"Şairler, ki mevsimleri, ayları, yılları ve günleri yoktur, bu yüzden direnirler şiirleriyle zamana..."
Kadir İncesu, onu en iyi tarif edendir:
"Şairlik kimliği, üç farklı kentin kültürel birikimleriyle donanan şair. Erzurum doğduğu coğrafya; İzmir gençliğinin özsuyunu kazandığı kent; İstanbul şairlik yaşamını belirleyen kültür başkentidir onun için.
Refik Durbaş, yalın, anlamı gizlemeyen, imgeyi ölçülü kullanan bir şair olarak çoğu şairin el vermediği alanlardan sesler getirdi.
Yaşamından damıttığı görüntüleri estetik bir düzlemde yoğurarak şiire taşıdı."
Refik Durbaş...
Dünyanın büyüklüğünü ve güzelliğini, insanın güzelliğini, sevdalarını, umutlarını en iyi anlatanlardan...
2014 Dünya Şiir Bildirgesi'ni kaleme alan...
Çarşıların, işçi kızların, pazar yerlerinin, çay evlerinin dünyasını yansıtan şair olarak tanınan...
Şiirinde günlük konuşma dili içine ustaca serpiştirilmiş eski sözcükler de kullanandır.
****
"Kimlerden etkilendiniz?" sorusuna içtenlikle yanıtı şöyledir;
"Şiire başladığım yıllarda Attilâ İlhan ve Cahit Sıtkı Tarancı’dan etkilendiğimi sanıyorum.
O yıllarda yazdığım şiirlerime şimdi baktığım zaman Attilâ İlhan’ın etkisi çok bariz olarak görülüyor.
Zaten ilk okuduğum kitap da onun 'Yağmur Kaçağı' adlı kitabıydı.
Hâlâ kitaplığımda durur.
Kasap kâğıdına basılmıştı, 'Seçilmiş Hikâyeler' dergisi tarafından... Düşünüyorum da o genç yaşımda Cahit Sıtkı’nın 'ölüm' teması neden aklıma gelmiş, bir açıklama bulamıyorum. Herhalde ilk okuduğum şiirler olduğu için."
****
Mezunu olmakla hep onurlandığım Namık Kemal Lisesi'nden ağabeyimizdir de Refik Durbaş...
O günlerde yaşamına yön veren "Genç Kalemler’'i bakın nasıl anlatmış "Kıyı Dergisi''ne verdiği röportajda?;
"Genç Kalemler, İzmir Namık Kemal Lisesi’nde çıkardığımız okul dergisiydi.
İsmet Kültür diye bir edebiyat hocamız vardı. Abisi Asım Kültür, Hasan Tahsin’in arkadaşıydı. İsmet Kültür de gerçekten çok kültürlü bir adamdı. Örneğin, bize lise 1. sınıfta derse geldiğinde Nihat Sami’nin kitaplarını kaldırttı: 'Nedim’i, Nabi’yi, Fuzuli’yi size bir ders anlatacağım. Bizim üç kemalimiz var: Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir. İki de yazarımız var: İlhan Selçuk, Çetin Altan...'
1960’ların başı. Cebinden Sokrates’in bir kitabını çıkardı ve okudu. Her ay Kovan Kitabevi’nden Varlık ve Yeditepe Yayınları’nın kitaplarını getirirdi. 1 liraydı o zamanlar, o kitaplar. Bizim okul da yoksul öğrencilerden oluşuyordu. Her sömestir bir yazılı yapar, o yazılıda da kapının önüne çıkar, 'Delikanlı adam kopya çekmez.' derdi. Sonra kompozisyon yazdırırdı bize. İlk olarak bir hikâye yazmıştım. 1962 yılında Çocuk Haftası dergisinde yayımlanmıştı. Bize şiir ve hikâyeler yazdırırdı. Genç Kalemler diye bir dergi çıkartmaya başladık. Derginin sorumlusu da ben oldum. Dergide lise öğrencilerinin yazıları çıkıyordu."
****
Refik Durbaş "Hayat şiirin neresinde?" yazısında şöyle diyordu:
"Şiir direnmedir, iktidara karşı olmadır.
Yandaş medya bu nedenle şiiri ve şairi sevmez ve oradan şiir çıkmaz.
Şair biat etmez çünkü. Bu yüzden de yaşanılan hayatın ta kendisidir şiir..."
***
Günümüzun ünlü şairi Ataol Behramoğlu anlatıyor :
"Refik, 1960 kuşağının en iyi, en özgün şairiydi. Gerçek anlamda bir halk çocuğu, halkın çocuğuydu. Bir önceki dönemin şiiri de içinde olmak üzere çağdaş şiirimizin bütün inceliklerini bilen ve kendi şiir tezgâhında işleyen bir şiir sevdalısı ve ustasıydı. Onun mizahını, çalışkanlığını, dürüstlüğünü yaşadığımız sürece hep anımsayacağız. Şiirleri ise çağdaş şiirimizdeki özgün ve sağlam yerini hep koruyacak."
****
Refik Durbaş'ın bugün 77.yaşı.
Aynı şiirindeki gibi;
“...O, yüreğinde uzun hüzünler besledi."
Onu üç yıl önce yitirmiştik..
Şiirler yine öksüz...
Yine bize kalmıştı!..
****
Refik Durbaş'ı "Çırak Aranıyor" şiiriyle analım. Hani Zülfü Livaneli'nin de ünlendirdiği besteyle de;
"Elim sanata düşer usta
Dilim küfre, yüreğim acıya
Ölüm hep bana
Bana mı düşer usta?
Sevda ne yana düşer usta?
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı düşer usta?
Gurbet ne yana düşer usta
Sıla ne yana
Hasret hep bana
Bana mı düşer usta?"