"Benim üzerinde önemle durduğum husus özellikle yerli mallarımızı değerlendirmek sureti ile uçak imalatını kolaylaştırmaktı."
(Vecihi Hürkuş)
Şener Şen’in "Neşeli Günler"de herkesi güldürdüğü “Pilot Vecihi”,
Kurtuluş Savaşı'nın ilk uçuşunu yapan Astsubay Kd.Bşçvş. Tayyareci Vecihi Hürkuş’tur.
İstiklal Savaşı’nda düşman siperlerine uçuşlar yapan bir pilottur o!
İlk yerli uçak fabrikasını da kurandır.
Tasarımcısıdır.
Kırmızı Şeritli
İstiklal Madalyası sahibidir.
İzmir’e ilk giren ve hava meydanını işgalden kurtaran pilotumuzdur…
TBMM'ce 3 kez takdirname verilen tek kişidir. İstanbul-Kadıköy’de kurduğu sivil tayyare mektebinde öğrencilere ders vermiştir.
İlk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen'i de yetiştirendir.
İlk Türk özel havayolları 1954'te kurandır kim..
Türk Havacılığının en önemli isimlerinden Vecihi Hürkuş, bundan tam 91 yıl önce bugün 1930’da kendi tasarladığı ilk yerli sivil uçak olan Vecihi XIV uçağını göklerle buluşturmuştu.
Sunay Akın, Vecihi Hürkuş’un Erzincan’da Ruslarla savaşırken esir düştüğünü ve kaçarak esaretten kurtulduğunu anımsatır, İstiklal Savaşı’nda da Yunanlılara karşı savaştığını anlatır. Vecihi Hürkuş’un ölümünün çok dramatik olduğunu da anlatan Akın, Hürkuş’un Apollo 11 Aracı’nın aya fırlatıldığı 16 Temmuz 1969 tarihinde vefat ettiğini ve birkaç yakını tarafından toprağa verildiğini söylemiştir..
***
Hürkuş, Kafkas Cephesi'nde ilk Rus uçağını düşürdüğünde ise henüz 21 yaşındadır.
Gök maviye aşıktır. Bu tutkusu vatana aşkıyla perçinlenen Vecihi Hürkuş, tüm ömrünü vatanı ve havacılığın gelişimine adamıştır.
Vecihi Hürkuş, Türkiye'nin ilk yerli uçağını da yaparak bu uçağın ilk ve tek uçuşunu gerçekleştirendir. Baştayyareci Vecihi Hürkuş, 28 Ocak 1925'te İzmir'de gerçekleştirdiği uçuşun öyküsünü, o yıllarda yayımlanan "Resimli Ay Dergisi''ne anlatmıştır;
"İlk Türk tayyaresini nasıl yaptım ve nasıl taltif edildim" adlı yazısında küçük yaşlardan itibaren makineyle meşgul olduğunu, bu nedenle uçak yapabileceğine dair kendisine çok güvendiğini belirten Hürkuş, o günlerde yaşadıklarını şu kelimelerle anlatmıştır:
"Uzun müddet tereddüt devresi geçirdim. Nihayet arkadaşlarımın teşvikiyle bir tecrübe yapmaya karar verdim. Geceli gündüzlü çalışarak elimizde mevcut tayyarelerden tamamen farklı, onlardan daha basit, fakat sürat ve mukavemet itibarıyla onlardan üstün yeni bir proje vücuda getirdim. Bu projeyi hayata geçirmek için Kuvayı Havaiye Müfettişliğinin tasvip etmesi lazımdı. Projemi müfettişliğe verdim ve müsaade ettikleri takdirde bu proje dahilinde yeni sistem bir Türk tayyaresi yapabileceğimi bildirdim. Müfettişlik, projemi, eski bir tayyareci olan fen memuruna tetkik ettirdi. Fen memurluğu projeyi onayladı. Tayyarenin inşasına müsaade edildi. Hayatımda o gün kadar mesut olduğumu hatırlamıyorum. Büsbütün yeni sistem bir tayyare yapacak, memleketime yeni bir şey hediye edecektim. İstikbalde tayyarenin oynayacağı mühim rolü herkesten iyi bildiğim için bu hediyenin ileride kıymet-i takdir edileceğine kani idim. İnşaata başlamak için icap eden malzemeyi verdiler, derhal faaliyete geçtim.
Gövdeyi yaptık, ayakları taktık. Kuyruğunu bitirmek üzereydim. Muvaffak olmak ümidiyle gece sevincimden uyku uyuyamıyor, gündüz yorulmak bilmez bir faaliyetle çalışıyordum. Artık 5-10 güne kadar tayyare bitecek, eserim tamam olacaktı. Bu sırada fen memuru istifa ediyordu. Bunun üzerine tayyarenin inşası ertelendi. Bu karar beni ta kalpgahımdan vurdu. O gün beynime bir kurşun sıksalardı bu kadar müteessir olmayacaktım. Bu kadar meşakkatle dayandıktan sonra, bu kadar ümide düştükten sonra birdenbire tamam olmak üzere olan eserimi topraklar üzerinde terk edip çekilmek bana çok acı geldi. Günlerce tayyaremin yanına gittim, eserimin yavaş yavaş ölüşüne şahit oldum. Ölüme mahkum hasta çocuğu yanında ağlayan bir baba vaziyetindeydim. Eserimi bitirmeme rağmen müsaade etmiyorlardı."
***
Vecihi Hürkuş, sonuçta izin verildiğini kaydetti.
Bunun üzerine kanatları hazırlayıp motoru taktığını belirten Hürkuş, "Tayyarem tamam olduğu gün dünyanın en büyük kaşifi kadar mesut ve bahtiyardım."
Hürkuş, yazısına şöyle devam etti:
"Müfettişlik, tayyarenin tecrübesine müsaade etmiyor, bir defa Heyet-i Fenniye tarafından tetkikine lüzum gösteriyordu. Tayyareyi ben yapmıştım, üzerinde ben uçacak, hayatımı ben tehlikeye koyacaktım. Ben ne kadar sabırsızlanıyorsam, onlar o kadar soğukkanlılık gösteriyorlardı. Heyet-i Fenniye tayyareyi tetkik etti. Uçmasına mani bir kusur görmedi fakat tecrübe yapılmasına da müsaade etmedi. Tetkikat bir aydan fazla sürdü. Bir türlü karar verilmiyor, tecrübe yapmama müsaade edilmiyordu. Izdırabımdan çıldıracak hale gelmiştim. Ben tayyaremden emindim. Muvaffakiyetle uçacağımdan zerre kadar şüphem yoktu. Bunu Heyet-i Fenniye'ye fenni delillerle ispat etmiştim. O halde neden bu eserimin tecrübe edilmesine müsaade etmiyorlardı. Artık tahammülüm kalmamıştı. Bir gün gizlice tayyaremi meydana çıkardım, motoruna gaz doldurdum, üzerine atladım ve makineleri tahrik ederek havalandım. Yükseldikçe ruhum açılıyor, muvaffakiyetimden ciğerlerim şişiyordu. Eminim ki ilk tayyareyle uçan mucitler bile bu kadar derin bir zevk duymamışlardır. İşte altımdaki makine aları şadman eden gürültülerle ilerliyor, semadan bütün cihana muvaffakiyetimi ilan ediyordu.
Tayyarem yükselir yükselmez karargahta bulunanlar hemen meydana koşmuşlar, ansızın havaya yükselen bu tayyarenin hangi tayyare olduğunu tetkike koyulmuşlar, nihayet benim uçtuğumu anlayınca merak içinde beni beklemeye başlamışlardı. Ben yere iner inmez arkadaşlarım etrafımı aldılar. Muvafakkiyetimi tebrik ettiler. Fakat biz asker olduğumuzu unutmuştuk. İçimden gelen hisse mukavemet edemeyerek verilen emir hilafına tecrübeye kalkışmış, müfettişliğin emrini dinlememiştim. Müfettişlik derhal bir emri vaki ile on gün hapse ve yarım maaşımın katına karar verdi. Mektep sıralarında iken aldığımız terbiye bize ya mükafatla ya da cezayla karşılanacağını öğretmişti. Benim muvaffakiyetim cezayla mükafat görüyordu. Bu icadımdan dolayı bir ikramiye ile taltif edilmem lazım gelirken, 10 gün hapse mahkum olmuştum. Fakat bu ceza artık benim için ehemmiyetini kaybetmişti. Ben tecrübemi yapmış ve tereddütler içinde bulunan Heyet-i Fenniye'ye tayyaremin mükemmeliyetini tasdik ettirmiştim. Benim için en büyük mükafat buydu."
****
K6 uçağı, Vecihi Hürkuş'un 16 uçak projesinden birisiydi.
****
1942 Yılında “Vecihi Havada” kitabını yayınlar. Bu kitabında, 1915-1925 yılları arasında Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilk döneminde yaşadıklarını, ilk uçağını nasıl yaptığını anlatır.
Kitabın önsözü yine Vecihi Bey’e aittir;
“Eğer bu değerli teşebbüsler ve eserler, yabancı milletlerin verdikleri öneme yakın bir teşvik bulsalardı, bugün dünya havacılık babası adının Türk tarihine mahsus bir şeref olarak kalacağı şüphe götürmez bir hakikat olurdu(...) Hizmet hayatımın olduğu kadar, milli havacılığımızın tarihine de ihtiva eden bu eserde, işbu maksatla olayları gerçek olarak okuyucularıma sunmak, acı da olsa kendi hata ve ihmallerimizi bütün unsurlarıyla anlatarak, gelecek ve yetişecek genç vatandaşlara ibret levhası halinde uyarma konularını ortaya dökmek tek gayretimdir. Ama bu konular bazı kimselerin hoşuna gitmeyecektir. Ben bunlara peşinen söyleyeyim ki, bu eserde açıkladığım hakikatler, milli havacılığımızın durumundan doğan reaksiyondur."
****
Maalesef hayatının sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlandırılmış, uçamayacak duruma düşürülen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların faizleri borcuna eklenmiş, icra takipleri, davalar neden ile vatana hizmet tertibinden kendisine bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz konmuştur.
(Kaynakça: tayyarecivecihi.com, Ay Hırsızı)