Ana Sayfa Yerel Bölge Ulusal Dunya Politika Ekonomi Turizm Kültür-Sanat-Magazin Sağlık Spor








Cumhuriyet’in çınarları baloda buluştu
Cumhuriyet’in çınarları baloda buluştu
FETÖ elebaşı Fethullah Gülen öldü
FETÖ elebaşı Fethullah Gülen öldü
Her pedal bir fidan
Her pedal bir fidan
Fedon ; ‘’Yazı ben başlatır ben bitiririm’’
Fedon ; ‘’Yazı ben başlatır ben bitiririm’’
Metin Arolat, sahnede hayatını kaybetti!
Metin Arolat, sahnede hayatını kaybetti!

İbrahim Aktaş

Milli Totem
29 Mart 2022 Salı

Milli takım; canımız, kanımız, kıymetlimiz, her şeyimiz… Sadece futbolda değil! Tüm branşlarda ay yıldızı kuşanmış kim ya da hangi sporcu grubu varsa, bakış açımız da; yüreğimizden çıkan sıcaklıkla birlikte değişir ona ya da onlara karşı… Farklı gözlerle izler, farklı bir heyecan duyarız milli müsabakalarda… Ve hatta öyle severiz ki, Dostoyevski’nin “sevmek acı çekmektir ve başka türlüsü sevgi olamaz” sözündeki gibidir bizimkisi…

Ben de, son oynanan Portekiz-Türkiye milli futbol maçında, aynı hislerle kurulmuştum televizyonun karşısına… Ve hatta, her ikisi de alt yapılarda top koşturan iki evladımla beraber… Evimizin salonunu mini bir futbol mabedine tam anlamıyla devşiremesek de, bizim için yeter olan hazırlıkların karşısında başlıyordu milliler Portekiz önünde…

Üç erkek yan yana gelince, bir de gözlerinin önünde çağlayan futbol şelalesi varsa, yorumlamadan, yorum yapmadan olur mu hiç? Müsabakanın henüz onuncu dakikası olmamıştı ki, tam anlamıyla konsantre olamayan takımımızın saha içerisindeki dizilişinden tutun da, top rakipteyken vereceği/verdiği tepkiye kadar başladık söylenmeye… Zaten bundan beş dakika sonra da ilk golü kalemizde görüyorduk. Eleştirilerimizin dozunu aşmadan ve yerinde olduğunu düşünerek ilk yarının sonuna değin, evimizin üç erkeği birlikte izledik. Hatırlayacaksınız, ilk yarının sonlarına doğru, ilk golün sahibi Portekizli Otavio’nun pası ile buluşan Jota, Portekiz’in ikinci golünü ağlarımıza bırakıyordu. Maç 2–0 olunca ve hemen arkasından, ilk yarının bize göre paslı düdüğü de çalınca, çil yavrusu gibi dağıldık mini stadımızdan…

İkinci yarının başladığını, çocuklarıma seslenerek bildirmeme rağmen izlemek istemediklerini belirtir ünlem ve/veya ifadelerle aflarını istediler. Koca statta bir başıma kalmıştım. Karşımda televizyonumuz ve uygun ses seviyesinde, 2–0 yenik seyirci psikolojisine bürünmüş, tabir yerindeyse üçlü koltuğa gömülmüştüm.

Açıkçası, ikinci yarıdaki başlama vuruşu ile, milli takımımızdaki toparlanma ve şuurlu hareketler göze çarpmıyor değildi. On dakika kadar sonra, milli takım daha da rahat top yapmaya ve daha etkili ataklar çıkarmaya başladı. İşte o an, aklıma düştü milli totem; tek başıma mı izlemeliydim? Bizim takımın akılcı oyunu daha da göze batmaya başladığı sıralarda, Cengiz’in şiir gibi pasıyla ceza alanında buluşan ve düzgün bir vuruşla gol sayısını hanemize yazdıran Burak, bu savımı doğrular nitelikteydi.

Ama, insanoğluyum ben ve yüreğim paylaşmak ister her güzelliği, her iyiyi… Özdemir Asaf’ın, “Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz” sözü cebimde, ünledim ben de “goooooool” diye… Küçük oğlum koştu geldi ve skorboarddaki rakamları görünce oturdu kaldı tribündeki numaralı koltuğuna… “Şşşşt, hey, oturma, totem yapıyorum” diyemedi

Neyse, bir santra vuruşu daha derken, bizim takımda az da olsa, bir düşüş, bir kırılma hissediyorum ama, tribüne de kolluk kuvvetlerini göndermek istemiyorum; “oğlum kalk git yat, yarın okulun var!”. Maç bir gidiyor, bir geliyor. Tanrı yukarda; “Enes” girmeli diye yorum yapıyorduk birlikte… Golden sonra o da oldu ama maç bize taraf, tam anlamıyla yatmıyor bir türlü…

Sonra nasıl olduysa, Enes’i yerde yatarken ve ısrarla acı çekerken bulduk. Dakika sekseni geçmiş. Maçın sonu gelmiş yani. Penaltı olur mu? Olur! Bizim tribün ayakta… Var denen sistemin çağrısı ile pozisyonu izlemeye giden maçın Alman hakemi Siebert, yüzünü döndü penaltı noktasına, ağzında düdük, elleri de noktayı gösterir, başladı mı koşmaya…

“Dur koşma, bağırma ağabeyine, bırak uyusun o odasında. Sen geldin, o gelmesin, totem bozulacak!” diyemedim. Sonrasını biliyorsunuz. Biz, mini stadımız olan evimizin salonunda, üç kişi başladık ve üç kişi bitirdik maçı… Portekiz yoluna devam ederken, kaçan penaltı sonrasında, tüm umutlarımızı geleceğe bıraktık.

“Son Avrupa Şampiyonu koskoca İtalya elendi” dendiğini duyar gibiyim! Evet, haklısınız, şimdi de hazırlık maçında, iki mağluptan bir galip çıkarmaya çalışacak sistem…

Haydi hayırlısı…

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
YAZARLAR
Atilla Köprülüoğlu
Atilla Köprülüoğlu
"ÇEK LOKOMOTİFİ" ZATOPEK
Levent Donduran
Levent Donduran
İhtiyar gözyaşları…
Sedat Kaya
Sedat Kaya
ŞÜKRAN DANSI
Nüvit Tokdemir
Nüvit Tokdemir
Benim kitap fuarlarım...
Esat Erçetingöz
Esat Erçetingöz
Alaçatı’da “Windfest 2024” rüzgarı esti
Okan Yüksel
Okan Yüksel
GÖZTEPE'NİN "KOCA KAPTANI" GÜRSEL AKSEL
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
Ana Sayfa Yerel Bölge Ulusal Dunya Politika Ekonomi Turizm Kültür-Sanat-Magazin Sağlık Spor
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri