Eğitim-Sen Çeşme Temsilciliği Başkanı Karakaya, yaptığı yazılı açıklamada, TEOG yerine getirilen yeni sistemin “eğitim bölgesi ve sınavsız mahalli yerleştirme sistemi, Lise Kayıt Uygulaması” şeklinde açıklandığını belirterek, "Öğrenci ve velilerdeki kaygı büsbütün arttı. Getirdikleri yeni sisteme bakılırsa gelen gideni aratır sözü aklımıza geliyor. Değiştirilen sistemin olumsuzluklarını gideren, iyi hazırlanmış bir sistem olmadığı görülüyor" dedi.
Yeni sistemde, söylenenlerle gerçeklerin farklı olduğunu ifade eden Karakaya, açıklamasında eleştirilerini şöyle sıraladı;
"1-"Yeni sistemde sınava girmek isteğe bağlı. Velilerimiz çocuklarını bu sınava ister yönlendirir isterse yönlendirmez. Bir liseye yerleşmek için bu sınava girmek zorunlu değildir. Mevcut TEOG´da sınava girmek zorundaydınız. Sınav mecburiyeti ortadan kalktı" diye Bakanlık açıklama yapılmaktadır. Oysa, ‘sınav kalktı’, isteyen girmez demek büyük bir kandırmacadır. Açıklananın aksine temel eğitimden ortaöğretime geçişte sınav olgusu kalkmamıştır. Görülecektir ki, öğrencilerin önemli bir bölümü Haziran ayında yapılacak sınava katılacaktır. Bu söylem hem niteliksiz okula gideceği düşünülen %90’a bir hakaret olarak da görülmelidir. İyi okullarda okuması gereksiz görülmektedir. Diğer taraftan da bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır. AKP İktidarı sorumlusu olduğu TEOG uygulamasından memnuniyetsiz olan geniş toplum kesimlerinin hoşnutsuzluğunu “sınav kalktı algısı” ile gidermek istemektedir.
2-‘Nitelikli okullara sınavla girilecek’ söylemi Bakanın ve AKP iktidarının kimlerin sözcüsü olduğunu ele veriyor. Sınıflı toplumlarda eğitimin, toplumun efendilerini ve kölelerini yetiştirme misyonuna sahip olduğu bilinir. Okulların %10’unu nitelikli, %90’ını (mahalle mektebi) niteliksiz görmek sınıfsal eşitsizliğin açık ilanı olduğu gibi, MEB açısından ibretlik bir adlandırma, bakanlığın sorumluluğuna sığmayacak pedagojik olmayan bir dildir.
3-Haziranda isteyenlerin gireceği sınavda, öğrencilere 60 soru yöneltilecek olması önümüzdeki dönemde değişikliğe uğrayacak bir söylem olduğu görülmektedir. 60 sorunun ölçme değerlendirme açısından bilimsel yeterliliği, geçerliliği ve güvenilirliği açısından kabul görmeyeceği görülecektir.
4-Bakan açıklamasında; "sınav yarışının öğrenciyi okul dışı kaynaklara yönlendirdiği şeklinde geniş bir algı var. Etüt merkezleri yayılmaya başlamıştı. Bu, ihtiyaçtan doğuyor. Demek ki sistemimiz okul dışı kaynaklara yönelimi artırmış. Toplumdaki algı bu. Bu algıyı düzeltmemiz lazımdı." diye konuşuyor. Görünen köy kılavuz istemez, Bakan’ın TEOG’un kaldırılmasına gerekçe olarak sunduğu ‘okul dışı kaynaklara yönelmesinin daha çok artması bu sistemde kaçınılmaz bir durum olacaktır. Çünkü sınavla öğrenci alan okul sayısının azalması bu okullara girmek için daha yüksek puan almayı gerektirecek ve kurs, etüt, özel derse yönelim daha fazla olacaktır.
5-Özel okullar isterlerse kendi sınavlarını yapabilecek ya da merkezi sistemle öğrenci alabilecekleri ifade edilmişti. Özel Okullar Derneğinin bu konuda yaptığı “merkezi sınav sistemiyle öğrenci alabilecekleri” açıklamasının da değişebileceği yok sayılmasın. Ancak mahallesinde istediği okula yerleşemeyen öğrencilerin son alternatifi, açık lise ya da özel okul olacağı için bu sistem özel okullardaki öğrenci sayısını artıracaktır.
6-Bakan, sınavın öneminin mümkün olduğu kadar azaltılması gerektiğine, bu azaldığında stresin de azalacağına dikkat çekmektedir. Sınavın öneminin artması durumunda stresin de artacağının altını çizen Bakan, “akademik farklı seviyedeki insanları bir sınıfta tutarak okulların kalitesini artıracağız. Esas gayemiz sınavsız liselere geçişi sağlayabilmektir” açıklamasını yapmaktadır. Bunlar da tamamen demagojik, avutucu maval okumadan başka bir şey değildir. AKP iktidarı, geniş toplum kesimlerinin duygularını kamçılayarak abartılı, gerçek dışı söylemle yaratılacak algıyla onları kazanmaya çalışmakta, halk avcılığı yapmaktadır.
7-Adrese dayalı kayıt sisteminin ise artık geçersizleştiği söylenebilir. Çünkü okulların önündeki başka yerlerden öğrenci taşıyan servis araçları bunu gösteriyor. Ayrıca bu durumun da birçok insanın mahalle değiştirme arayışına gireceği, iyi okulların olduğu bölgede oturmak isteyeceği görülmelidir.
8-Velinin istemediği okul türüne yerleştirilmeyeceği söyleniyor. Ancak fen liselerinin kontenjanı 33 bin, sosyal bilimlerin 10 bin, Anadolu liselerinin ise 340 bin ve toplamın 380 bin kontenjan olduğu belirtilmişti. Bunların bir kısmına sınavla girilecek de olsa 1,2 milyon öğrencinin yaklaşık 400 bini bu okullara girebilir. Geri kalan büyük bir öğrenci topluluğuna ise “imam hatipler” ve “meslek liseleri” adres gösterilmektedir. TEOG sürecinde İHL’ye yerleşme oranının %11-12 civarında olduğu dikkate alındığında, benimsenen modelin tüm teşviklere rağmen kontenjanlarını dolduramayan İHL’lerine yönlendirmeyi amaçladığı görülüyor. Bu durum öğrencinin ilgi ve yeteneğine göre, özgür iradesiyle eğitim alma hakkını ortadan kaldırmaktadır. Veli bu okulları da istemezse TEOG’daki gibi açık liseye gönderilmekten başka çaresi kalmayacaktır.
9-Bir başka durum ise; Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri en fazla 5 şube açabiliyor. Haliyle bu okullar 5x30=150 öğrenci kaydedebiliyor. Ama imam hatiplerde sınır yok. Bu durum toplumun eğitim ihtiyacı mı? Yoksa AKP’nin ideolojik ihtiyacı mı? Bu durumu nasıl anlamalıyız? Yine sözel ve sayısal testlerden oluşacağı ilan edilen bu sınavda farklı puan türleri çıkmayacak mı? Okullara bu puan türlerine göre yerleştirme yapılmayacak mı?... Sorular, boşluklar devam edip gidiyor."
Eğitim-Sen Çeşme Temsilciliği Başkanı Hasan Karakaya, yazılı açıklamasını şöyle tamamladı;
"Eğitimdeki kaos ve tıkanma sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de ipotek altına almaktadır. Eğitim sorunu artık, bu ülkede yaşayan herkesin üzerinde durması gereken bir sorun haline gelmiştir. Eğitimin hiçbir kademesinde öğrencilere ve ailelerine dayatmada bulunulmamalıdır. İlköğretimden üniversiteye kadar yapılan sınavlarla öğrenciler kapitalizmin “piyasacı eğitim” anlayışı doğrultusunda yarıştırılmakta, birbirleriyle rekabet etmeleri sağlanmaktadır. Bunun yerine, öğrencileri çağın ihtiyacına uygun çok yönlü bilgi ve beceri ile donatan nitelikli bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Bilimsel, laik, kamusal eğitim çerçevesinde her öğrencinin kendi ilgi ve becerisi doğrultusunda okuyacağı özgürlükçü, demokratik bir eğitim sistemi mücadelesi vazgeçilmezdir."