Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamuoyuna sunulan “Çeşme Turizm Projesi” ilk andan itibaren sadece Çeşme’de değil Yarımada ve İzmir’de de büyük bir rahatsızlık yaratmış, 

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), İzmir Tabip Odası, EGEÇEP, Sendikalar, Bazı Siyasi Partiler, Çeşitli STK’lar, Çevre Örgütleri ve en önemlisi yurtseverler bu projeye karşı Danıştay 6. Dairesi’nde “iptal davaları” açmıştı.

Çeşme Projesinde; turizm geliştirme bölgesi olarak belirlenen, Çeşme Yarımadası'nın yüzde 55'ini kapsayan alan (%95’ i kamuya ait), çok sayıda parsele bölünerek; turizm yatırımı adı altında! sermaye sahiplerine verilecek.

Yani Ülke toprakları uluslararası sermayeye peşkeş çekiliyor. Hazineye ait bu doğal alanlar ve tarım alanları parsel parsel yandaşlara satılacak ve yapılaşmaya açılacak.

İyi de ne var  bunda AKP döneminde vaka-ı adiyedendir, dediğinizi duyar gibiyim.

Bu proje gerçekleşecek olursa; Çeşme’de el değmemiş deniz kıyıları, yabani yaşam alanları, tarım alanları, endemik canlılar (bitki, börtü böcek ve kuş türleri) su altı değerleri yok olacak.

Çeşme nüfusu 5 kat artacak, nüfusun artmasıyla birlikte Çeşme’de bulunan su ihtiyacı karşılanamaz hale gelecek ve su tehlikesi ortaya çıkacak, Çeşme’nin alt yapısı bu artışı karşılayamaz hale gelecek.

Nitekim Çeşme’de sürekli yaz/kış yaşayanlar olarak en ufak bir yağmur yağdığında Çeşme’nin her tarafında taşkınlar olduğunu ya da yazın tüketimin artmasıyla birlikte suyumuzun kesildiğini (bayramda hem de!) hepimiz biliyoruz.

İstanbullular neden “Kanal İstanbul Projesi’ne” karşı çıkıyor, İstanbul artık bu yükü kaldırmaz da ondan.

Peki Çeşme bu yükü kaldırır mı?

Tabii ki hayır.

Projede Çeşme halkı yok sayılmıştır. 

Nitekim Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bizzat İzmir’e gelerek defalarca toplantı yaptı bu toplantıda, İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e ve Çeşme Belediye Başkanı M. Ekrem Oran’a, “Spekülasyon olmasın, önerileriniz neyse bize söyleyin, oluşabilecek tartışmalı konular ve hassasiyetleri kamuoyuna yansımadan kendi aramızda halledelim. Olası kriz yaşanması ve kamuoyunda yanlış anlaşılma bize zaman kaybettirir” 

dedi ve gizlilik! vurgusu yaptı.

Çeşme Projesi ile ilgili tüm detaylar kapalı kapılar arkasında kamuoyundan gizli görüşüldü. 

Gizli görüşmeler sonrasında toplantıya katılanlardan basına sızdırılan bilgilere göre Projenin içinde çok sayıda marina, bol yıldızlı lüks oteller ve ayrıca bu bölgede 20 golf sahası yapılması planlanıyor. Golf sahasının yapılması demek Çeşme’nin susuz kalması demek.

Muktedirler,buna da çözüm üretmiş güya  ters ozmoz yöntemi (deniz suyunun arıtılarak tatlı su haline getirilmesi). Bu yöntemin çok pahalı bir yöntem olmasının yanında  Dünya’da bu yöntemi denemiş olan Ülkeler çoktan bu uygulamadan vazgeçtiler.

Bu proje Saray’ın turizm, kalkınma ve istihdam projesi değil! 

Bildiğiniz TALAN PROJESİDİR!

ÇEŞME’Yİ PARSEL PARSEL SATMA PROJESİDİR!

Çeşme’de, Yarımada’da, İzmir’de hatta Tüm Türkiye’de sizler de kendinizi birer yurtsever olarak görüyorsanız, atalarımızın kanları ile sulanmış bu toprakların,  ne olduğu net olarak bilinmeyen ve kamuoyundan gizli olarak yürütülen, Çeşme halkına zerre faydası olmayan “Çeşme Projesine” karşı durmak, yaşam alanlarımıza sahip çıkmak ve gelecek nesillerimizin sağlıklı/doğal ortamlarında yaşayabilmeleri ve onların yaşam hakkını savunmak için

27 Ekim 2022 Çarşamba günü,

saat 11.00’da,

Çeşme Adliyesi önünde buluşalım.

Hep birlikte 

ÇEŞME SAHİPSİZ DEĞİL! 

diye haykıralım.