinde kızılderililer vahşi, cani, kötü, katil, şeytan gibi insanlardı.
Her kötülük onlardandı.
Büyüyünce anladık ki, tam tersi.
Kızılderilileri kötü göstermek bir Amerikan politikasıydı.
Beyaz adamın pislikleri örtmek için planlı bir senaryoydu.
Türkiye'ye "Küçük Amerika" denilen yıllarda da Yeşilçam "Küçük Hollywood"tu.
Aynı politika Yeşilçam'da da uygulandı.
Yeşilçam'da öteki olmak zordu.
Rumlar fahişe, Ermeniler pezevenk, yahudiler ise üçkağıtçı tüccardı.
Tüm kötü roller onlarındı.
İşte Danyal Bayrı böyle bir ortamda yaşadı ve öldü.
Kazanan hep Karaoğlan oldu.
Ama aslında geleceğini kaybetmişti.
Ve maalesef hala kaybettiğinin farkında değil.