Arşipel Mitolojisinin baş tanrısı çapkın Zeus, bir gece vakti canı sıkılınca Olimpos dağından deniz kıyısına indi.
Thebai kentindeydi.
Dolaşırken, Thebai kralı Amphitryon’un eşi Alkmene’ye
hayran kaldı.
Ne yapıp edip bu kadının gönlünü çelmeliydi.
Hatta ondan insanların yardımına koşacak bir kahraman
yaratmalıydı.
Kral Amphitryon’un seferi çıktığı bir gün amacına
ulaştı.
Alkmene’yle birlikte olmayı başardı.
İkilinin bir erkek çocuğu oldu.
Adı Herakles’ti.
Herkül.
Zeus çocuğu alıp tekrar Olimpos’a döndü.
Çocuğu gören eşi tanrıça Hera, olaya büyük tepki gösterdi
ve bu çocuğa bakmayacağını söyledi.
Zeus ise Herkül’ün tanrılaşmasını, yani ölümsüz olmasını istiyordu.
Bu nedenle mutlaka Hera’nın sütünü içmeliydi.
Bir gece yarısı Hera uyurken, Herakles’i onun
kucağına bıraktı.
Günlerce aç kalan çocuk Hera’nın memelerine öyle
yapıştı ki, süt ağzından taşıp yere döküldü.
Her süt damlası kumda bir çiceğe dönüştü.
Kum Zambağı dediler bu çiceğe.
Latince Pancratium maritimum.
Süt gibi beyaz, soğanlı bir nergis türüydü.
Masumluğun, dişiliğin, doğurganlığın, simgesiydi.
Öyküsü Mitolojide böyle yer aldı.
Kum Zambakları kumsallarımızda yetişen bir çicek.
Maalesef nesli tükenmek üzere.
En büyük düşmanı inşaatlar.
Ve insanların koparması.
Oysa o kadar narinler ki.
Datça’da da büyük tehlike altındalar.
Sayıları günden güne azalıyor.
Ağustos ayı çiceklenme dönemi.
Ekim’e kadar ürüyorlar
Ve bu çiçeği koparmanın cezası 109 bin lira.
Yanlış okumadınız, tam 109 bin lira.
Ayrıca yurtdışına çıkarılması yasak.
Buna rağmen koparılıyorlar.
Datçalılar.
Datça’ya gelen konuklar.
Kum Zambaklarımıza sahip çıkalım.
Bu güzelim çiceği yok etmeyelim.
Unutmayalım ki;
Çiceklerin açtığı yerde, umutlar da yeşerir.