Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yolda kesin bir dönemeç olan Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 sabahı Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlamıştı.
Afyonkarahisar, Kütahya ve Eskişehir ana cephelerinde gerçekleşen büyük ve zorlu savaşlar, 30 Ağustos'ta Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kumanda ettiği ordunun Dumlupınar'daki zaferine kadar devam etmişti.
Peki Büyük Taarruz'a giden süreç nasıl başladı?
Tarihler 13 Eylül 1921'i gösterirken, Türk Ordusu Sakarya'da büyük bir zafer kazandı.
Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası sayılan Sakarya Meydan Muharebesi, 1683 yılında Viyana Seferi'nden sonra başlayan geri çekilmenin son noktasıydı. Sakarya Savaşı'nda "Gazi" unvanını alan Mustafa Kemal Atatürk, "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz" sözünü hafızalara kazıdı.
TAARRUZ EMRİ
Büyük Sakarya zaferinden sonra Meclis'te, basında ve halk arasında Büyük Taarruz için baskı oluşmaya başladı. Gazi Mustafa Kemal, baskılara ordunun hazırlıklarını tamamlaması için zaman isteyerek karşılık verdi.
Ta ki Haziran 1922'ye kadar...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sadece Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü ve Milli Savunma Bakanı Mirliva Kazım Paşa'ya Büyük Taarruz'un başlaması için talimat verdi. Büyük Taarruz'un tüm hazırlıkları ve planlaması Fevzi Çakmak tarafından yapılırken, 26 Ağustos 1922 Cumartesi günü Ankara'dan Akşehir'e geçen Gazi Mustafa Kemal tarafında taarruz emri verildi.
FEVZİ PAŞA'DAN MECLİS'E TELGRAF
Dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Millet Meclis'e gönderdiği ve dönemin TBMM İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf Orbay tarafından okunan telgrafta şu ifadeler yer aldı:
"Efendiler, Milletimizin ve genel olarak fedakar halkımızın her türlü zorluklara dayanarak vücuda getirdiği kahraman ordumuz dünyada misli bulunmaya kabiliyetli ve fedakar insanlardan oluşmaktadır. Kendilerine cevaben hükümet adına ve yüce heyetiniz namına ve millet namıza bilgilendirmede bulunduğum gibi, bu taarruzlarından dolayı millet ve memleketin tamamıyla hemfikir olduğunu arz ederim.
Davamız haktır, arzumuz ilahi adaletin yerine gelmesinden başka bir şey değildir.
Kurtuluş sağlanacaktır. Cenab-ı Hak her türlü takdirin üstünde bulunan kahraman ordumuza her türlü başarıları ihsan buyursun. Muvaffak olacağız.
Ordumuzun, azami fekadarlık gösteren ordumuzun en yakın bir zamanda kesin zaferine ulaşmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz eylerim. Bu hususta dua edilmesini, zafer için teklif ederim.
Efendim, müsaade buyurursanız bir noktayı da yüce heyetinize arz etmek istiyorum; o da ordumuzun Allah'ın izniyle ve Allah'ın yardımıyla taarruz ettiğimizi arz ettim. Bizim taarruzumuzun son derece gizli tutulması kesin askeri gerektir.
Yalnız 'savaş başlamıştır' şeklindeki kesin zorunluluk ve mecburiyet vardır, birkaç gün içinde de taarruzu açıklamamak lazımdır. Bunu da yüce heyetinizden arz ediyorum."
KOCATEPE'DEN DUMLUPINAR'A
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü'nün 26 Ağustos sabahı Kocatepe'den başlattığı Büyük Taarruz sonucu, 27 Ağustos günü Afyonkarahisar'ın geri alınmasıyla devam etti. 28 ve 29 Ağustos tarihlerinde süren taarruz, 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizzat idare edilen Başkomutanlık Meydan Savaşı'yla zaferle sonuçlandı. Aynı günün akşamı Kütahya da işgalden kurtarıldı.
"İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ, İLERİ!"
Afyonkarahisar'dan başlayan ve Dumlupınar'a kadar uzanan Büyük Taarruz zaferle sonuçlandı. Savaş meydanında inceleme yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yakınındakilere "Bu manzara insanlık için utanç vericidir. Ama biz burada vatanımızı savunuyoruz. Sorumluluk bize ait değildir" derken, ordulara o emri verdi:
"Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!"