“Paranın değerini öğrenmek isterseniz, borç almaya çalışın.” Benjamin Franklin.
Günümüzden en az iki yüz elli sene önce söylenmiş bir sözle başladım; hem de, günümüz dünyasının en sömürgen, en emperyalist ve en kapitalist ülkesi Amerika Birleşik Devletleri’nin kurucu babalarından biri olarak da nitelendirilen Benjamin Franklin’in bir sözüyle…
Amerika’nın bugünkü yüz dolarlık banknotlarının üzerinde resmi de bulunan Benjamin Franklin, 1700’lü yıllarda yaşadığına göre; aradan geçen onca seneye rağmen, para piyasalarında pek de bir şey değişmemiş!
Yer yer düzelmiş gibi görünse de, paranın değeri; özellikle de bizim yaşadığımız gibi olan ülkelerde ki, sömürenler bizim gibi olanlara kısaca “gelişmekte olan ülkeler” diyorlar, belli yıllar aralığında sürekli olarak kayboluyor. Evet, paranın değeri eriyor ve bir müddet sonra da tamamen kayboluyor.
Bakınız; AKP hükümeti 2002 yılında iktidara geldiği zaman, bir Amerikan doları, bir milyon beş yüz bin Türk Lirası civarındaydı. Bir adet ekmek ise yüz elli bin Türk Lirasına satın alınabiliyordu. Peki, ne zamandan beri bir doların karşılığı bu kadar çok sıfırlı liraya dönüşmüştü? Mesela benim de doğduğum sene olan 1976’da, bir dolar sadece altı Türk Lirasına eşit. Ekmek ise sadece iki buçuk lira! Hem de bugünkü gibi 200 gr değil, yarım kilonun üzerinde…
Bizim güzel ülkemizde günler günleri kovalayıp, sığ tartışmalar, siyasi çıkmazlar, ırkçı ve faşist yaklaşımlar baş gösterip, 1980 askeri darbesi ve ardından dayatılan 1982 anayasası da tuz-biber olunca, bütün bunların üzerine üretimimizi de gittikçe azaltarak, dışarıya iyice bağımlı hale gelince biz; yarım asır önceki paramızın değeri, tamı tamına milyon kat azalıyor. Ve alım gücünü koftiden dengelemek için bir kiloya yakın olan ekmeğin gramajı da 200 gramlara kadar geriliyor!
2002 yılında iktidar olan AKP hükümetinin 2005 yılında paramız üzerinde yaptığı, altı sıfır atma operasyonun; paranın değerinde herhangi bir reel gelişime yol açmadığını düşünmekteyim. Sadece makyaj gören paramız, maalesef bugünkü değerlerine on kat daha gerileyerek ulaşmıştır. Yani aslında bir Amerikan doları 13-14 TL aralığında değil, 13-14 milyon eski lira bandındadır ki, üretim merkezli yapıya dönemezsek, bu değer kaybı maalesef, bizim için artarak ilerleyecektir.
Son günlerdeki olumsuz para şartları neticesinde, enflasyon kelimesinin de sıklıkla kullanılmaya başladığından dem vurarak bitirmek istiyorum;
Evin, ekmek satın alma konusunda ihtisas yapmış küçük çocuğu olarak çok iyi hatırlıyorum ki; 1985 ya da 1986 yıllarında sadece elli liraya aldığım ekmek, çok kısa süre içerisinde yüz liraya kadar yükselmişti. Ama o yıllarda bir çocuk olarak benim görevim; verilen para ile bakkala gidip, çok yanık ve bayat olmayan ekmek ya da ekmekleri satın almak ve para üzerini de eksiksiz olarak eve geri getirmekti. Yüz lira hadisesini iyi anımsıyorum, çünkü o senelerde yenice basılmış olan yüzlük banknotların arkasında, milli şairimiz, İstiklal Marşı’mızın yazarı, Mehmet Akif Ersoy’un resmi ve İstiklal Marşı’mızın da ilk iki kıtası vardı. Erguvan renklerdeki bu para ile iki ekmek alırken, bir anda önce seksen liraya, ardından yüz liraya fırlamasıyla artık bir ekmek alabilir hale gelmiştik. Ve ben çocuk aklımla, evimize sıklıkla alınan gazetelerin baş sayfalarında mutlaka kendisine yer bulan mini karikatürlerin başkahramanı “enflasyon canavarından” nefret eder hale gelmiştim. Ki; o senelerin çizerlerinin büyük kısmının, enflasyon canavarını sürekli olarak, yeşil renkte sevimli bir “T-Rex” gibi resmetmelerine rağmen!
Salatalık 30, ıspanak 15, yeşillik demeti 3, gevrek 3, ayçiçek yağı 35 lirayı geçti geçecek! Ekmek şu an için 2,5 lira, o da 230 gram. Enflasyon canavarı mı? Şu anda, henüz herhangi bir gazetenin baş sayfasında, bir canavar karikatürü göremedim! Ve yandaş basının, yanlı bakış açısından ötürü de görebileceğimizi sanmıyorum! Ancak, ben bu yazımın içerisinde; başına, sonuna, bir yerlerine, bulabildiğim birkaç “enflasyon canavarı” karikatürünü koymuş olacağım; iyi okumalar…
Dipnot; “Günümüz insanı, her şeyin fiyatını biliyor; ama hiçbir şeyin değerini bilmiyor.” Oscar Wilde.