İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Kent Konseyleri Birliği’nin toplantısına katıldı. İzmir Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Adnan Akyarlı, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay, büyükşehir bürokratları, kent konseyi temsilcileri, ilçe kent konseyleri başkanları ve oda başkanlarının yer aldığı toplantı Tarihi Havagazı Fabrikası’nda düzenlendi.
Kent konseyleri hak ettiği gücü kullanamıyor
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer demokrasi vurgusu yaptığı konuşmasında kent konseylerinin önemine dikkat çekti. Dünyadan ve Türkiye’den örnekler veren Başkan Tunç Soyer, yaşanan sorunlardan kurtulmak için tek çarenin demokrasi olduğunu söyledi. Kent konseylerinin bazı belediyelerde son derece sağlam bir hukuki mevzuata, hukuki meşru dayanaklara sahip olmasına rağmen ne yazık ki hak ettikleri gücü kullanamadıklarına da değinen Soyer, kent konseylerini yönetimlerini katılımcı bir anlayışla sürdürmede uygun bir araç olarak gören başkanların da olduğunu ifade etti.
“Demokrasi tek panzehirimiz”
Demokrasinin beş yılda bir sandığa gidilip oy kullanılan bir rejim olmadığını ifade eden Başkan Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Demokrasinin gerçekten birlikte yaşamanın hukukunu ve kültürünü taşıyan bir sistem olduğuna inanıyorum. Bütün dünyada totaliter ve popülist iktidarların güçlenmesinde demokrasinin eksikliğinin payı olduğuna inanıyorum. Dünyada birçok yerde dile getiriliyor, demokrasinin bir kriz içinde olduğuna dair birçok şey konuşuluyor. Ama ben demokrasinin bir kriz yaşadığına inanmıyorum. Demokrasinin teknolojiyle, bilimle, halkla buluşmasında eksiklikler olduğuna inanıyorum. Belki de demokrasinin dijitalleşmesi üzerine daha çok kafa yormamız lazım. Belki de demokrasinin, içinde yaşadığımız kentlerin, köylerin kılcallarına inmesi için nasıl kullanılabileceğine kafa yormamız lazım. Demokrasinin bugün içinde yaşadığımız bu siyasal krizlerin çözümü, popülist ve otoriter iktidarların güç kazanmaması için de hala tek panzehir olduğuna inanıyorum.”
“Tek çaremiz birbirimize kulak vermek”
Konuşmasında empatinin, birlik ve beraberliğin önemine de değinen Soyer, “Başka çaremiz yok. Birbirimize sahip çıkmayı başarmak zorundayız. Birbirimizin sesine, sözüne kulak vermeyi, dinlemeyi, anlamaya çalışmayı başarmak zorundayız. Çünkü eğer bunu başaramazsak hayat pahalılığından, enflasyondan, baskıdan, özgürlüklerin azalmasında, basın özgürlüğünden tutun neden şikayet edersek edelim şikayet ettiğimiz ne varsa hepsini daha derin daha ağır yaşamak mecburiyetinde kalacağız. Tek çaremiz var; birbirimize kulak vermek. Beğenmediğimiz fikirler, katılmadığımız düşünceler olabilir. Ama bunları anlamaya çalışmak mecburiyetindeyiz” dedi.
Sizi yalnız bırakmayacağım
Kent konseyleri ve demokrasi ilişkisine değinen Soyer, konuşmasını şöyle tamamladı: “Kent konseylerinin demokrasi için biçilmiş kaftan olduğuna inanıyorum. Hem sahip olduğu hukuki zemin bağlamında hem de oluşumunun el verdiği ve varoluşunu sağlayan bütün paydaşları nedeniyle. Böyle bir yapının eğer iyi işlenirse eğer gerçekten fonksiyonel ve gerçekten verimli hale gelmesi için çaba harcanırsa bu dönüşümün lokomotifi olacağına inanıyorum. Bunu kent konseylerinden daha iyi başarabilecek bir yapı düşünemiyorum. Demokrasiyi inşa etmek için bizim içinde yaşadığımız hukuk sisteminin belki de en elverişli araçlarından biri kent konseyleridir. Her birinizin bu konuda zaman ayırdığını, emek harcadığını biliyorum. Kimse de size madalya falan vermiyor, maaş da ödemiyor. Ama zaten siz büyük bir gönüllülükle bu hikayenin bir parçası olmaya, bu şehre katkı vermeye, içinde yaşadığımız kente katkı vermeye gayret ediyorsunuz. Bunun her takdirin üzerinde olduğunu söylemek istiyorum. Verimli çalışması için de benim üzerime düşen her şeyi yapmaya hazır olduğumu bilmenizi istiyorum. Asla size kulaklarımı tıkamayacağım. Asla sizi yalnız bırakmayacağımı bilmenizi istiyorum. Bunları samimiyetle söylediğimi lütfen biliniz. Çünkü ben bu memleketin çok daha başka bir yerde olacağına çok daha yüksek bir yaşam kalitesine ulaşacağına inanıyorum. Ve bunun yolunun demokrasiden geçtiğini biliyorum. Adil paylaşım ve adil dağılım, bir kentin ürettiği rantın, refahın adil paylaşımı ancak demokrasiyle mümkün. Ve demokrasinin lokomotifi bu kentte kent konseyi olabilir”.