Yapılan basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi;
‘Bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve bizler bugün burada dünyadaki tüm kadınların eşit, hür ve insani
yaşam koşullarına ulaşabilmeleri için toplanmış bulunuyoruz. Doğu – Batı fark etmeksizin her kadının
öncelikle yaşama, giyinme, yeme-içme, inanç ve ibadetlerini özgürce ifa etmesi gayesiyle birleşiyoruz.
Kadınlarımızın ötekileştirilmemesi, zulüm görmemesi ve baskın ideolojilerin galip geldiği coğrafyalarda
sesini duyuramamasından dolayı tüm kısık seslerin nidası olmak adına farklı meydanlardan farklı
megafonlardan aynı cümleleri zulme karşı kaldırıyoruz!
Ele geçirilen Doğu Türkistan bölgesinde illegal yollarla kurulan toplama kamplarında kadınlığı, anneliği
ve en başta insanlığı gasp eden bu işgali kınıyoruz. 8 Mart gününün anlam ve önemine binaen amacımız;
Doğu Türkistan başta olmak üzere yaşayan her kadının onuruyla, inancıyla ve öz benliğiyle hayatına
devam edebilmesi. Rızasız ve anlaşmasız yapılan erdem dışı muamelelerin son bulması. Çalınan, el
konulan, yok sayılan hakların iadesi. Muhacirliğin ve göçün sürüklediği göçebe hayatın, dehşet verici
ölümlerin açlık ve sefaletin bitmesidir.
Günümüzde Doğu Türkistan’da olduğu gibi kadınlar savaşların en çok kaybeden cephesi olmuştur.
Suriye, Yemen, Libya, Filistin ve Mısır’da çatışma ortasında kalan kadınların uluslararası
sözleşmelerdeki haklarını en güçlü puntolarla yazıp altını çizerek ihlal edildiğine dikkat çekmek ve bu
ihlallerin son bulması için kanunların icra edilmesi gerekliliğini ortaya koymak üzere harekete geçildi.
Bu hareket Doğu Türkistanlı kadınların Çin’in işgal süreciyle birlikte gelen sistematik ihlallerinin korkunç
bir seviyeye ulaştığını dünyaya duyurmak, atılamayan çığlıklar adına başlatılmıştır. Başlarda Çin
Komünist Partisi yönetiminin tamamen kapalı tutup saklamaya çalıştığı bu ihlaller kamp şahitlerinin ve
gerçekliği ispatlanan raporların, işkencenin ve sistematik soykırımın boyutlarını dünyanın gözü önüne
sermiştir. Sadece kadınlara yönelik ihlaller, tüm insanlık vicdanını isyan ettiren korkunç suçlardır.
Kamplarda uygulanan zorbalıklar:
1- Haksız ve keyfi tutuklama, hapsedilme,
2- İşkence ve toplu tecavüz,
3- Zorunlu kürtaj ve kısırlaştırma uygulaması,
4- Asimilasyon, öz benlik kaybettirme provakasyonları,
5- Dini anlam ifade eden isimlerin değiştirilmesi,
6- Aile Olmak Projesi adı altında ev içine Çinli erkeği zorla kabul ettirme, evlendirme,
7- Zorla Çin’in uzak bölgelerine taşınarak, buralarda zorunlu çalıştırma,
8- Aile parçalanması ve çocukların annelerden alınması,
9- Kılık kıyafet ve etnik, kültürel ve inanca dair pratiklerin tamamen yasaklanması,
10- Ömür boyu çalışmaya mahkûm edilecek şekilde, sistematik para cezaları.
Sadece Doğu Türkistan Hoten bölgesindeki 15.000 kadının tutulduğu bir kamp olması çok sayıda
kadının sesi olmamız gerektiği gerçeğini bir kez daha göz önümüze sermektedir.’