"Terazinin bir köşesine bütün dünyayı, öbür kefesine annemi koyacak olursak, dünya avucunu yalardı."
(Lord Langdale)
"Umudun adı Ayda"...
Neredeyse gazete başlıkları hep böyleydi enkazdan çıkarıldığında.
İkinci kez dünyaya gözlerini açmıştı dünyaya.
Dile kolay...
91 saat direnmişti, kazanan da umudu olmuştu...
****
O gün herkes sedyenin yanında fotoğraf çektirme, kameraların kadrajina girme yarışı yapıyordu.
Hele kurtarma görevlilerinin sedyesini taşımak için birbirini ittiği görüntüler nasıl içimizi burktuydu.
"Canım köfte-ayran istiyor" demişti ya,
köfteciler hastaneye köfte yığdıydı(!)
"Umudunu Kaybetme" yazılı hediye paketleri, kupalar hazırladılar, internet ortamında pazarladılar.
Paylaşımlar yaptılar anlı-şanlı...
Bazı şirketler "eğitimi bize ait" dediler...
****
Sonuç ...
Şov bitti!
Ayda, taburcu oldu.
Babasının kucağında..
Çorabı bile ayağında yoktu.
Çünkü ayaklarındaki yaralar henüz iyileşmediğinden çorap giymemesini önermişti doktoru.
****
Fidan Anne olsaydı...
Ahhh..
Annesi hayatta olsaydı o çorapsızlığına nasıl dayanırdı?
Ayda artık annesiz büyüyecek!
Baba; hem anne hem baba olacak!
"Herkes dağılır, gerçekler kalır..."
Yalan dünya be yalan dünya!..
****
Ataol Behramoğlu ne güzel yazmış annesizliği;
"Annem yok artık.
Beni düşünen kalbi yok.
Bitti.
(...)
Annem yok artık, yeryüzü çok gördü onu,
Kalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını
Çok gördü
Dalgın yüreğini çok gördü
Bizim için çarpan, kaygılarla dolu yüreğini."
#AydaGezgin