Artık pazar sabahları Sedat Peker’in videoları ile uyanıyor, cumartesi gecelerini uyur uyanık halde geçirip Sedat Peker’in pazar sabahı yayınladığı videoları anında izlemek için saatlerimizi dahi ayarlıyoruz. Pazartesi gününün adı bile değişti Pekerertesi :)
Şaka bir tarafa Sedat Peker’in videolarındaki açıklamalarından o kadar vahim sonuçlar çıkıyor ki ülke gündemine oturması ve milyonlarca kişi tarafından izlenmesi de bu yüzden.
Yayınlanan videolara göre Sedat Peker’den para yardımı alan kişinin bir siyasetçi ve Cumhurbaşkanının en yakınındaki kişi olduğu ortaya çıkıyor.
Düşünün...
Bir siyasetçi bir suç örgütü liderinden neden para alır.
Eğer bu şahsa suç örgütü lideri deniliyorsa, siyasetçiden para alması gereken kişinin Sedat Peker olması gerekmez mi?
Para vermekle kalmıyor, aynı siyasetçinin talebi ile bir gazetenin binasını basıyor, başka bir siyasetçiyi sırf onun istek ve hatırı için hem de devletin koruması altındayken! dövdürüyor.
Bakınız bunların hepsi adliyelik vakalar. Ancak bu konuda bırakın davayı bir soruşturma bile açılmış değil. İşin vahim yanı ve en can alıcı noktası; siyasetçiye para vermek, işaret ettiği kişiyi dövdürmek, bir gazetenin binasını dağıtmak gibi işler yapan bir suç örgütü liderine tüm bunlara karşılık, siyasetçi ne yapmış veya ne vermiş olabilir. Hangi imkanları sağlamıştır ki suç örgütü lideri ona bu hizmetleri yapmıştır.
Hadi bakalım araştırmacı, cesur gazeteciler iş yine size düşüyor. Ne diyor Sedat Peker, “Ben size bu kadar malzeme veriyorum, sizde gidin ortaya çıkarın da....”
Tüm bunlar bir tarafa, bence bu açıklamanın en vahim tarafı; yönetici konumunda olan ve Cumhurbaşkanın en yakını olan şahsın dahi bir alacak-verecek ilişkisinde ülkenin yargısına başvurmayıp, suç örgütü liderinden bu konuda yardım istemesi. Olay şöyle; mezkur siyasetçinin bir yakını üçüncü şahıslar tarafından dolandırılarak elinden taşınmazı alınmış ve bu taşınmazın geri alınması gerekiyor. İddiaya göre ortada bir dolandırıcılık olayı var. Normal bir insan bu durumda nereye gider, mahkemeye yani yargıya değil mi?!
Ama ne oluyor?
Yargıyı her türlü baskı altında tutan iktidarın bir yakını bile yargıya değil de suç örgütü lideri Sedat Peker’e başvuruyor.
Bu demektir ki, “Karşı tarafta yargıyı etkileyecek daha güçlü insanlar olabilir. Ben yargıya güvenmiyorum!”
İktidarın en yakını bile yargıya güvenmiyorsa, normal vatandaş olarak bizler ne yapalım?
Ezcümle herkes soruyor ya! Savcı yok mu savcı diye?
Yok!
Çünkü ülkede tuz kokmuş!
“Allah sonumuzu hayretsin!”