Sertel ve Çakırözer, İletişim Başkanlığı’nın yeni kart başvurularının sonuçlanmasını beklerken ellerindeki basın kartı önce iptal edilen daha sonra yeniden kullanıma açılan gazetecilere yönelik tutumunu TBMM’de düzenledikleri basın toplantısıyla eleştirdi.
Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi basın kartlarını basın meslek örgütlerinin vermesi gerektiğini vurgulayan CHP Milletvekilleri Çakırözer ve Sertel, “İletişim Başkanlığı’nın görevi şüphe üzerine hareket ederek kimin gazeteci olup olmadığına karar vermek değildir. Bu yanlıştan ve muhaliflere yönelik sözde yaptırımdan bir an önce dönülsün” vurgusu yaptılar.
Basın toplantısında ilk sözü alan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, 894 gazetecinin basın kartının askıda olduğunu anımsatarak, “Açıklamaya göre; gazeteciler üzerinde ‘terör örgütleri ile herhangi bir bağlantı şüphesi olup olmadığını’ araştırıyordu. Açıklamanın üzerine ‘yanlış bilinen doğrular’ başlığı atılmıştı. Ama Saray’ın doğru bildiği çok önemli bir yanlış var. Bir gazetecinin basın kartı taşımasına engel olan tek şey şüphe değil varsa mahkumiyet kararlarıdır. Şüphe, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın ilgi alanı değildir. Yapmaları gereken sadece teknik bir işlemdir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nı şüphe üzerinden gazetecilere yaptırım uygulamaktan vazgeçmeye çağırıyoruz” dedi.
Çakırözer, gazetecilerin mesleklerini icra edebilmeleri için basın kartına zorunlu bırakıldıklarını dile getirdi. İktidarın basın kartını bir baskı aracı haline getirdiğini ifade eden Çakırözer, yeni basın kartı için başvuruların toplandığını, bu başvurulara 1 yıl boyunca karşılık verilmediğini anımsattı. Çakırözer, “Gazetecilerin elindeki mevcut basın kartları birden bire iptal edildi. Ancak daha sora Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı iptal ettiği basın kartlarını daha sonra kullanıma açtı. Neden iptal etmişti, neden yeniden kullanıma açtı, kimse anlamadı. Çünkü bu süreçte İletişim Başkanlığı gazetecilerle, milletvekilleri ile iletişim kurmadı” diye konuştu.
ŞÜPHE DEĞİL MAHKUMİYET
İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 894 gazetecinin kartının beklemede olduğunu açıkladığını anımsatan Çakırözer, “Bu gazeteciler hakkında derin araştırma yapıldığı ifade edildi. Gazeteciler üzerinde ‘terör örgütleri ile herhangi bir bağlantı şüphesi olup olmadığını’ araştırıyordu. Açıklamanın üzerine ‘yanlış bilinen doğrular’ başlığı atılmıştı. Ama Saray’ın doğru bildiği çok önemli bir yanlış var. Bir gazetecinin basın kartı taşımasına engel olan tek şey şüphe değil varsa mahkumiyet kararlarıdır” ifadelerini kullandı.
Çakırözer, “Şüphe, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın ilgi alanı değildir. Yapmaları gereken sadece teknik bir işlemdir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nı şüphe üzerinden gazetecilere yaptırım uygulamaktan vazgeçmeye çağırıyoruz. Yeni basın kartları bir an önce verilmelidir. İlk kez yapılan basın kartları da derhal karşılanmalıdır” dedi. Çakırözer, “Türkiye’de gazeteciler basın kartı taşıma koşullarını artık kendileri belirlemelidir. Basın Kartları meslek örgütlerinin, sendikaların belki birlikte oluşturacakları komisyon tarafından verilmelidir. Basın kartlarını artık gazetecilerin kendileri vermelidir” diye konuştu.
SERTEL SETA’CILARA DİKKAT ÇEKTİ
Basın Kartları Komisyonu’nun yapısının değiştirildiğini ve gazetecileri fişleyen SETA Vakfı üyelerinin bu komisyonda görev aldığını belirten CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, “Aralık 2018’de değiştirilen yönetmelikle Basın Kartı Komisyonu üyelerini belirleme yetkisi sadece Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na verilerek, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Gazeteciler Cemiyeti’nin kurulda yer alacağına yönelik hüküm kaldırıldı.
Basın Kartı Komisyonunun eski yapısında 15 üye bulunurken, 3’ü Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), 2’si Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), ikisi ise Ankara ve İzmir Gazeteciler cemiyetleri ve biri de Türkiye Gazeteciler Federasyonu tarafından belirlenmekteydi. Yeni komisyon ise 9 üyeden 2’si Cumhurbaşkanlığından 3 üye iktidara yakın medyanın temsilcilerinden, ikisi de TRT ve Anadolu Ajansı’ndan atandı. Dünyada meslek kuruluşlarınca verilen basın kartlarının gazetecilere verilmesinde meslek örgütleri tamamen devre dışı bırakıldı. Birçok ülkede basın kartlarını meslek örgütleri verirken ülkemizde bu görev gazetecileri fişleyen SETA Vakfı’nın temsilcilerine bırakıldı” dedi.
Sürekli Basın Kartı Komisyonu’nda daha önce Pensilvanya’ya gidip Fethullah Gülen’in yanında el pençe divan duran Şebnem Bursalı’nın da yer aldığını hatırlatan Sertel, “Bir tarafta gazetecileri fişleyenler diğer tarafta Fethullah Gülen’in yanında el pençe divan duranlar şimdi kimin gazeteci olup olmadığına karar veriyor. Bugün gazetecilerin basın kartını iptal edenler önümüzdeki süreçte gazetecilerin nüfus cüzdanlarını da mı iptal edecek” diye sordu.
İzmir’de KHK ile kapatılan Sondakika Gazetesi’nden de örnek veren Atila Sertel, şunları söyledi:
“İzmir’de işadamı Eflatun Saygılı ve ortakları tarafından kurulan Sondakika Gazetesi, KHK ile kapatıldı. Bu gazetenin ortaklarından bazılarının FETÖ İmamı olduğu ortaya çıktı ve şu an kaçaklar. FETÖ’cü gazetenin kurucusu Eflatun Saygılı, işini yapmaya devam ediyor ama o gazetede görev alanlara halen basın kartı verilmiyor. Geçmişte ‘himmet’ operasyonu ile göz altına alınan Eflatun Saygılı’nın oğlu Bilal Saygılı da Cami yaptırıyor ve bu camiyi de Cumhurbaşkanı açıyor. FETÖ’nün varsıl olanları dışarıda geziyor, gariban olanları cezalandırılıyor. Bu mu sizin adaletiniz? Siz mi FETÖ ile mücadele ediyorsunuz?”
USTA GAZETECİLERİN DE KARTLARI İPTAL EDİLDİ
Kartı iptal edilenler arasında mesleğe 40 yılını vermiş isimlerin de olduğunu belirten Sertel, “Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanlığını yapan Ahmet Abakay, mesleğe uzun yıllardır emek veren Erbil Tuşalp, Faruk Balıkçı, Doğan Tılıç gibi isimler de var. Öte yandan Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş’un kartı iptal ediliyor. Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca’nın basın kartı da bir yıldır verilmiyor. Baskıyla, sindirmeyle gazetecilere gözdağı vermeye çalışıyorlar. Ama bilmiyorlar ki; bu baskıların sürmesi tek adam iktidarının sonunu hazırlıyor” dedi.