Haber kameramanlığının zorluğuna dikkat çeken Aytekin Polatel, özellikle mültecilerin yaşadığı dramları çekerken duygusal anlar yaşadıklarını belirterek, “Haber kameramanlarının çektiği görüntüler ülkelerin bile çok önemli kararlar vermelerine neden oluyor. Çektiğim birçok görüntüde ağladığım çok zamanlar oldu. Haber kameramanları çok önemli görevler üstleniyor. Bir STK olarak da farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalar da yapıyoruz. İletişim fakültelerinde sığınmacı ve mültecilere bakışlarına yönelik çalışma yaptık. Genç iletişimciler haber yarışması yaptık. Bölgelerindeki mülteci haberlerine yönelik. 50’ye yakın görüntü geldi. Bakış açıları dram, çalışma hayatı ve göç yolculuğu üzerine yoğunlaşmıştı” dedi.
2015 yılında gerçekleştirdikleri yarışmanın tanıtım filminin ardından bu yarışmanın önemini dile getiren Polatel, “O seneki konu başlığımız ‘Gençler için mülteciler’di. Şimdi haber kameramanlığı öyle bir meslek ki 7 gün 24 saat kamuoyunun gözü ve kulağı oluyorsunuz. Kimin için görüyorsunuz, kimin için duyuyorsunuz? Tabi ki kamuoyu için görüp duyuyoruz. Biz dünyanın en sıcak bölgesinde görev yapan insanlarız. Meslektaşlarımızla beraber dünyanın en sıcak bölgesinde görev yapan insanlarız. Bizim çektiğimiz görüntüler ülkelerin savaş ve barış kararı vermelerine neden oluyor. Küçük bir detay ile küçük bir görüntüyle toplumların harekete geçmesine, ülkelerin bir karar verme noktasına gelmesine neden oluyor. O yüzden gelecekteki bu mesleği yapacak olan insanların da meslektaşlarımızın da neler düşündüğünü görmek için bu yarışmayı yaptık ve çok güzel sonuçlar elde ettik” ifadelerini kullandı.
Polatel’den sonra söz alan ve gösterdiği göç fotoğraflarının hikayelerini ve mesleğin zorluklarını dile getiren Rıza Özel ise, “Belki biraz daha bu kareleri akılda tutarak insanların yaşadıkları durumları ortaya koymaya çalışmalıyız. En azından kendi coğrafyamızda bu hikayeleri fotoğraflarla anlatırken onlar için neler yapabiliriz ya da onlara zarar vermeden bu işi nasıl yapabiliriz bunu düşünmek lazım” şeklinde konuştu.
Sosyal medya fotoğrafları manipülasyona çok açık
Konuşmasında sosyal medyada yayınlanan fotoğraflarla yapılan haberlere de değinen Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Başkanı Özel, “İnandırıcılık önemli. Bunu da görselle sağlıyorsunuz. Çok iyi foto manipülasyon yapanlar var. Anlık fotoğraf atanlar var. Bunun ayrımını yapabilmek gerekiyor. Ben bir foto muhabiri olarak en azından bu alanda bir dernek başkanı olarak her yerde söylüyorum. Bu tür fotoğrafları kesinlikle kullanmayın. Sosyal medya asla güvenilir bir kaynak değil. Manipülasyona çok açık” ifadesini kullandı.
Kavlak: “Bu sadece Türkiye’nin sorunu değil, dünyanın sorunu”
Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları üçüncü hafta programının kapanışını SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak gerçekleştirdi. Bu buluşmalar sayesinde yerel medya mensuplarıyla bir araya gelmekten mutlu olduklarını dile getiren Kavlak, her sene bu organizasyonun daha da büyüyerek devam edeceğini belirterek şunları söyledi:
“Gazetecileri sabit bir yerde tutmak zor sabredip bizi dinlediğiniz için teşekkürler. Toplantının verimli olduğunu düşünüyoruz. Sizden gelen geri bildirimler doğrultusunda yapmış olduğumuz toplantıları güncellemeye çalışıyoruz. Sizinle buluşmamız konusunda vermiş olduğu desteklerden dolayı özellikle T.C. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca’ya çok teşekkür ederim. Göç konusu hep savaşla, yoksullukla ilişkilendirilir fakat biz mülteciler bohçalarını toplayıp gelemezler bilgi birikimleri ile birlikte gelirler diyoruz. Biz bu coğrafyanın insanlarıyız ve maalesef göç hareketlerinin yaşandığı bir toprakta bulunuyoruz. Göç konusunda üzülmekten başka yapacak şeylerin de olduğuna inanıyoruz. Göçe alanında en iyi habercilik ödülleri konusunu açılışta yaptığımız gibi kapanışta da bir vurgu yapmak isterim. Tabii ki göç konusunun temelinde aslında bir eşitsizlik durumu yatıyor. Yani konunun ana özü aslında birçok insanın refah içerisinde yaşadığı bir dünya düzeninde, kaynakları yeterli olmasına rağmen maalesef ki daha fazlasının yoksulluklar içerisinde yaşıyor olması. Ama bunun değişmesi tabi ki bu dünya içerisinde yaşayan kişilerin çabaları ya da çalışmaları ile mümkün olabilecek şeyler. Türkiye’de yaşanan mülteci konularını Avrupa’da gittiğimiz tüm toplantılarda anlatıyoruz. Bunun sadece Türkiye’nin sorunu değil dünyanın sorunu, insanlık sorunu olduğunu aktarıyoruz. Hepinize çok teşekkür ederim.”
Kavlak: “Öncelikli çabamız herkesin insani olanaklara erişmeni sağlamak olmalı”
Anadolu halkları olarak başka bir coğrafyadan gelindiğini ifade eden İbrahim Vurgun Kavlak, “Orta Asya'dan gelmişiz. Aslında göçmen kökenli bir ülkeyiz. Bugün Türkiye'nin misafir ettiği kişiler var ve bu kişiler sadece bilgilerini getirmiyorlar. Birtakım problemleri de elbette ki getirebiliyorlar. Bu tabi ki bir tartışma konusu. Türkiye'de 370 bin Suriyeli çocuk doğdu. 1 milyon 600 bin kişi, 18 ve 18 yaş altı nüfusu temsil ediyor. Dolayısıyla bundan birkaç yıl sonra Suriye'yi tanımayan, Suriye ile tarihsel, toplumsal, kültürel ve duygusal bağı olmayan belki yaklaşık 2 milyon kişi burada olacak. Geri döneceklermiş gibi değil dönmeyeceklermiş gibi bizim planımızı yapmamı lazım. Ama dönmek isteyenlere tabi ki kapı her zaman açık. Aksi takdirde eğitime erişim, kamu güvenliği veya kamu yararı açısından risk oluşturabilir. Dolayısıyla bizim öncelikli çabamız herkesin insani olanaklara, hak ve hizmetlere, uyruk, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin erişmenin şartlarının oluşmasını sağlamaya çalışmak olmalı” şeklinde konuştu.
Kavlak: “Türk vatandaşlarının hastanelerde bekleme süreleri azalacak”
Kapanış konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kavlak, sığınmacıların sağlık hizmetlerine ulaşım sorunu hakkında kendisine yönlendirilen bir soru üzerine, “Sağlık Bakanlığı'nın Dünya Sağlık Örgütü ile beraber bir programı bulunmakta. Aynı zamanda ‘Sıhhat Projesi’ adlı bir başka projesi daha bulunmakta. Bu çerçevede oluşturulan bir komisyon, Suriye'de eğitim almış doktor ve hemşirelere bir sınav uyguluyor ve bu sınav neticesinde gerçekten Suriye'de tıp eğitimi almış olduğuna inanılan ve tasdik edilen kişiler bir eğitime tabi tutuluyorlar. Türk doktorlar tarafından aynı zamanda uygulamalı olarak ‘Göçmen Sağlığı Merkezleri’nde 6 haftalık bir oryantasyon programına tabi tutuluyorlar. Biz de o programın içindeyiz, merkezdeki eğitimlerin bir parçasıyız. Aynı zamanda psikolog ve sosyal destek hizmetleri de veriyoruz. Dolayısıyla bugün Sağlık Bakanlığı'nın yaklaşık 500 civarında Göçmen Sağlığı Merkezi Projesi var. Burada Suriyeli doktorlar, hemşireler, fizyoterapistler eğitim alıyorlar ve daha sonra kendileri sadece Suriyelilere bakmakla yükümlü oluyorlar. Bu çalışma ile Türk vatandaşları için kurulmuş olan devlet hastanelerinde bekleyen Türk vatandaşlarının bekleme sürelerini azaltmak, doktorların dil bariyerinden ötürü muayene sürelerinin uzamasını engellemek amaçlanıyor” dedi.
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) tarafından organize edilen ve aralık ayına kadar sürecek etkinliklere 600’den fazla gazetecinin katılması hedefleniyor.