Meclis’te “sansür yasası” diye bilinen “Dezenformasyonla Mücadele Yasası” görüşülürken, ülkede ağır bir ekonomik buhran yaşanırken, ülkenin gençleri umutlarını kaybettikleri için yurt dışına giderken, devletin tüm kurumlarından liyakatsizlik akarken, ülkede ağır bir yoksulluk ve mutsuzluk varken, insan hakları ve adalet yerlerde sürünürken, milyonlarca sığınmacı, ülkenin kılcal damarlarına kadar girmişken, başta can ve mal güvenliği olmak üzere her alanda iç ve dış sorunlarımız ortadayken, laiklik hiçe sayılıp adını bile bilmediğimiz türlü türlü tarikatlar baş tacı edilirken, İran’da kadınlar molla rejimine karşı ayaklanmış başörtülerini yakıp, saçlarını keserken, Türk Medeni Kanunun TBMM’de yürürlüğe girdiği günün 96. yıldönümünde...
Sönmüş bitmiş bir başörtüsü sorunu bu sefer CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından gündeme getirildi. Hangi aklın ürünü, nasıl bir siyasi hamle ise artık gündeme getirir getirmez Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan konuya balıklama atladı.
Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü kanunu atağına karşı Erdoğan’dan anayasa resti geldi. Üstelik bu konuyla ilgili daha önceki bir konuşmasında;
“Bu sorunu çözdük biz, böyle bir sorun yok...” demesine rağmen “Şayet bu zat, başörtüsü meselesini ülke gündeminden kati şekilde çıkarmakta samimiyse gelin çözümü yasa değil anayasa düzeyinde sağlayalım.” diyerek anayasayı değiştirme teklifinde bulundu.
Hadi bakalım ayıkla şimdi pirincin taşını...
CHP, iktidarın bu anayasa teklifine evet dese bir sorun, hayır dese ayrı bir sorun...
Türkiye, tam da seçime giderken ve durup dururken nurtopu gibi bir anayasa değişikliği sorunumuz çıktı. Şimdi “aileyi koruma adı altında” kim bilir, ne tür saçmalıklar önerecekler. Bundan böyle aylarca Türkiye’nin kötü giden ekonomisi ve artan yoksulluğu değil, bu konu konuşulacak.
Özellikle Tayyip Erdoğan tarafından sürekli istismar edilen, hatta iktidarda kalma sebeplerinden biri olan Başörtüsünü! tartışmaya açmak iktidarın işini kolaylaştırmaktı. Nitekim öyle de oldu.
Bu ülkede kadınların başörtüsü değil, en yakınındaki erkek tarafından şiddet görme ve öldürülme sorunu var, bu ülkede kadınların okusa da okumasa da iş bulma, iş bulsa aynı işi yapmasına rağmen daha düşük ücret alma sorunu var, bu ülkede kadınların şort giydi, eteğinin boyu kısaydı diye taciz ve tecavüze uğrama sorunu var, bu ülkede kadınların çocuğuna bez, mama alamama, alamayınca intihar etme sorunu var, bu ülkede kadınların sahnede açık giyindiği gerekçesiyle, konserlerlerinin iptal ettirilmesi sorunu var, bu ülkede devlet yurtları olmadığı için tarikatların kucağına itilen üniversiteli kızlarının sorunları var, bu ülkede kadınların cemaat yurtlarında yanarak can veren kız çocuklarının sorunu var, bu ülkede kadınların torun torba sevecekken pazarda ot çöp satmak zorunda kalması sorunu var, bu ülkede kadınların uyuştucu bataklığına düşmüş oğlu tarafından öldürülme sorunu var, bu ülkede kadınların insan hakları sorunu var, bu ülkede başörtülü-açık fark etmez tüm kadınların var olma mücadelesi var, bu ülkede anayamızın 24. maddesinde yer alan “din ve vicdan hürriyeti” gibi temel bir hakkın söz konusu kadınlar olunca görmezden gelinmesi sorunu var, bu ülkede kadınların bedeni üzerinden siyaset yapmaya ve bundan oy devşirmeye çalışan erkek siyasetçi sorunları var...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu ülkede gerçekten kadınların sorunlarıyla ilgilenmek ve çözüm üretmek istiyorsa, işe bunlardan başlayabilir.
Aksi takdirde siyasal İslamcılarla, siyasal İslamcılık yarışında kazanan yine Erdoğan olur.