Daha önce birkaç kez dile getirmiştim.
Benim hiçbir siyasi parti ile organik bağım yok.
Olmadı, olmayacak.
Mesleğim gereği.
Peki apolitik miyim?
Haşa!
Elbette bir dünya görüşüm var.
Mesela son seçimlerde cumhurbaşkanlığı için Kılıçdaroğlu'na, meclis için Emek ve Özgürlük İttifakı'na oy verdim.
Mantık ve vicdan öyle gerektiriyordu çünkü.
"Pişman mısın?" diye sorarsanız, değilim.
Aynı şartlar yine oluşsa, yine aynı oyları veririm.
Neyse.
Gelelim saadete.
Dün, "Balıkesir’in Susurluk ilçesinde milli voleybolcumuz Ebrar Karakurt'un adının bir caddeye verilmesi ile ilgili öneri CHP, AKP, MHP ve İYİ Partili meclis üyelerinin oylarıyla reddedildi" diye yazdım.
CHP'li dostlar sitem etti.
"Bu tür yazılar partiye zarar veriyor!"
Geçmişte, "Türkiye İşçi Partisi İstanbul Büyükçekmece'de bir yoldaşını polise ihbar etti" diye yazmıştım.
TİP'li dostlar sitem etmişti.
"Bu tür yazılar partiye zarar veriyor!"
Daha önceleri "Yeşil Sol Parti'nin örgüte sormadan, yukarıdan inme milletvekili adaylarını belirlemesi demokratik değil" diye yazmıştım.
YSP'li dostlar sitem etmişti.
"Bu tür yazılar partiye zarar veriyor!"
Örnek çok.
Aslında yazılanlar değil,
yazılmayanlar partilere zarar veriyor.
Antidemokratik yanlışlar, hatalar yapıldıkça bunlar yazılır, yazılacaktır.
Partinin başkanı babam olsa ben yazarım mesela.
Herhangi bir partinin zarar görüp görmemesi de pek umrum değil.
Çünkü bu yanlışlar nedeniyle halk zarar görüyor.
Ötesi var mı?
Herkes kendi mahallesindeki çöpün üstünü örtmek yerine, o çöpü temizlese sorun kalmayacak.
Volteir'in sözüdür.
"Size kimin hükmettiğini öğrenmek istiyorsanız, sadece kimi eleştirmeye izniniz olmadığını bulun."
Kimsenin hükmetmesine izin vermemek gerek.
Romalılar'ın ünlü sözüyle yazıyı noktalayalım.
"Verba volant, scripta manent!"
Söz uçar, yazı kalır!
İyi hafta sonları.