2018 yılının ilk dört ayı için kültürel etkinlik programı hazırlayan Çeşme Kent Konseyi, Egeli Kadın Yazarlar Platformu'na üye yazarları Çeşme'ye davet ederek, kadın yazarlarla söyleşiler yapmayı planladı.
Hazırlanan program gereğince ilk söyleşi, 20 Ocak Cumartesi günü, Çakabey Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi. Söyleşiye Çeşmeli kadınların ilgisi dikkat çekti. "Erkek Egemen Toplumlarda Kadın" ana başlığı ile gerçekleştirilen, Çeşmeli yazar Hande Baba'nın sunumunu yapıp yönettiği söyleşide, Egeli kadın yazarlardan Buket Başaran Akkaya "Cinsel kimliğiyle kadın", Nevzat Süer Sezgin "Anne kimliğiyle kadın", Handan Gökçek "Kadın ve Cesaret" ve Oya Uslu "Kadın ve namus" başlıklı birer sunum yaptılar.
Söyleşiden önceki "Ana" oyunu ilgi ile izlendi
Söyleşi öncesinde Saime Bircan Sak tarafından sergilenen, Orhan Asena'nın "Ana" adlı yarım saatlik, tek kişilik oyunu ise ilgi ile izlendi. Oyunun ardından Çeşme Kent Konseyi Başkanı Ömer Önal, Nazım Hikmet'in "Bizim Kadınlarımız" şiirini okuyarak sahne çıkıp, ilgi ile izlenen oyunu için Saime Bircan Sak'a bir buket çiçek verdi.
"İnsan olabilmenin temel unsurudur"
Egeli kadın yazarların söyleşisinden önce bir konuşma yapan Kent Konseyi Başkanı Önal, adam olmadan önce insan olabilmenin en temel unsurunun kadın olduğunu vurgulayarak, "Kadın, hep zarar gören, ama kimseye zarar vermeyen kişidir. Çilekeştir. Zillete düşendir. Bir kenara itilen, canı çıkana kadar dövülendir. Her kabağın başına patladığı, yazgısı kara talihsizlerin talihsizidir. Kadın, babasının ayakları altındaki paspastır. Bazen eşinin zulmünü görmezden gelen eş, bazen de abilerinin elinde kalandır. Erkeğin adının çapkına çıktığı tecavüzlerde, adına kahpe koyulandır. Şehit tabutuna sarılmış, gözyaşı döken şehit anasıdır. Asla katillere boyun eğmeyen, bebeği sırtında Kurtuluş Savaşı'nda mermi taşıyandır. En asil alın terinin en muhteşem sahibidir" diye konuştu.
"Magazin içermeyen programa Çeşme öncü oldu"
Söyleşi programının sunuculuğunu yapan, kendisi de Egeli Kadın Yazarlar Platformu üyesi olan Çeşmeli yazar Hande Baba, seksen Egeli Kadın Yazar'ın üye olduğu platforma Çeşme Kent Konseyi'nin ilgi gösterip, işbirliği yapmasının önemine dikkat çekerek, "Bir edebiyat platformunun ne yaptığı ile ilgilenen kurum ve kuruluşlar hala varmış ki, daha biz ilkini sunmadan davet eden başka Kent Konseyleri ve Belediyeler oldu. Bugün sunacağımız program, 8 Mart'ta Seferihisar'da tekrarlanacak. Karşıyaka Kent Konseyi, gün vermemizi bekliyor. Bu söyleşinin gerçekleşmesini sağlayan Çeşme Kent Konseyi Başkanı Ömer Önal'a, kadın kimliğimle, magazin içermeyen bir programa Çeşme'nin adını öncü olarak yazdırdığı için de Çeşmeli kimliğimle teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu.
"Kadınlar, toplumun tamamıdır"
Söyleşide, "Cinsel kimliğiyle kadın" başlıklı bir sunum gerçekleştiren Egeli kadın yazar Buket Başaran Akkaya, konuşmasını hazırlamadan önce günlerce araştırma yaptığını belirterek, "Kadınlar toplumun yarısıdır. Diğer yarısını da kadınlar doğurur ve büyütür. Bu da ne demektir? Kadınlar, toplumun tamamıdır. Ülkemizde cinsel bilgi kaynaklarının sınırlı olması, toplumda cinsellikten konuşmanın ayıp olarak görülmesi, sağlıklı cinsel gelişimi etkilemektedir. Kadın cinselliği, özellikle kırsalda, mülkiyeti ve karar hakkı erkeğe ait olan bir meta olarak görülmektedir. Uzmanlara göre tüm sorunların temelinde, kadın ve erkeğin cinselliği tam olarak kavrayamaması ya da yanlış öğrenmeleri yatmaktadır. Kadın tacize uğrarsa, o biraz da kendi suçudur. Dişi köpek kuyruk sağlamazsa, erkek köpek ardından gelmez. Giyim kuşamına da dikkat etmesi gerekir. Açık seçik kıyafetlerle dolaşamaz. Giymek istese bile bunu ancak ve ancak kocasının önünde ve yanında giyebilir. Başka erkeklere şehvet uyandıracak şekilde bakamaz. Cinsel tercih yapamaz. Cinsellik konuşamaz. Çünkü ayıp, yasak ve utanç vericidir" diyerek kadındaki toplumsal yasaklara değindi.
Toplumdaki farklı anne kimliklerini anlattı
"Anne kimliğiyle kadın" başlıklı bir sunum yapan Nevzat Süer Sezgin, anneliğin iki anlamı olduğunu belirterek, "Annelik, kadının kendi üreme gücünü sınadığı ve çok mutlu olduğu bir kavram. Diğer yandan da yaşamı boyunca, sorumluluk, şefkat ile örülü bir duygudur. Çocuğunuz ne kadar büyürse büyüsün, siz ölünceye kadar annesiniz. Anne çocuk ilişkisi, bağlılık ile bağımlılık arasında giden ve bağımlılığı büyüttükçe bağlılığın azaldığı bir olgudur. Anneliği şöyle grupladım; geleneksel kadınlarda annelik ve modern kadınlarda annelik. Geleneksel kadınlar, genellikle kızlarına baskı yapan, bekarete son derece önem veren, yuvayı dişi kuş yapar mantığıyla kızlarını büyüten, erkek çocuklarına daha çok paye veren, erkek çocuklarını evlerinin reisi olarak büyüten kadınlardır. Geleneksellikle modernlik arasında gidip gelen kadınlar da var. Onlar da kız çocuklarının okumasına, iş sahibi olmasına çaba gösterirlerken yine de erkek çocuklarına daha fazla paye verirler. Her iki kadın grubu da kutsal anne kavramına çok inanıyorlar. Modern kadınlara gelince; bunların bir bölümü kocasından gizli olarak para saklar. Evin gizli yöneticisidir. Çocukları ile aralarında sırlar vardır. Erkek paye verir, ama evini kendi yönetmeye çalışır. Yapılan araştırmalara göre, ailesinden şiddet gören kadınların önemli bölümü çocuklarına da şiddet uyguluyor. Buna karşılık daha demokrat davranabilen, çocuklarına farklı bir insan gözü ile bakabilen kadınlar da var" diyerek farklı anneler hakkında açıklamalarda bulundu.
"Erkek baskısı, kadında stratejik düşünmeyi geliştirdi"
Handan Gökçek de "Kadın ve Cesaret" başlıklı sunumunda, dünyada tarih boyunca kız çeşitli ülkelerde kız çocuklarına ve kadınlara karşı olan yaklaşımlardan örnekler verdi. Gökçek, kadınların her toplumda aynı kaderi yüzyıllarca yaşadığını belirterek, "Paylaşmaya da devam ediyor. Erkek egemen toplumlarda, bunca baskıyı yaşayan kadın, erkek kas gücüne dayanarak baskısını devam ettirirken, kadının da stratejik düşünme yeteneği gelişiyor. 'Zor durumlardan nasıl kurtuluruz?', 'Bu sıkıntıyı nasıl aşarız?' arayışı içine giriyor. Kadın bir şeyi çok isterse, bunu yapabileceğine inanması gerekiyor. Erkek ya da kadın inandığı şeyleri yapabilir. Birçok erkek, toplum baskısı ve ayıp kaçacağı için, 'Erkekler ağlamaz' örneğindeki gibi birçok durumda duygularını bastırır. En modern insandan, en geleneksel insana kadar, hep ötekini düşünerek, el alemi düşünerek yaşıyoruz. Bundan vazgeçmek gerekiyor. Kadın, gerçekten stratejik düşünebileceğini bilmesi, buna inanması ve cesur davranması gerekiyor" diye konuştu.
"Namus kavramı kadının üzerinde baskı oluşturmaktadır"
Söyleşinin son konuşmacısı olan Oya Uslu da, "Kadın ve namus" başlıklı konuşmasında, toplumsal değerlerin mutlak olmadığını, yere ve zamana, toplumsal ihtiyaca göre değişim gösterdiğini belirterek, "Toplumsal yaşantı biçimi değiştikçe, ihtiyaçlar değişir. İhtiyaçlar değişince de ahlak kuralları değişir. Namus, eğitim seviyesi, dünya görüşü, inanç, sosyal ve kültürel değer yargıları ve yaşanılan çevre gibi faktörlerden etkilense bile, göreceli bir kavramdır. Her kesimde, her toplumun kendince yorumladığı, kimi değerler yüklediği, sonuçlar bağladığı bir anlayış söz konusudur. Erkeği alabildiğince özgürleştirip, birincileştiren, kadını ise metalaştırıp, pasifleştiren namus algısı, öylesine yerleşmiş ki, sorgulanmadan, bilinç altına adeta nakşedilmiş. Özellikle kırsal kesimde, eğitim düzeyi düşük kişilerde bu algının daha yüksek olduğunu görebiliyoruz. Ancak kentlerde eğitim seviyesi yükseldikçe, sosyal ilişkiler değiştikçe, demokratik bakış açısı geliştikçe, gelenek ve göreneklerin etkisi azaldıkça, bu oran zayıflamaktadır. Ama egemen görüş hala çok etkilidir. Kadının cinselliğine bağlanan namus kavramı, kadının üzerinde müthiş bir baskı oluşturmaktadır. O nedenle kadınlar, ne giyeceklerine, nasıl oturup kalkacaklarına, nerelere gidebileceklerine, kiminle arkadaşlık edeceklerine, kiminle sevgili olacaklarına kadar hayatları ile ilgili birçok tercihi, toplumun namus anlayışına göre ayarlamak zorunda kalıyorlar" diyerek kadının üzerindeki namus kavramı baskısını anlattı.
Egeli kadın yazarlar, söyleşilerinin ardından, söyleşiyi izleyen Çeşmelilerin sorularını yanıtladılar.