Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helin İnay Kınay, ÇED süreci sağlıklı ve bütünsel olarak değerlendirme yapılmadan gerçekleştirilen faaliyetlerin, uygulama aşamasında çevre sağlığı açısından telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti. Mahalle sakinleri ise 'ÇED gerekli değildir' kararının iptali için dava açmaya hazırlanıyor.
İzmir'de bir firma, Çeşme'nin Ovacık Mahallesi'nde sondaj yöntemiyle jeotermal kaynak arama faaliyeti için proje hazırladı. Maliye Hazinesi'ne ait 9 ayrı parselde toplam 215 bin 92 hektarlık alanda arama yapmak için hazırlanan projeye, İzmir Valiliği'nce 'ÇED Gerekli değildir' kararı verildi. Arama ruhsatı alan ve her biri yaklaşık 372 metrekare büyüklüğünde 9 sondaj kuyusu da açacak olan firmanın hazırladığı ÇED dosyasında, Devlet Su İşleri (DSİ) 2'nci Bölge Müdürlüğü'nce verilen görüş yazısında, olumsuz ifadeler kullanıldı. DSİ, sunduğu görüş yazısında, firmanın 9 adet lokasyonda sondaj çalışması yapacağı ve 300-400 metre derinliğe inileceği yönünde yer alan bilgiler için, "Bu lokasyonların ve söz konusu derinliklerin neye dayandırılarak belirlendiği yönünde veriler (jeolojik ve jeofizik etüt verileri) ile bu verilere göre oluşturulan muhtemel kuyu logları ve borulama planları, dosyaya konulmadı. Bahse konu jeotermal faaliyetlerinin, yeraltı suyu ile etkileşimini değerlendirmek için tüm bu bilgilere ihtiyaç duyulmakta" değerlendirmesinde bulundu.
'TAAHHÜT YETERLİ DEĞİL'
Üçüncü derecede doğal sit alanı içerisinde bulunan parsellerde yapılacak olan çalışmaları değerlendiren Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay da jeotermal faaliyetlerin, yüzey ve yeraltı sularını kirletici özelliklerine dikkat çekti.
Jeotermal akışkanların bileşiminde doğal yapısı gereği başta arsenik ve bor olmak üzere yüksek seviyede ağır metaller bulunduğuna işaret eden Helil İnay Kınay, "Gerçekleştirilecek çalışmaların sondaj faaliyetleri, kuyuların açılması, reenjeksiyon (tekrarbasma) süreçleri, sondaj çamuru ve akışkanlar ile ilgili çalışmalar, yeraltı ve yüzeysel sulara yönelik izleme faaliyetleri gibi tüm süreçlere ilişkin veri ve bilgilerin ÇED süreci içerisinde bulunması, ayrıca faaliyet alanı ve çevresinin özellikleri ile bütünsel çevresel etkileri, planlama süreçleri göz önünde bulundurularak değerlendirilmesinin yapılması, nihai ÇED kararlarının tüm bu işlemlerin ardından verilmesi gerekmekte" dedi.
ÇED başvurusu dosyasında İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) ile DSİ 2'nci Bölge Müdürlüğü'nden yüzey suları ve yeraltı suları ile ilgili görüşlerinin alındığına değinen Kınay, DSİ tarafından verilen görüş yazısında yer alan ifadelere dikkat çekerek, şunları söyledi:
"DSİ tarafından, rapor içerisinde bulunan veriler ile ilgili özellikle su kalitesine etkilerin değerlendirilebilmesi için en önemli veriler olan hidrojeolojik etüt, jeolojk jeofizik etüt verileri, gözlem kuyularına dair veriler ile ilgili eksiklikler bulunduğu belirtilerek, bu çalışmaların tamamlanması gerektiği, bu çalışmalar doğrultusunda değerlendirme yapılabileceği ifade edilmiştir. Rapor içerisinde bu çalışmaların yapılacağı taahhüt edilmiştir. Ancak proje dosyasında, DSİ tarafından onaylandığı ya da nihai ÇED değerlendirmesinin yapıldığına dair belge bulunmamakta. Projede ilgili çalışmaların yapılacağının taahhüt edilmesi yeterli değildir. ÇED sürecinde bu çalışmaların tamamlanmış olması ve çalışmaların sonucuna göre çevresel etkilerin irdelenerek kararın verilmesi gerekmekte. ÇED süreci sağlıklı ve bütünsel olarak değerlendirme yapılmadan gerçekleştirilen faaliyetlerin uygulama aşamasında, çevre sağlığı açısından telafisi mümkün olmayan sonuçlar oluşabilmektedir."
Öte yandan Ovacık Mahallesi sakinleri de gelecek günlerde bir toplantı yaparak, konuyu değerlendirip, 'ÇED gerekli değildir' kararının iptali için dava açacaklarını belitti. (DHA)