Denizhan Güzel
30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü Çeşme'de düzenlenen törenle kutlandı. Törene Çeşmem Kaymakamlı başta olmak üzere İlçe Protokolü, Siyasi Parti Temsilcileri, ilçede bulunan STK temsilcileri ile vatandaşlar katıldı.
Tören, Çeşme Kaymakamlığı, Garnizon Komutanlığı ve Çeşme Belediye Başkanlığı tarafından Atatürk Anıtı’na çelenk sunulmasıyla başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı eşliğinde Türk bayrağı göndere çekilmesinin ardından günün anlam ve önemini belirten konuşmayı İstihkam Binbaşı Yunus Bozkurt gerçekleştirdi.
Bozkurt, gerçekleştirdiği konuşmasında;
"Asil Türk Milleti, kahraman ulusumuz bugün, tam bağımsızlık ve vatanına kastedenlere karşı, 102 yıl önce büyük bir kahramanlık ve şeref dolu tarihinde aldığı kudretle tek yürek olarak bir varoluş mücadelesi sonucunda, eşine tarihte az rastlanır bir zafer kazanmıştır.
Aziz yurduna ve bağımsızlığına kasteden işgal kuvvetlerine karşı, Türk ordusunun ortaya koyduğu, eşsiz bir eser olan bu zaferin her safhası, tek tek düşünülmüş, hazırlanmış ve yönetilmiştir.
1900'lü yılların başlarında meydana gelen, büyük devletler arasındaki çatışmalar, dünyada gelişen fikir akımları, sanayileşme gibi gelişmeler sonucunda Birinci Dünya Savaşı çıkmış, müttefiklerin aldığı ağır yenilgiler sonucu, Mondros Mütarekesi imzalanmıştır. Bu anlaşma ile bin yıldır üzerinde kan dökerek, can vererek yurt edindiğimiz Anadolu toprakları döneminin büyük devletleri ve onların maşaları tarafından işgal edilmiş, ayrıca tarihimize kara bir leke olarak geçen Sevr Antlaşması da ulusumuza dayatılmıştır.
İşgal güçleri, girdikleri her yerde adeta tarihi kinlerini kusarcasına kadınlarımıza, yaşlılarımıza ve çocuklarımıza, dünyada eşine az rastlanır işkence, zulüm ve hakaretlerde bulunmuşlardır. İşte böylesine umutsuz görünen, üzerimizde kara bulutların dolaştığı bir ortamda, Mustafa Kemal Atatürk ve onun dava arkadaşları, bağımsızlık meşalesini yakarak "Ya istiklal, ya ölüm!" parolasıyla aydınlığa giden yolu aralamışlardır.
Bu bağımsızlık ve aydınlık mücadelesinin ilk hedefi, son neferine kadar düşmanı güzel ve kutsal vatanımızdan atmak şeklinde belirlenmiştir. Özellikle Sakarya Meydan Muharebesi de, hedefimize ulaşmaya muktedir olduğumuzu, milletimizin istiklali uğruna, kanının son damlasına kadar mücadeleye devam edeceğini ispatlamıştır.
Artık, dünyanın en kahraman, en savaşçı milletine düşen görev, düşmana son darbeyi vurmak olmuştur. Mustafa Kemal Paşa'nın Başkomutanlığı altında, Türk kuvvetleri, düşmana beklemediği bir yerden taarruza geçerek stratejik sahada düşmanı aldatmayı başarmıştır. Türk ordusu, Avrupalıların 5-6 ayda geçilmez dediği Afyon mevzilerini 3 günde geçerek, 30 Ağustos'a gelindiğinde düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümünü imha etmiştir. Bu büyük zafer ile düşmana son darbe de vurulmuş, ardından icra edilen takip harekatıyla da 9 Eylül'de düşman İzmir'de denize dökülmüştür.
Dünya tarihçileri Büyük Taarruz için şu ifadeyi kullanmışlardır: "İmha muharebesi kazandılar."
Bu muharebelerde Türk ordusu, çok kısa bir sürede, kendisinden üstün düşman kuvvetinin büyük bir bölümünü imha ve esir etmiştir. Askeri açıdan bir diğer önemli husus da o günün şartlarında bir ordunun, 10 günde 500 km'lik mesafeyi yaya olarak ve savaşarak kat etmesidir.
30 Ağustos'un gerçek anlamını ve önemini, Büyük Zafer'in ikinci yıl dönümünde, Dumlupınar'ın Çal Tepesi'nde yapılan törende, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği söylevde görürüz:
"...Hiç şüphe edilmemelidir ki, yeni Türk Devleti'nin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır."
"Harpler, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Meydan muharebesi, milletlerin bütün varlığı ile, ilim ve fen alanlarındaki yükselmeleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle kısaca bütün maddi ve manevi kudretleriyle çarpıştığı bir imtihan meydanıdır."
İşte kazanılan zaferi muhteşem kılan unsur, harbin; kadın, çocuk, yaşlı demeden, milletçe, topyekûn bir savaş olarak icra edilmiş olmasıdır. Türk ulusu, bu meydandan da, ulu önderinin liderliğinde, alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Türk tarihine altın harflerle yazılan bu zaferin, günümüze kadar yansıyan, çok önemli siyasi ve askeri sonuçları olmuştur. Bu zaferle, Türk ulusunun son neferine kadar yok edilmedikçe, Türk'ün istiklalinin elinden alınamayacağı, Türklerin yalnız askeriyle değil, milletiyle topyekûn olarak savaştıkları, bir kere daha ispatlanmıştır.
30 Ağustos Zaferi, Türk ordusuna "Silahlı Kuvvetler Günü" olarak armağan edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkemizin huzur ve bekasını sağlamak, bölgemizde ve dünyada sürekli barışın tesisine katkıda bulunmak için, tarihinden ve milletinden aldığı güçle, modern harp silah ve teçhizatıyla, güçlü ve dinamik personeliyle, ulaştığı yüksek eğitim seviyesiyle, azimli ve kararlı komuta kademesiyle, dostlarının ve ülkemizin güvencesi, düşmanlarımızın korkulu rüyası olmaya devam etmektedir.
Dünyanın, sayılı askeri güçlerinden birisi olan Silahlı Kuvvetlerimiz her zaman, her yerde ve her şartta verilecek görevleri ifaya hazırdır.
Milli egemenlik ve tam bağımsızlık esasına dayanan Atatürk ilkeleri, bugüne kadar olduğu gibi, gelecekte de, Türk Silahlı Kuvvetlerimize rehber olmaya devam edecektir.
Bu kutsal ve tarihi gün vesilesiyle, ulusça, başta ulu önder Atatürk olmak üzere, dava arkadaşları ve aziz şehitlerimiz ile, ebediyete intikal eden gazilerimizi rahmetle anıyor, hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, şükranlarımızı sunuyoruz. Ruhları şad olsun" diyerek 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın önemine vurgu yaptı.
Tören, Sıdıka Kelami Ertan Ortaokulu öğrencisi Murat Bulut Uz'un şiir okuması tamamlandı.