"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır"
Mustafa Kemal Atatürk
Naciz bedeni toprak olsa da açtığı yolda, gösterdiği hedefe, fikirlerinden, eserlerinden feyz alarak yürüyen bu milletin sinesinde ölümsüz bir şaheser gibi yaşamayı sürdüren Gazi’m.
Parçalanmış bir imparatorluğun enkazından yarattığı, büyük Türk Milletinin ruhuna tesir eden sevgisi hiç yaşlanmadı, hiç yaşlanmadın Gazi’m.
Türk bağımsızlığının temsilcisi, eşitliğin ve demokrasinin kurucusu, bütünlüğü sağlayan, Gazi’m.
Mavi gözlerinin ışığı söndüğünden beri 83 yıl geçti.
Bir insan, bir asker ve bir lider olarak öyle büyüktü ki, ne ardında bıraktığı mümtaz yeri doldu, ne acısı dindi yüreklerde.
1938’in 10 Kasım’ıydı.
Kara haber bir uçtan bir uca yakarak geçti Anadolu’yu…
“Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir” demişti öyle de oldu, gözlerde yaş yüreklerde yas ile emanetlerine sıkı sıkıya tutundu genci, yaşlısı, köylüsü, kentlisi, çiftçisi, işçisi…
Uçmağa varan bu er kişi şanlı kurtuluş destanının kahramanı değildi yalnız, O koskoca bir Ulus’un Ata’sı, Atatürk’üydü.
1938’in 10 Kasım’ıydı.
Başarıları, zaferleri ve eserleriyle kendi vatanının sınırlarından ve kendi milletinin yüreğinden taşarak dünyanın saygısını kazanmış bir deha olarak şanıyla ölümsüzlüğe yürüdüğü gündü…
Muhteşem zekâsı, kuvvetli iradesiyle mucizeler yaratarak sürdürdüğü yaşamının şanla, şerefle ebediyete kavuştuğu gün…
“O,Goethe’nin ‘devasa’ dediği büyük adamlardandı” der Tanpınar, evet O! Mustafa Kemal Atatürk! ömrüne 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 ülke ve milyonlarca insan sığdıran devasa bir adamdı.
1938’in 10 Kasım’ıydı.
Çağdaş, demokratik ve aydınlık bir Türkiye’yi miras bırakmıştı geleceğe… Rehberlik eden fikirleri, yolumuzu aydınlatan eserleri vardı ve tarihe dönüp her baktığımızda kuvvacı bir direnişin sesi güç verecekti.
Yıllar geçtikçe büyüyen bir ışıktı Cumhuriyet’in üstünde ve her gün, her gün yeniden doğuyordu.
Orhan Seyfi Orhon Atatürk için yazdığı ‘Gidiyor’ şiirinde yıllar geçtikçe nasıl büyüyen bir ışık olduğunu şu dizelerle anlatıyor “çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini / büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça; / büyüyor, gitgide gözlerden uzaklaştıkça”
Gazi Mustafa Kemal’e ve inkılaplarına pervasızca dil uzatanlar, mukaddes bellediğimiz Cumhuriyetimize saldıranlar dün olduğu bugün de varsın olsunlar, Türk gençliğinin azim ve iradesi, kabiliyet ve gayreti, nankörlerin ve alçakça saldıranların hakkından dün olduğu gibi bugün de yarın da gelecektir.
1938’den beri yetim kalmış milletimin Atası
Hiç yaşlanmayan cumhuriyetimin kurucusu
Ulu önderim, Gazi’m, Mustafa Kemal’im,
Şad olsun ruhu.
“Düşümde gördüm seni Gazi’m
Kocatepe’de yalçın bir kayalığa vermiştin sırtını
yıldızlar kamaşıyordu üstünde
başında kalpağın,
yüzünde mazinin kutlu izleri
bütün Anadolu’yu görebileceğin keskinlikte gözlerin,
istikbale bakıyordun…
Başın yine dumanlı dağ gibi
yine aklın milletinde
gökyüzüne değen alnında milyonların yazgısı
ışık saçan bir mavilikteydi hayalin…
Düşümde gördüm seni Gazi’m
Diz vurup selamlayan ordunun arasından
çift başlı kartal olup kanatlanıyordun
Anadolu’yu saran dirilişin
çiçekleri bitiyordu toprağında.
Tanrı Dağından vatan şairinin sesi yükseliyordu.
yer ve gök sarsılarak bilcümle tekrar ediyordu
“Merkez-i hâke atsalar da bizi; Kürre-i arzı patlatır çıkarız”
yüzünde bir gülümseme,
ölümsüzlüğe göçüyordun Gazi’m”