25 dönümlük Parva Çiftliği'nde, doğal yöntemlerle ve yerli tohumlarla ürettikleri ürünlerini, internet üzerinden, "Parva" markasıyla satışa sunan çift, Hürriyet Gazetesi'nin Ege ekinde köşe yazan Adnan Kaya'nın dikkatini çekti. Gözde Ayaz ve Mustafa Yaşar ile iletişime geçen Adnan Kaya, Hürriyet Ege ekindeki köşesinde çiftin çabalarını yazdı.
Çeşme'deki ve bölgemizdeki diğer üreticilere de örnek olabilecek çabayı anlatan yazıyı, paylaşmak istedik. İşte o yazı:
"Çiftlikleri küçük ama yaptıkları iş büyük"
"Çeşme Ovacık'ın Bahçelaki Mevkiisi'nde (yani Manastır'da) bir çiftlik var.
Adı, Parva...
Sadece 25 bin metrekare alana sahip.
Zaten adını da kapladığı yerin büyüklüğünden almış!
Latince'de Parva, "küçük" demekmiş.
Burada tamamen doğal tarım yapılıyor. Envai çeşit sebze meyve yetiştiriliyor. Ama ana ürün zeytin ağacı.
Binlerce yıldır yaşadığı alanlardan sökülüp, yerine Gemlik ve türevleri ya da yeni moda olan İspanyol versiyonlu endüstriyellerin dikilmesine inat, yöresel farklılıkların yaşaması için korumaya çalışılan erkence zeytinler mevcut.
Sakız koyunu başta olmak üzere Maltız keçileri var.
Zeytin, zeytinyağı, peynir, sirke, ekmek, salça, sos, reçel, bal, baharat, bitki çayları, sabun, günlük ve kurutulmuş ürünler üretilip, internet üzerinden tüketicisiyle buluşturuluyor.
Sahipleri Gözde Ayaz - Mustafa Yaşar çifti. Tabii bir de kızları İnci...
Hayatının 25 yılını yönetmenlik yaparak geçiren Mustafa bey ile kostüm tasarımcısı Gözde hanım, 2012'de nereye gittiği belirsiz şehir karmaşasının hayatlarına olan etkisine bir son vermek istemişler... Ve tası tarağı toplayıp, işlerini de rafa kaldırarak, İstanbul'dan ata toprağı Çeşme'ye yerleşmişler.
Aslında Parva'nın temellerini 1992 yılında, yerli tohum kullanımının yerini, yüksek verimli transgen tohumlara bıraktığı ilk yıllarda atmışlar.
Bedava dağıtılan ve hiç görülmemiş teşviklerle yaygınlaştırılan bu çalışmalara inat, köy köy dolaşıp, durumun tehlikesi ile ilgili konuşmalar ve toplantılar yapan çift, o yıllar itibariyle toplamaya başladıkları tohumları devam ettirmeye çalışmışlar. Yani bugünlerde moda olan ilk takas sistemini kurmuşlar.
Sebzeleri yazlık ve kışlık olarak, kendi zamanlarında ekiyorlar.
'Organik' yerine 'doğal' tanımlamasını savunuyorlar. Çiftliklerinde gübre ve ilaçlamaları hala kocakarı yöntemleriyle üretiyorlar.
Ürünlerini, antik döneme kadar dayanan yöntemlerle salamura ediyorlar.
Asla kimyasal kullanmıyorlar.
Yağlarını taş baskı olarak Bademler Köyü Kooperatifi'nde sıktırıyorlar.
Sadece bu yöntemle elde ettikleri zeytin sütü (onlara göre zeytin özü) de üretiyorlar. Şu sıralar taş baskı yasağı son noktasına geldiği için çiftliklerinde eski yöntemlerle, ilkel şartlarda da olsa bir sistem kurmayı planlıyorlar.
"Tarlamızda geleceğin duvarlarını işliyoruz. Her bir taşı koymadan önce defalarca evirip çeviriyoruz.
Evirip çevirdiğimiz her bir taş, işlediğimiz tarladan çıkıyor. Taşı ve toprağı ayırıp, ayrı ayrı işliyoruz. Tarlamız bize taş da verse, işe yarar hale getiriyoruz.
Çünkü geleceğin duvarlarının başka türlü yükselmeyeceğini artık anladık.
Zeytin, servi ve sedir bize öncülük ediyor. İncir ve üzüm de yarenlik.
Biliyoruz ki, hiç bitmeyecek bir iş bu kalkıştığımız hengame. Ama hayat ve ölüm arasında uzanan çizgi ne kadar iniş çıkışlıysa o denli değerli" diyorlar.
Parva gibi yerli türlerin korunması amacıyla kurulmuş, yüzlerce yıldır devam ettirilen tohumlarla, doğal ve kimyasız ürünler yetiştirmeyi hedefleyen çiftliklerin sayısının artması dileğiyle...
Gözde Ayaz - Mustafa Yaşar iyi ki varsınız, emeğinize sağlık."