“Şiirsel bellekten yoksun kişilerin yaşamları bir süre sonra, düzenli bir biçimde anlamsızlaşıyor” diyor Turgay Gönenç... 30 yıla yakın şiirle uğraşan basın emekçilerinden Dinçer Sezgin şiirsel belleğinin gözüyle şiir dünyasında üretken bir yapıya sahip.
“Ve duvarlarınıza kazınmış sevda şarkıları” sadece bir şiirin dizesi değil aynı zamanda Dinçer Sezgin’in yaşam biçimidir. İçi sevda türküleri dolu Sezgin, “Tenin Değişir”de “yeni bir gül açsa yeryüzünde” derken şiirin imge yükünü doruklara tırmandırır. “Bir işçi/ aşık olmuşsa yitirmiş midir/ kavgadaki yerini” diye soran Sezgin “Şarkılar Kimi Söyler” şiirinde insan, dünya, doğa diyalektiğini bir başka güzelliğe, bir başka yaratıcılığa eriştirir.
“hüznüme eylül getirdi sana/ teninle emeğinle apansız girdin canıma/ Akdeniz kokan bir büyük kapıdan/ türküler gibi soluk getirdim sana/ umut olup içimde estin/ şiir olup sözümü gönendirdin/ çığlık gibi dudaklarımdan eksilmedin/ Taptaze bir ilan-ı aşk getirdim sana/ bekleyişler umutlar geçiyor içimde/ hep o korku, eksik olmuyor düşlerimden/ bilinmez şarkıların kimi söylediği/ mecnundan miras kalan bir aşk getirdim sana”
Şiiri bir başkaldırış olarak yaşayanlar Sezgin’in dizelerinde hesap sormaların bile ayrı bir güzelliğini yaşar, “yalnızca hesap soran gülümsemen kalsın dudaklarında”. Yaşama sevdalı, şiire sevdalı, dünyaya sevdalı” Sezgin için “Sevdalanmak iki kişinin ebruli halidir.”
Sezgin’in şiiri salt müziğe yaklaşmaz, resim ögeleri de taşır. Bu dizeleri şiir dünyasında şimdiden yerini almış emeğe saygının bir güzel örneğidir.
“bir savaş çok şey öğretir/ ummadığın bir anda/ beklemek çıkar gelir/ gülün/ niye durmadan çiçek açtığı/ sensiz kalınca öğrenilir/ çünkü gül/ gül ağacının alınteridir”
Şiir dünyamızın, çok ödüllü sanatçılarından Dinçer Sezgin’in bir kitabına da adını verdiği “Bir Düştür Uyanışın” şiirinin son bölümü dillerden düşmeyecek bir tat, bir keyif verir sevgiyi anlayacak kadına;
“Haydi kalk karım/ mahmur bir şiir gibi olan odalarımda/ neyim varsa getirdim yanına/ yalnızlığım son bulsun/ şiiri yaratan kanatlarında”
Gecenin Son Şiiri’nde “Tamamlanmamış/ türküler var dilimde” dizeleri ile sözcükleri kullanma ustalığını sunan Sezgin, insana “doğmaya hazırlanan güneşi gör” diye seslenirken yaşama sevdalılığının delikanlı güzelliğini yaşatır. “Kalk, kuşan bahar türkülerini” gibi dizelerle derya gibi bir sevdanın gücünü sunar Sezgin ve kendi şiirlerinin analizini de yine kendisi yapar “bu şiirin içinden bir ömür geçer gider.”
19 Ocak 2010 yılında bu dünyadan bir Dinçer Sezgin geçip gitti. Saygıyla anıyorum.
Bir coğrafyadır insan
Yalnızlık insanın coğrafyasıdır/ bir dalın kırılırken çıkardığı ses/ bir yaprağın sararıp kuruması/ yalnızlıktandır hep./ Ağaçlar/ acemi bir kuş konunca dallarına/ görürler
ama/ en çileli yalnız olduklarını bilmezler/ insanın coğrafyası da/ tarihiyle büyür/ kaç İstanbul fethederseniz edin/ o kadar yalnızsınızdır içinizde/ hiçbir İstanbul/ yalnızlık kadar büyük değildir./ sevdalanmak/ iki kişinin ebruli halidir,/ yeni bir rengidir/ yalnızlığın/ hep/ geç kalmışlığın tarihiyle beraber/ üst üste çekilmiş resimlere benzer/ denizin mavisi durduk yerde soluyorsa/ suya değdir yüreğini/ esirgeme./ Aşık olmak
kendini sorgulamaktır aslında.
YAĞMUR
Çılgın bir yağmur koşuyor dudaklarında
eski çağlardan kalmış bir öpmeyi
mavilere çeviriyor Meryemsi kasıklarında
özlemek
zaten biraz ona benzemektir
hangi aynayı tutsanız yüzünüze
bakmadığınız yerlerinizde de
O görünmektedir
sevdayı anlamak
bensiz kalmakla mümkündür
burun direğinizi sızlatan
şu koku var ya
tenha yapraklarıma sinmiş
uzak bir türküdür