“Bugün sana ya bir ev satın alacağım, ya da yasımı tutacaksın…”
Kızkardeşi Angelita’ya böyle der El Cordebes “Yasımı Tutacaksın” da…
Arenaya ilk çıkışında kızkardeşine verdiği sözü yerine getirememenin karşıtı ancak ölümdür El Cordebes’e göre…
Ezilmişliğe karşı başkaldırışın arenalarda bir simgesidir El Cordebes…
“Başlangıçla sonuç arasında kazanmak veya ölmekten başka bir sonuç yoktur” arenaların tanrısı olacak genç boğa güreşçisi için…
Ve kazanmıştır El Cordebes…
Direnci ile, onuru ile, döğüşçülüğü ile kazanmıştır!
Ezilmişliğe başkaldırışın güzelliği ile kazanmıştır!
Kazanmak ile yitirmek arasında bir umutsuzluğa, karamsarlığa, hem de ölümü göze alarak, hiç bir zaman düşmemiştir arenaların bu yiğit, bu korkusuz insanı…
Ve eğer ki, yüreğinin bir yerinde bir şeyler çarpıyorsa doğruluk, iyilik, güzellik adına…
Ve eğer ki, omuzlarının üzerindeki kafatası adı altında verilen kemik kutusunun içinde beyin taşıyor, umutsuzluğa düşmüyor, bayrağı yere düşürmüyor, kavgada safından kopmuyorsa insan; ben onu bilir, onu söylerim;
“O insan, o insanlar; birer El Cordebes’tir.”
Üstelik Ahmed Arif’in dizelerindeki gibi “dört yanım puşt zulası” iken ve de Nazım’ın dediği gibi“bir ağaç gibi tek ve hür” yaşama bilincindeysek, her bir sorunda olduğu gibi, sporda da ister sporcu, ister spor yöneticisi, ister spor izleyicisi, ister spor yazarı olarak yaşamak; insan gibi yaşamak boynumuza borçtur!