Yıllar öncesi çocuktuk ne televizyon vardı nede internet eski bir Radyoda çalan türküler hikâyeler vardı. Arkası yarınlar programları oyuncaklarımızı bile gazoz kapağından yapardık. Tel arabalarımız vardı. İki tekerlekli, önünde uzun telden direksiyon, vites kolu bile vardı. Çelik çomak oyunlarımız vardı. Yünden örülmüş kazaklarımızı ellerimize sarardık çomakları tutmak için. Ama çok mutluyduk beş taş oynardık, uzun eşek oynardık.
İp atlardık öyle güzeldi, o yıllar annelerimiz evde su bitince eşeklerimize kırçakları sarar doğru ovadaki kuyularından su taşırdık. Çifte kuyunun yolunda, kuyu başına kadar kuyruklar olurdu.
Sırada sohbet edenler, genç delikanlılar kız beğenenler doğum sancısı tutan gelinler olurdu.
Yaşlı teyzeler koyu sohbete dalar anneler telaşlı, yemek çamaşır derken akşam oturmaları iki kadının arasına çocuklar oturmazdı ayıp sayılırdı.
Büyükler konuşurken laflara dahil olunmazdı.
Mahallede cenaze olunca bir hafta ölüye saygı olurdu.
Radyolarımız çalmaz ayıp sayılırdı.
Cenaze evinde yemek pişirilmez, konu komşu karınca kararınca yapar götürürdü komşularına.
Acılarımızı hep beraber paylaşırlardık dedikodu yapılmaz dualar kuranlar okunurdu.
Bayram gelince yetimler dullar yoksullar düşünülür fitre zekâtlar onlara verilirdi.
Hiç unutmam bir amca vardı cerci geldi deyince bütün mahalledeki kadınlar başına toplanır tarak ayna iğne iplik aklına ne gelirse alırlardı.
Şambali tatlısı satan Cemal Can amcamız vardı.
Seyyar dondurmacımız vardı Hamit amca, mahallemize gelince mutlaka alınırdı.
Sonra bohçacı kadınlar vardı anneler teyzeler kızların çeyizlerini alırdı onlardan.
Siyah beyaz fotoğrafçımız vardı Seyfi Özkan, şimdiki gibimiydi her şeyde bir tat bir huzur vardı.
Elektrik santralimiz vardı Sadık Baba bütün gece santral motorlarını beklerdi.
Murat hocamız, Faik hocamız vardı bu rahmetliler kanaat önderleriydi sabahtan akşama kadar konuşsalar muhabbetleri dinlenirdi.
Nalbantlarımız vardı Musa Baysal,Kazım Baysal,Kemal Baysal.
Semerci ustalarımız vardı Cemil usta Hasan Kuşku usta
Fırıncılarımız vardı Fehim Keskin, Barbun Hasan, Ali Kürekçi (Kürdali) Orhan Belge, Evinde ekmeğini yapan kadınlarımız hiç çekinmeden fırınlara tepsisini getirir pişirme parası almazlardı. Birlik beraberlik vardı para lafı edilmezdi. Herkes herkesin halinden anlardı. Her şey para değildi o yıllar
Ah be kardeşim ne güzeldi o yıllar. Şimdi hatıralarda kaldı her şey.