Her gazete, mesleki etik ölçüleri ışığında istediği manşeti atar, istediği yorumu yapar. Manşet atmak
çok önemlidir gazetecilikte. Çünkü manşet, “topluma olay ve olguların nasıl anlaşılması” gerektiğini işaret eder.
Gerçeğin biçimlendirilmesinin olmazsa olmazıdır gazete manşetleri. Ülkemizin ilk Kitle İletişim Doktoru olan Haluk Şahin Hocam,
medyanın gücünün buradan kaynaklandığını anlatır.
Ona,
“Dördüncü Güç” denmesinin bir nedeni de budur!
Gazeteciliği,
“Bir Şövalyelik Mesleği” olarak tanımlayan
Prof. Dr. Şahin’e göre, “Demokrasinin iyice yerleştiği ve siyasetçiler tarafından içselleştirildiği ülkelerde medyanın manşet atma yetkisi de sorgulanmaz.”
Ama bizim ülkemizde -maalesef- siyasetçiler bundan hoşlanmazlar.
En önemli kararları alma yetkisinin yanı sıra,
onların manşetlerde nasıl verileceğine ilişkin yetkiyi de ellerinde bulundurmak isterler.
Netice de doğruyu söyleyenlerden yazanlardan çizenlerden, kendilerinden
farklı düşünenlerden hoşlanmazlar!
Meslektaşımız İpek Özbey belgesel tadında bir kitap yazmış; “MANŞET-Türkiye Konuşuyor”...
Siyaset dünyamızın önemli isimleriyle yapılan her biri manşetlere oturmuş röportajlar yer alıyor kitapta. Özbey’in röportajlarında kimler yok ki;
Ali Bardakoğlu (Kendi Yanlışlarımıza Fetva Verir Olduk), Ümit Özdağ (Merkez Sağ Değil, Milli Merkez), Meral Akşener (Bize Gelen Gömleğini Çıkarmasın), Temel Karamollaoğlu (Erdoğan’dan İttifak Teklifi Yok), Muharrem İnce (Sol Gruptaydım, Lakabım Hacıydı), Kemal Kılıçdaroğlu (Nesini Taklit Edelim?),
İbrahim Kalın (Batı’nın Medeniyet Adına Söyleyecek Sözü Tükendi), Ekrem İmamoğlu (Beni Tanıyınca Çok Sevecekler), Binali Yıldırım (Koltuğa Yapışmak Benim İçin Söylenebilecek Son Şey),
Mustafa Akıncı (Türkiye Kendi Kıyılarına Hapsedilemez), Abdülhamit Gül (Eleştiriler Ceza Konusu Olmamalı), Mustafa Şentop (Meclisin Gücüyle İlgili Ne Vardı da Şimdi Yok), Fahrettin Altun (Terör Örgütü Kullanışlı Olmaktan Çıktı), Mansur Yavaş (Cemaatlara Yer Tahsisi),
Nihal Olçok (Bağışları Geri Çekin),
Mithat Sancar (CHP’yle İttifak Yapmadık),
Ali Babacan (Türkiye Trollarla Yönetilmeyi Hak Etmiyor), Erkan Baş (AKP Ne Zaman Sıkışsa Tartışmayı Din Eksenine Kaydırıyor), Ahmet Davutoğlu (Mesela Hakan Şükür Siyasi Ayaktı, Görevli Olarak Gelmişlerdi), Kemal Kılıçdaroğlu
(Abdullah Gül’den Neden Bu Kadar Korkuyorlar?), Canan Kaftancıoğlu (CHP’yi İç Tartışmalarla Boğmak İsteyenler Başaramayacaklar!) ve Fikri Sağlar (Susurluk’tan Daha Ciddi)...
***
İpek Özbey,
ilk röportajını henüz gazeteciliğe başladığı yıl, Süleyman Demirel’le yapmış. “Söyleşi” dergisinde çalışırken Genel Yayın Yönetmeni Tanju Cılızoğlu Başbakan ve DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel’le röportaj yapmasını istemiş. Bakın “Başlarken”de
nasıl anlatıyor o günü Özbey?:
“Yok artık! Mesleğe yeni başlamış,
çiçeği burnunda bir gazeteciye hangi Başbakan röportaj verir ki?
Ustamın cevabı; ‘Sana bu röportajı yapar mısın diye sormadım, yap dedim’ olmuştu. Bir cesaret geliyor üzerime. Korumaları aşıp yanına varıyor ve ‘Sayın Başbakan, benim size birkaç sorum olacak' diyorum. Korumalar ‘Hanımefendi, lütfen daha sonra’ diyerek beni uzaklaştırmaya çalışıyor. Demirel’in
‘kaç soru’ dediğini duyuyorum. Ağzımdan ‘üç’ çıkıyor.
‘Toplantı bitince hanımefendiyi yanıma getirin’ diyor.
Bu kadar kolay mı olacaktı, yoksa ben mi şanslıydım?”
***
Kırmızı Kedi Yayınevi’den çıkan MANŞET’in arka kapağından:
“Bazı mülakatlar zaman ve koşullar ne kadar değişse de, kalıcı metinler olarak belleklerde, literatürde, arşivlerde yerini alır. Bu gruptaki mülakatlar daha sonra yapıldıkları dönemleri anlamak açısından tarihçiler, araştırmacılar, toplumbilimciler açısından önemli referans metinler oluştururlar.
İpek Özbey’in mülakatlarını bu grupta değerlendirmemiz gerekir.
Sedat Ergin - Eski Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni”
“Neredeyse her sabah Cumhuriyet’in kapısından ilk giren isimdir İpek Özbey.
Türkiye’nin gündemini değiştiren soruların altında günler öncesinden başlayan hazırlık, çalışma ve emek gizlidir.
MANŞET'te
değerli bir basın emekçisinin büyük alınteri var.
Aykut Küçükkaya - Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni”
Orhan Bursalı Ustamız da kitap için,
“Hemen hepsi bugünün güncel politikacıları ve politik hayat onlar üzerinden sürüyor, bu açıdan da sorulara verdikleri yanıtlar çok güncel ve önemli” tespitinde bulunmuş.
Ne kadar doğru!
Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğü noktasında karanlık bir dönemden geçtiği, otosansürün gölgesinden çıkamadığı şu günlerde
-yazarının ifadesiyle- “Unutturmamak için hazırlanan”
MANŞET okunmalı, okutulmalı.