Uluslararası toplum, bir yandan, pandeminin yarattığı travma ile, diğer taraftan iklim değişikliği, mülteciler, gelir adaletsizliği, enerji krizi, gibi devasa sorunlarla baş etmeye çalışırken şimdi de Rusya- Ukrayna Savaşı çıktı iyi mi?
Maalesef küresel dünyada, kişisel özgürlükler, demokrasi ve uzlaşı kültürü büyük ölçüde yok oldu. İkna ederek, konuşarak, anlaşarak siyaset yapmak zayıflık olarak görülürken, otoriter, dediğim dedik, popülist liderler itibar görür oldu.
Rusya - Ukrayna Savaşını da bu kapsamda bir güç gösterisi olarak görmek mümkündür.
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, soğuk savaş dönemindeki güçler dengesi bozulmuş, Rusya Dünya’da itibar kaybına uğramıştı.
Şimdi ise Rusya eski günlerin özlemi ile geri döndü ve bozulan güç dengesini yeniden kurmaya çalışıyor.
Bu bağlamda Donbass bölgesindeki nüfusun etnik kökenini ve ayrılıkçı grupları da bahane ederek, Ukrayna’yı işgal etti ve Dünya’ya meydan okuyor.
Aynı zamanda kendisine komşu İsveç, Finlandiya gibi ülkelere NATO’ya katılmama konusunda da göz dağı veriyor.
Putin’in yaptığı basın toplantısına göre Rusya’nın gerekçesi şöyle;
‘’ABD sınırına giden biz miydik? NATO’nun doğuya doğru genişlemesi kabul edilemez olduğunu açık bir şekilde belirttik. ABD sınırlarına füzeler yerleştiren biz miyiz? Füzeleri ile evimizin kapısının eşiğinde duran ABD’dir. Evimizin kapısının önüne saldırı sistemlerinin konuşlandırılmamasını istemek, aşırı bir istek mi? Tüm bunlarda anlaşılmayacak ne var? 90’lı yıllarda bize, doğuya doğru bir inç ilerlemeyeceklerini söylediler. Ya ne oldu? Bizi aldattılar. Göz göre göre kandırdılar. NATO tam beş dalgada genişledi. Şimdi de Romanya ve Polonya’ya füze sistemleri yerleştirdiler. Tehdit eden biz değiliz. ABD, İngiltere sınırına giden biz miydik? Hayır, bizim sınırlarımıza kadar gelen onlardı. Şimdi Ukrayna’nın NATO’ya üye olacağını iddia ediyorlar. Demek ki oraya da füze sistemleri yerleştirilecek. Ya da NATO’da değil, ikili anlaşmalara göre askeri üsler kurulup saldırı amaçlı sistemler yerleştirilecek. Siz benden garantiler istiyorsunuz. Siz bize garanti vermelisiniz. Hem de derhal! Şimdi’’ Putin’in Ukrayna’yı işgal gerekçesi bu.
Elbette ki tüm bu olup bitenler Rusya'nın, Ukrayna topraklarına başlattığı askerî harekâtı ve işgali haklı göstermez ve kabul edilemez.
Sığınaklara doluşmuş insanlar, çocukların gözlerindeki acı ve korku…
Kentleri terk etmeye çalışan uzun araç kuyrukları…
Kentlerden çıkmaya çalışan insanların sınırlardaki kaçış çabaları…
Atılan bombalar sonucu paramparça olan genç insan bedenleri...
Daha nereye kadar yaşanacağı bilinmeyen insanlık dramları...
Savaş durduk yerde kendiliğinden çıkan bir doğal afet değildir. Savaşı çıkaran, emekçi halklar değil, gözü doymak bilmeyen emperyalist güç merkezleri ve silah baronlarıdır.
Batı’nın egemen güçleri ise, ince hesaplar peşinde. ABD ve AB peş peşe yaptırımlar sıralıyor, bir taraftan Rusya’nın, Avrupa Konseyi temsil hakkını askıya alıyor, diğer taraftan Finlandiya ve İsveç’i NATO’ya dahil etmek istiyor.
Hiç kuşku yok ki güç odakları, daha önce Saddam’ı Kuveyt’e girmeye tahrik ettikleri gibi şimdi de ABD’de ve AB söylemleri ile adeta Putin’i Ukrayna’ya girmeye zorladı.
ABD, AB ve NATO kısaca Batı Bloğu, şu zamana kadar hiç bir ülkeye (hem de AB veya NATO üyesi olmadan!) Ukrayna’ya verdiği kadar, bu denli silah desteği vermedi. Bu bakımdan Ukrayna’da ölen sivil halkın sorumlusu sadece Rusya değil aynı zamanda başta ABD olmak üzere Batı Bloğu Ülkeleridir. Anlaşılan odur ki yine filler tepişmekte, çimenler ezilmekte, olan yine masum halka olmaktadır.
Ancak bazıları hâlâ mevzunun ciddiyetini anlayamamış görünüyor. Batı Ülkeleri, Rusya’yı bu şekilde köşeye sıkıştırmak isterse Putin’nin “Ben bitersem Dünya’da biter” mantığıyla nükleer füzelerini
kullanmamasını kim garanti edecektir. Bu halde Dünyanın temellerini sarsacak,tüm dengeyi alt üst edecek,milyarlarca insanı, yaşanılabilir alanları, kullanılabilir kaynakları yok edecek nükleer bir felaket yaşanabilir.
İşte tüm bu nedenlerle müzakereler bir an önce başlamalı ve bölgede kalıcı ateşkes sağlanmalıdır.
Ülkemize gelince, Türkiye bu savaşta kesinlikle tarafsız kalmalı, sadece barışın sağlanması için çaba göstermelidir. Aksi halde komşuda başlayan yangının bize de sıçraması kaçınılmaz olacaktır.
Belki can olarak bir kaybımız olmaz ama ekonomik sıkıntıları illa ki bizi bulacaktır. Her zaman olduğu gibi bugünde yol göstericimiz ve fikrimizin rehberi, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’tür. Dünya’yı kurtaracak olan onun “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh.” sözüdür.