Gürkan "Türk Milletine ve Yöneticilerine Açık Mektup" başlığı taşıyan açıklamada Gürkan, şunları ifade etti: "Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine sahip çıkmak için Atatürkçü Düşünce Derneğimiz, ülke genelinde, tüm örgütüyle çalışmalar yapmaktadır. İstanbulda 29 Ekim'de açılacak olan 3. havalimanına "Atatürk" isminin verilmesini sağlamak amacıyla sahalarda imza ve bildiri çalışmaları yürütmekteyiz. İzmir'deki 28 şubemiz ve Türkiye genelinde 341 şubemize kayıtlı üyelerimizin, insanlarla birebir yürüttüğü çalışmalarla onbinlerce imza toplanmış ve önemli bir kamuoyu gücü yaratılmıştır. Bir yanlıştan dönülmesini ve taşınan havalimanın isminin "Atatürk" olarak kalmasının önemini ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle Genel Sekreterimiz Hüseyin Emre Altınışık imzasıyla tüm şubelerimize gönderilen basın bültenini değerli kamuoyuyla paylaşmak istiyorum" dedi.
İşte o açıklama:
Genel Merkez Yönetim Kurulu görevini üstlendiğimiz günden itibaren, ülke ve dünya gündemini daha yakından takip etmekteyiz. " Yeni Türkiye Yeni Tarih" zihniyetiyle hareket eden; Atatürk Devrimi'nin tüm kazanımlarını yok etmek çabasındaki siyasi anlayışın hızlı adımlarla yol aldığını görmekteyiz. Bir çok konuda (Stadlar, köprüler, Üniversiteler) toplumumuza " iyi ve olağan bir iş ya da hizmet" yapılıyor algısı verilmeye çalışılsa da, " Atatürk ‘süz bir Türkiye, Atatürk’süz bir tarih" yaratma gayretleri açıktır.
Bunun en son ve en somut örneği, 3. Havaalanı projesi ve özellikle bu “yeni Havaalanının adı” konusudur. 3. Havaalanıyla İstanbul Atatürk Havaalanı’nın kapatılacağını ve Millet Bahçesine dönüştürüleceğini bizzat Cumhurbaşkanı söylemiştir. Gerekçe olarak da; İstanbul Atatürk Havaalanı'nın ihtiyaçlara cevap veremediği ve yetersiz kaldığı ileri sürülmektedir. Bu durumda, yeni bir havaalanına geçişe diyecek bir şey olmayabilir. Ancak, bu bir taşınma, bir geçiş ve bir yer değişikliğidir. Bu nedenle isim değiştirilemez, başka bir isim verilemez, yeni bir isim aranamaz.
Kaldı ki, Sayın Cumhurbaşkanının, basın ve yayın araçlarında da yer alan, “havaalanına ad verme konusundaki yetkinin, havaalanını yapan firmaya ait olduğu” yönündeki açıklaması ise, hem hukuksal, hem siyasal anlamda, hiç kuşkusuz, bir yanlış anlamanın ya da yanlış bilgilendirilmenin sonucudur. Nitekim, 3. Havaalanı’nın isminin yine İstanbul Atatürk Havaalanı olarak korunması, siyasi olduğu kadar, hukuki, hatta ahlaki bir zorunluluktur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun, mazlum ulusların efsanevi kahramanının, Türk Milleti'nin kurtarıcısının adının, ülkenin en büyük havaalanına verilmesinden daha doğal ne olabilir? 1981 de UNESCO’nun 152 ülkenin oybirliğiyle yapmış olduğu uluslararası Atatürk tanımını yeniden anımsamakta yarar görüyoruz: " Atatürk kimdir? Atatürk, Uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı yapmamış eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu’dur." Bu nedenle, “yeni yerindeki havaalanına” başka bir ad verilmeye çalışılması, Türk Milletinin kahir ekseriyeti tarafından, kesinlikle “bir hakkın kullanılması ya da siyasal bir gereklilik” olarak değil, tam anlamı ile, “Tarihin yeniden yazılması” ve “Atatürk’süz bir tarih yaratma” çabasının yeni adımı olarak kabul edilecektir. Siyasi iktidarı uyarıyoruz. Atatürk Havaalanı adı aynen kalmalıdır. Vicdan, ahlak, vefa, hukuk bunu gerektirir. Aksi durumda Anayasal ve Demokratik haklarımızı kullanacağımızın; tüm örgütümüz ve üyelerimizle, bize inanmış milyonlarla, böyle bir yanlışı kabul etmeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz. 29 Ekim 2018 de, Cumhuriyetimizin ilanının 95. Yıldönümünde, Türkiye Cumhuriyeti kendisine yakışanı yapmalıdır.