Zorlu ve sıkıntılı günlerinde unutulan, güzel ve rahat günlerinde anımsanan insanların durumunu Ahmet Haşim kendisiyle özdeşleştirerek şöyle anlatırmış: “Savaş oldu mu gel Türk Haşim. Barış oldu mu hadi oradan Arap Haşim”
İstanbul’da zorlu ve sıkıntılı günler yaşayan Ahmet Haşim’in bu sözlerini duyan varsıl akrabaları ve dostları kendisini Bağdat’a çağırmışlar, “gel burada rahat et” diye. Yaşam koşullarının zorluklarına rağmen İstanbul’u ve Türkiye’yi bırakıp gitmek istemeyen Haşim, “Benim burada şiirlerim var, gelemem” yanıtını göndermiş. Bağdat’lı dostları ısrarlı ya, “Senin şiirlerin burada da biliniyor” demişler. Şiirlerinin ardından dostlarına sığınmış Haşim: “Benim burada dostlarım var” demiş.
Bağdatlılardan “Senin burada da dostların var” yanıtını alınca dayanamamış artık Haşim ve ünlü sözünü iletmiş: “İyi ama benim burada düşmanlarım var.”
Yüreğinde insan sevgisi, insan saygısı, insan sıcaklığı olmadan hiç bir düzenin kurulmayacağına inananlardanız. Ne var ki, insan emeğini sömüren, mutluluğunu sömürü üzerine sağlayan, sevgiyi yok edenleri, sayıp sevemeyiz. “Bütün insanları sevmek gerektiğini düşünün, düşmanlarınız dışında” diyor Ataol Behramoğlu: “Düşmanlarımız çünkü sevgiyi yok ettikleri için / düşman oldular.”
Yoksulu zengini, sömürüleni sömüreni, kurdu kuzuyu ayırt etmeden ‘insanları seveceksin’e dayalı aldatmaca kurulu düzeni bütün haksızlığı ile düzen adına sürdürme çabasıdır. Sömürüden, baskı altındaki milyonlarca insanın mutsuz yaşamını değiştirme, insanın daha iyi ve daha güzel bir yaşama olan özlemini gerçekleştirme yolunda kavgayı göze alan, kavgayı öneren bir etkinlik olarak gördüğümüz insan sevgisi anlayışımız nedeniyle de “düşmanlarımız” vardır.
Yarınları bugünlerden kurma mücadelesi veren namuslu gazete ve gazetecilerin de düşmanları vardır. Dostları olduğu kadar düşmanlarının da oluşu onurudur namuslu gazete ve gazetecilerin. Sonunda ölüm de olsa düşmanlarımıza karşı sürdürülecek uğraşta şu söz düsturumuzdur: “Dünya ölümlü, gün akşamlı”